1961'de ABD'nin inisiyatifi ve finansmanı ile ABD dostu Türklerin oluşturduğu bir mütevelli heyetinin yönetiminde kurulmuş olan ODTÜ, Türkiye'de İngilizce eğitim yapan kolej ve ortaöğrenim kurumlarından çıkan gençlerin öncelikle alındığı bir yüksek öğrenim kurumuydu. ABD sanayi ve teknolojisinin gerektirdiği zihin gücünün son derece düşük bir maliyetle ama ABD standartlarına uygun olarak kitlesel ölçekte yeniden üretilmesini amaçlayan üniversite, devlete bağlı öteki yüksek öğrenim kurumlarından ayrı gerçekleştirdiği bir sınav sistemiyle, her yıl ortaöğrenim kurumlarını bitiren gençlerin en niteliklilerini ABD kültürüne bağımlı olacak bir biçimde İngilizce eğitime tabi tutuyordu.
ODTÜ Türkiye'deki ABD çıkarlarının savunucularının geleceklerinin teminatlarından biri olarak gördükleri bir yüksek öğrenim kurumu ününü kazanmış, hatta ODTÜ öğrencileri öteki üniversitelerin öğrencileri tarafından da yarı alayla karşılanır olmuşlardı. Ancak toplumsal mücadelenin ODTÜ'deki yansımalan bütün beklentileri aşarak yürüdü. Öncelikle hiçbir zaman tam olarak denetlenemeyen ABD ve Avrupa'dan gelen öğretim görevlileri alelade birer propagandacı gibi davranmaktan çok öğrencilerine liberal üniversite geleneğinin taşıyıcısı oldular. Beri yandan en iyi öğretim görevlilerini ODTÜ'de toplama endişesi, akademik kariyerlerinde başarılı Türk öğretim görevlilerinin çoğunluğunun ilerici olması dolayısıyla ODTÜ'de ilerici bir kadro birikimine yol açtı. Öğrencilerin özellikle seçilmiş oluşları ise ilerici fikirlere çok daha kolay tepki verilmesini sağlayınca, ODTÜ'de kurulduğundan başlayarak sağcı ve faşist düşünce hiçbir zaman egemen olamadığı gibi, öğrencilerin çoğunluğu her zaman sosyal demokrat ve sosyalist eğilimlere sahip ya da açık olarak yetiştiler.
ODTÜ'de Amerikan eğitim düzenine karşı ilk boykotlar
1968 boykot ve işgalleri yaz aylarında İstanbul ve Ankara'nın öteki üniversitelerini kasıp kavururken ODTÜ'de hakim olan sükunetti. Ancak, bunun ODTÜ öğrencilerinin ABD kültürünün etkisi altında tepkisizleşmiş olmasından kaynaklanmadığı sonbaharda anlaşılacaktı. Öteki üniversitelerin öğrencilerinin talepleri arasında yer alan birçok maddi istek -kitaplar, yurtlar, kalabalık olmayan smıflar-ODTÜ öğrencileri için sorun olmaktan çıkmıştı ama beri yandan ötekiler için sorun gibi gözükmeyen bir dizi unsur -mütevelli heyeti, ABD standartlarında eğitim vb.- öğrencileri kendi taleplerini formüle ederek genel harekete katılmak bakımından hazırlıksız yakalamıştı.
Sonbaharda üniversitelerin açılmasından sonra İstanbul ve Ankara'nın öteki üniversitelerinde ve Avrupa'da ifade edilmiş olan isteklerin ve mücadelelerin de dersleriyle dolu olarak ODTÜ öğrencileri önce 10 Ekim 1968'de Mimarlık Fakültesi'nde, ardından öteki fakültelerde peşpeşe, sosyal demokrat öğrencilerin yönetimindeki öğrenci birliğini aşarak topladıkları forumlarda aldıkları kararlarla boykotlara başladılar. İki temel istekleri vardı: ABD eğitim sistemine son verilmesi, öğrencilerin yönetime katılması. ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nin öğrencilerin yönetime katılması isteğini kabul etmesiyle önce Mimarlık Fakültesi'ndeki boykot sona erdi. Ardından diğerleri. Ancak ODTÜ'de ABD hegemonyası sorunu bir tek boykotla çözülemeyecek kadar sıkı
biçimde devlet politikasına bağlıydı ve ortadan kaldırılması için çok daha sert bir mücadelenin gerçekleşmesi gerekecekti. Ancak fiilen öğrencilerin kültürel hayatı üzerinde ABD hegemonyası yıkılmış ABD'nin kültür kalesi olarak inşa edilen ODTÜ bir boykot dalgasıyla safdışı edilmişti.
Anti-emperyalist mücadelede dönüm noktası: Komer Olayı
1968 sonbahannda Vietnam'da "pasifikasyon" ya da savaşın Vietnamlılaştırılması ile görevlendirilmiş olan CIA uzmanı Robert Komer'in Türkiye'ye büyükelçi olarak atanması haberi anti-emperyalist çevrelerin dikkatini çekti ve büyük tepki topladı. Robert Komer'in Türkiye'de görevlendirilmesine karşı sol basında çıkan haber ve makalelerle uyarılan anti-emperyalist gençler Türkiye'ye indiği andan başlayarak Komer'i protesto eylemlerine girişmeye karar verdiler. Kasım sonunda İstanbul havalimanına ineceği haberi alman büyükelçiyi protesto için havalimanında toplanan DÖB ve FKFli gençler piste inerek içinde Kommer'in olduğunu sandıklan uçağı taşa tuttular. Daha sonra gözaltına alınan ve aralarında Deniz Gezmiş ve Mustafa Gürkan da olan gençlerden beşi tutuklandı.
