’’Hakkımızda verilen kararlarda söz hakkı sahibi olmak istiyoruz.’’
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin talebini bu cümleyle anlatmak doğru olur. Kampüs içerisinde boş duran ve banka şubesi yapılacağı iddiaları gündeme gelen yapıyı kamusallaştıran öğrencilerle buluştuk.
Üniversitedeki yapının bankaya tahsis edilmesini tepkiyle karşılayan öğrenciler, bu konuyu üniversite bünyesinde Gezi Direnişi sonrasında kurduklarını söyledikleri forumda tartışıyorlar.
Uzlaştıkları temel nokta ise açılacak yeni bir banka şubesine ihtiyaç duymadıkları. Öncelikle gerçek şu ki üniversitede kendi inisiyatiflerinin dışında ve varolan ihtiyaçlarına rağmen açılacak herhangi bir yere karşılar. Hangi banka olursa olsun "burada bir banka şubesinin işi yok" diyen öğrenciler, üniversite öğrencisine müşteri gözüyle bakan ve bu algıyla kampüs yöneten zihniyeti protesto ettiklerini söylüyorlar.
Burada ihtiyaç duymadıkları ticari bir unsur olan banka açılması fikrini de bu sebeple doğru bulmuyorlar. Bu protestonun alt metninde ise öğrencilerin demokratik hak talepleri var. Kampüs yönetiminde söz hakkı talep eden öğrenciler, kamusallaştırdıkları alan üzerinden yeni bir sosyal alan yaratma peşinde.
Yaratılacak bu yeni alanın toplumsal cinsiyete duyarlı olmasını ve örgütlü bir öğrenci grubunu barındırmasını istiyorlar. Öğrenciler bu yıl yurtlara başvuru döneminde 200 kişinin açıkta kaldığını ve özel yurtlara, Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarına ya ya da kiralık evlere yönelmek zorunda kaldıklarını da sözlerine ekliyor.
Üniversite kampüsünün gün geçtikçe artan bir kullanımının olduğunu ve bunun gibi temel ihtiyaçlar varken üniversitenin bir alanına sermaye çıkarları gözetilerek yerleşim yapılmasının sıkıntılı olduğunu söylüyorlar.
Geziden sonra başlayan forumla üniversite bünyesinde birçok projeye imza atmışlar. Bunlardan biri üç sac ayağı olarak adlandırdıkları projeleri "Tarlataban", "BUKOOP" (Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi) ve "gezici kantin".
BUKOOP’u bir tüketim kooperafi ve örgütlü üreticiden örgütlü tüketiciye bağ kurmaya çalışan bir yapı olarak tanımlıyorlar. Bu yapı "Organik tarım dediğimiz tipte tarım yapan örgütlü kooperatifleşmiş köylüye buradan nasıl bir destek verebiliriz?" düşüncesiyle ortaya çıkmış.
Tarlataban inisiyatifinde ise endüstriyel ve kapitalist üretim ilişkilerinin içine girilmeden adil ve sağlıklı bir üretim yapılmaya çalışıldığını söylüyorlar. Bükop bunun tüketiciyle bağlantısını kuran ayak olmuş oluyor.
Gezici kantini ise "Bir masa, çay makinası ve dayanışmadan ibaretti" sözleriyle özetliyorlar. Bu sac ayağında öğrenciyle iletişimi kuran parça olan gezici kantin, onlar için bir sosyalleşme alanı yaratmış.
İstedikleri şey ise çok basit, banka yerine kamusallaştırdıkları bu alan için de bu tarz projeler yapabilmek ve kampüslerine sahip çıkmak.
Starbucks işgali hatırlatan öğrenciler ucuz, sağlıklı yiyecek ve içecek tüketebilecekleri, bir öğrenci mekanı olması gerektiğine inandıkları alanı sermayeye kaptırdıklarını düşünüyorlar. (DBN/CT/NV)