Zeynep Hasırcı ve Ali Hasırcı mesleğinde otuzuncu yılına giren iki sınıf öğretmeni. “Her zaman kendimi geliştirmeyi isteyen, öğrendiklerimi de sınıfımda ve okulumda uygulamaya çalışan bir öğretmenim” diyor Zeynep Hasırcı.
Ali Hasırcı ise “İlk günün idealistliği ve enerjisi ile görevimi yapıyorum. Öğrenen bir öğretmenim” diye ekliyor.
Pandemiden hemen önce birinci sınıf öğrencilerini okutuyorlar. Öğrenciler tam okumaya geçti geçecek derken uzaktan eğitim başlıyor.
"Uzaktan eğitim öğretmen açısından bile çok zorken birçok aile uzaktan eğitime çocuklarını katamadı" diyor Zeynep Hasırcı.
Bu süreçte Zonguldak'ta çalışan iki sınıf öğretmeni, Emine Avcı ve Yıldız Sepetçigil ile birlikte ilkokul çocuklarına yönelik okumayı teşvik eden “Kitabımı Okuyorum Kitabımı Yazıyorum” projesini geliştiriyor.
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) 2004’te hayata geçirdiği Eğitimde İyi Örnekler Konferansı kapsamında geçen haftalarda eğitimcilerle paylaşılan proje kapsamında öğrenciler kitaplar yazdı ve “Küçük Yazarlar İmza Etkinlikleri” düzenlendi.
"Ev ev dolaştık"
Zeynep Hasırcı “Kitabımı Okuyorum Kitap Yazıyorum” projesinin nasıl hayata geçtiğiyle ilgili olarak şunları aktardı:
“Pandeminin başladığı yıl birinci sınıfları okutuyorduk. O yıl bir heyecanla okula başladık. Öğrencilerimiz yarım dönem okula geldiler her şey çok güzel gidiyordu. Sonra koronavirüs dünyayı etkisi altına aldı. Birçok ülkede olduğu gibi bizde de eğitim uzaktan yapılmaya başlandı. Bu dönemde öğrencilerimiz eğitime uzak kalmasın diye ev ev dolaştık onlara hem duygusal destek hem de kitap ve malzeme desteği sağladık.
Gerçekler...
“Koronavirüsün etkisi azalıp okullar normale dönünce öğrencilerimiz üçüncü sınıf olmuşlardı. Öğrencilerimize kavuşmanın mutluluğunu yaşarken gerçeklerle karşılaşmaya başladık. Öğrencilerimizde eğitim adına kayıpların olduğunu fark ettik. Birçok alanda kayıp vardı bunların en başında da okuma yazma, anlama, anlatım alanındaydı. Biz de hemen sınıf kitaplığımızı zenginleştirip öğrencilere kitaplar dağıttık. Kitap okurlarsa bu sorunun üstesinden gelebileceğimizi düşündük.
“Öğrenciler kitaplardan, okumadan uzak kalmışlardı. Bir türlü istediğimiz sevgide kitap okutamıyorduk. Çocuklar kitap okumadan zevk almıyorlardı. Bunu nasıl değiştirebiliriz diye düşünürken çocuklar kitap yazarsa kendi yazdıklarını da keyifle okurlar diye böyle bir proje yapmaya karar verdik.
24 öğrenci ile 32 adet masal kitabı
“Projeyi resmi hale dönüştürerek izinlerimizi aldık. Hedefimiz doğrultusunda çalışmaya başladık. Öğrencilere hikâye haritaları nasıl yapılır onu öğrettik. Hikâye haritalarından yola çıkarak masal kitapları oluşturduk. Oluşturduğumuz kitapları dijital ortama attık, kitap haline dönüştürdük. Bu kitapları bastırıp diğer öğrencilere ulaştırmak için çeşitli matbaalarla görüştük. Bir türlü basımını sağlayamadık. Biz de bir kırtasiye ile görüşerek renkli fotokopi ile kitaplarımızı çoğaltıp öğrencilere ulaştırdık.