Kommer'in İstanbul'a inişinde başlayan gösteriler, aynı gece Ankara'ya inişinde de sürdü. İstanbul'daki olaylan haber alan ODTÜ ve Ankara Üniversitesi'nden sosyalist ve sosyal demokrat her eğilimden anti-emperyalist öğrenciler Esenboğa havalimanında Kommer aleyhinde gösterilerini sürdürdüler. Toplum polisi tarafından havalimanından uzaklaştınlan öğrenciler, gece ABD'ye ait işyerlerine ve subay dinlenme tesislerine karşı gösterilere giriştiler. Ankara'da da bazı öğrenciler tutuklandı.
Komer'in Türkiye'de göreve başlamasından sonra günlük Akşam, Cumhuriyet gazeteleriyle, Türk Solu ve Ant dergilerinde çıkan yazılarda Kommer'in Vietnam'da görev yaptığı sırada Vietnam Kurtuluş Cephesi'ne karşı giriştiği tertipler sergilenerek, görevden alınması isteği tekrarlanıyordu. Vietnam devrimcilerinin "Honço" (kasap) adını verdiği Komer'e karşı tepkiler büyümeye devam ederken büyükelçi ODTÜ rektörüne bir ziyarette bulundu ve bu ziyaretle birlikte, ABD çıkarlanna karşı şiddet uygulanması eğilimi ilk kez kitlesel bir boyut kazandı.
Komer'in arabası ODTÜ'de ateşe veriliyor
ABD Ankara büyükelçisi Robert Komer, rektör Kemal Kurdaş tarafından yetkili kurullardan herhangi birine haber verilmeksizin 6 Ocak 1969'da ODTÜ'ye çağrıldı. Elçinin resmi makam arabasının forsunu açarak rektörlük önünde park ettiği haberi, daha birkaç hafta önce kendisini protesto etmek üzere havalimanını doldurmuş olan binlerce ODTÜ öğrencisi tarafından önce hayret sonra öfkeyle karşılandı ve öğrenciler giderek büyüyen bir kitle halinde ABD elçisinin arabasının park edildiği rektörlük binası önünde toplanarak ABD ve rektör Kurdaş'a karşı gösterilere başladılar; tepkiler büyüdükçe öğrenciler kitle halinde ABD büyükelçisinin arabasını kollarıyla kaldırarak devirdiler ve ters çevirdiler; ardından, arabanın deposundan aldıkları benzinle, Sinart Cemgil, Taylan Özgür, Ulaş Bardakçı ve İbrahim Seven arabayı ateşe verdiler. Arabayı söndürmesi için çağrılan kent itfaiyesinin arabayı söndürmesine de izin vermeyen öğrenciler, sonuna kadar yanmasını bekledikten sonra arabanın enkazı üzerinde hatıra fotoğrafı çektirmeye başladılar.
Olay, siyasal ve diplomatik çevrelerde bir şok etkisi yarattı. ABD çıkarlarının savunucusu bir hükümetin büyük oy desteğine sahip olduğu bir dönemde, ABD tarafından finanse edilen ve İngilizce eğitim yapılan bir eğitim kuruluşunda böylesine şiddetli bir anti-ABD patlamanın ortaya çıkması çok da beklenmedik bir durumdu. Öte yandan ODTÜ rektörü Kurdaş ve ABD elçisi Kommer öğrencilerin tepkisini hiçe saydıktan ve hatta bu eylemi bilerek kışkırttıkları suçlamalanna herhangi bir karşılık getiremezken yaptıkları açıklamalarla tepkilerin daha da şiddetlenmesine yol açtılar ve önceleri "babacan" bir rektör imgesinin ardında gizlenen Kurdaş devrimci öğrencileri "tepelemek"ten söz etmeye başlayınca ODTÜ öğrencilerinin nefretini kazandı ve sürekli protestolar ile ertesi yıl rektörlüğü Erdal İnönü'ye bırakmak zorunda kaldı.
ODTÜ yönetiminin Rektör Kemal Kurdaş'ın isteği üzerine üniversiteyi Ocak sonundan itibaren tatil etmesi kararına karşı, ODTÜ öğrencileri üniversiteyi ve kampus içindeki yurtları terketmemeye ve direnmeye karar verdiler, bir "direniş komitesi" oluşturuldu ve Direniş adıyla bir dergi yayınlanmaya başladı. ODTÜ öğrencilerinden eski öğrenci birliği başkanı Cengiz Haksever ve Ahmet Kardam Danıştay'a okulun tatili kararının iptali için açtıkları davayı kazandılar. Bu girişkenlik ve öğrenci kitlesinin onayının sağlanmasıyla birlikte ODTÜ bir anda anti-emperyalist ve demokratik mücadelenin merkezi haline geldi. Kommer'in arabasının yakılması dolayısıyla aranan öğrencilerden yedisi üniversitenin yeniden açılmasından sonra binlerce öğrencinin sevgi gösterisi ve desteğiyle teslim oldular ve kısa zaman sonra da tahliye edildiler. (EK)