“Öğrenciler kitapları yazıp ürünler ortaya çıktıkça daha çok çalışmaya ve daha çok kitap okumaya başladılar. Bu süreçte 24 öğrenci ile 32 adet masal kitabı oluşturduk. Oluşan kitaplarla ‘Küçük Yazarlar Kitap İmza’ etkinlikleri düzenledik. Bu yolla 1500 ün üzerinde öğrenciye yaptığımız kitapları ulaştırmış olduk."
"Biz de yazabiliriz"
Peki, uygulama sonrasında çocuklarda ne gibi kazanımlar oldu?
“Bir defa yazı yazmayı ve kitap okumayı sevmeyen öğrenciler olayın içine dahil oldular. Arkadaşlarının yazdığı kitapları gören öğrenciler biz de yazabiliriz, biz de yapabiliriz demeye başladılar. İlk kez köyünden, mahallesinden çıkan öğrenciler imza etkinlikleri sayesinde başka okullara başka yerlere gittiler. Oradaki çocuk ve yetişkinlerle iletişim kurdular. Bu sayede iletişim becerileri, anlama ve anlatım becerileri gelişti."
Her çocuk için farklı gelişim alanı
Çocukların özgüvenlerinde çok büyük artış olduğunu aktaran Zeynep Öğretmen şöyle devam ediyor:
“Birlikte çalışma, birlikte gelişmeyi, birbirlerine destek olmayı öğrendiler. Yeteneklerinin farkına vardılar. Bazı öğrenciler birden çok kitap yazarken bazıları yazmadı. Bazı öğrenciler kitaplarını resimlendirdi. Bazıları çizemedi. Bazıları kitaplarını çok güzel anlattı, tanıttı.
“Her öğrenci için farklı gelişim alanları ortaya çıkmış oldu. Bu da bizim öğrencilerimizi daha iyi tanımamızı sağladı. Sınıf içinde oluşan sorunlu davranışlarda belirgin bir azalma oldu. Hedefi olan öğrenciler haline dönüştüler.
"Öğretmenim, yürüyen merdivene tekrar binebilir miyim?"
“Bu süreçte bizi heyecanlandıran olaylardan bir tanesi Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’in öğrencilerimizi ödüllendirmesi oldu. İlk kez bu kadar yüksek perdeden değer görmek güzeldi.
“Bir diğer olay da Zonguldak merkezde büyük bir AVM var orada imza etkinliği yaptık. Birçok öğrencimiz ilk defa bir AVM’ye gitti, ilk kez döner kapıdan geçti ve yürüyen merdivenlere bindiler. Bu görülmeye değerdi. Birçok öğrenci ‘Öğretmenim yürüyen merdivenlere bir kez daha binebilir miyiz?’ diye izin istedi.
“Bu proje sayesinde ERG'nin düzenlediği Eğitimde İyi Örnekler konferansına kabul edildik ve sunum yaptık. Bu da bizim gelisimimiz için güzel etkinlik oldu.
“Öğrencilerimize dünyanın kendi mahallelerinden daha büyük bir yer olduğunu gösterme fırsatı elde etmiş olduk."
"Birçok ailede soba tek odada yandı"
Birinci sınıf öğrencileri özel ilgi ve takip yapılması gereken bir dönemdir. Pandemide birinci sınıflar başlı başına özel bir yıl yaşadılar. Tam okumaya geçti geçecek gibiyken eğitim uzaktan yapılmaya başlandı. Uzaktan eğitim öğretmen açısından bile çok zorken birçok aile uzaktan eğitime çocuklarını katamadı. Bazısı imkansızlıklar bazısı ise o konuda bilgili olamamasındandı. Birçok ailede soba tek odada yandı, bütün aile bir arada ders yapıldı. Öyle durumlar oldu ki sorduğumuz sorulara veliler çocuklarından önce cevap verdiler. Birçok çocuk okula döndüğünde sorulan sorulara bile cevap vermek için düşünmüyordu. Hazıra alışmıştı. En büyük kayıp okuma, yazma anlama ve anlatım alanında oldu. Okul ve sınıf kültürünün oluşması, öğretmen öğrenci, öğrenci öğrenci arasında kurulması gereken bağlar da yeterince kurulamadı.(AÖ)