ÖDP Başkanlık Kurulu'nun cezaevlerindeki ölüm oruçlarına ilişkin eylem ve dayanışma etkinlikleri için parti binalarının kullanılmasını yasaklamasına karşın, F Tipi Cezaevlerini protesto etmek amacıyla ÖDP İl binasında iki günlük açlık grevi yapan İstanbul il ve ilçe yöneticilerinin bir bölümü daha önce ÖDP İl ve Merkez Disiplin kurulu kararıyla, 2 ile 6 ay arasında uzaklaştırma cezası na uğramış, üç İl yöneticisi de kesin olarak ihraç edilmişti.
ÖDP Merkez Disiplin Kurulu son olarak kamu oyuna parti yöneticisi kimliğiyle açıkladıkları bildiriden ötürü 24 Mayıs 2001'de, MYK üyeleri Gülseren Pusatlıoğlu, Hakan Öztürk, Günay Kubilay, PM üyeleri M. Kemal Kaçaroğlu, Hülya Osmanağaoğlu, Seyfi Öngider, Ferhan Umruk, İlken Aktükün, Rıdvan Turan ve Kadir Akın'ı cezalandırdı. Pusatlıoğlu ve Öztürk kesin olarak ihraç edilirken, diğerleri değişen sürelerle uzaklaştırılma cezası aldılar.
ÖDP'de açığa vurulan tartışma bir disiplin tartışmasının yanı sıra parti yönetiminde çoğunluğu oluşturan "Özgürlükçü Sosyalizm Platformu" (ÖSP) ile azınlık platformlarından "Sosyalist Eylem Platformu" (SEP) arasında çeşitli düzeylerde süre giden anlaşmazlıklarla da ilgili.
ÖDP'deki diğer azınlık platformları "Ekmek ve Gül" ile "Sosyalist Politika"dan 11 PM ve MYK üyesi de geçen ay iki eğilim arasındaki "kutuplaşma"nın gerçek sorunlardan uzaklaştığını ve merkez organları işlevsizleştirildiğini öne sürerek görevlerinden istifa etmiş ve çekiliş nedenlerini parti kamuoyuna aktarmışlardı.
"Sosyalist Eylem Platformu"ndan ÖDP MYK ve PM üyeleri İlhami Aras , Ayla Yıldırım , Veysi Sarısözen ve Şadi Ozansü bugün (30 Mayıs)ÖDP İl binasında bir basın açıklaması yaparak ihraçları kınadılar.
Basın açıklamasını okuyan Ayla Yıldırım, F tiplerinde ölüm orucunu sürdüren tutuklularla dayanışma etkinliklerinin Parti Meclisi'nce yasaklanmasının sol bir parti açısından kabul edilemez olduğunu belirtti.
Ayla Yıldırım , Veysi Sarıözen, Şadi Ozansü , İlhami Aras ve partiden ihraç edilen İl Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yılbaşı , BİA'ya yaptıkları açıklamalarda; ÖDP yönetiminde her düzeyde çoğunluğu elinde bulunduran "Özgürlükçü Sosyalizm Platformu"nun (ÖSP), tasfiyeci bu tutumda olduğunu, eylem programlarını polisin tepkisini hesaplayarak yaptığını, bu konuda bir parti kararı olmaksızın CHP'den ayrılanlarla birleşme görüşmeleri yaptığını ve kendi tavırlarını partiye dayattığını öne sürdü.
Çoğunluk eğiliminden ÖDP İl Sekreteri Sinan Tutal ise ceza alanların Parti Meclisi kararlarını çiğnediğini, ihraç edilenlerin Disiplin Kurulu'nu gayri meşru ilan ederek kendilerini savunmadıklarını, CHP'den ayrılanlarla yapılan görüşmelerin yıllardır parti programında yer alan "Gökkuşağı projesi" kapsamında olduğunu dile getirdi.
"Partiyi temsil edemezler"
Ayla Yıldırım:
"Ufuk Uras ve onunla tasfiyeci kulvarda koşanlar kendilerini bugüne kadar kamuoyunda, 'geleneksel solun' bütün olumsuzluklarından sıyrılmış, tartışma kültürüne sahip, her türlü tasfiyeciliğe karşı kimseler olanak tanıtmışlardı. Şimdi gerçek yüzleriyle ortaya çıkmışlardır. Kamuoyunu aldatmışlardır. ÖDP'ye egemen olan bu yönetici grup çoğulculuğa ve parti içi demokrasiye karşıdır.
Şimdi bu tasfiyeci grup, partinin sol kanadını tasfiye ettikten sonra, CHP'den ayrılanların iç çatışmalarından yararlanmaya, kendisini geleneksel soldan kopmuş, uygar ve çağdaş sol olarak tanıtarak bu çevrelerin arasında kendine yer edinmeye çalışıyor.
Bu grup, 458 Büyük Konferans delegesinin imzalarıyla olağanüstü konferans için başvurmuş olmasına karşın en geç 5 Haziran'da toplanması gereken büyük konferansı tüzüğü çiğneyerek toplamıyor.
Sosyalist Eylem Platformu, tüzüğü çiğneyen MYK ve PM çoğunluğunun artık parti hukuku dışına düştüğünü, partiyi temsil etme hakkını yitirdiğini, aldığı kararların yalnızca kendi grubuna ait kararlar olacağını ilan eder."
"Sosyalist çizgiden kayıyorlar"
İlhami Aras:
"Özgürlükçü Sosyalizm Platformu'ndan(ÖSP) arkadaşlar, açıkça 'biz sizinle birlikte çalışmak istemiyoruz' diyor ve Sosyalist Eylem Platformu'nu(SEP) tasfiye etmek için parti organlarını kullanıyor. Tasfiyelerin arkasında monolitik örgüt anlayışı ve politikada reformist bir eğilim yatıyor.
CHP'den ayrılan Ercan Karakaş ve grubuyla görüşüyorlar. Karakaş, nasıl 'CHP sosyal demokrasi çizgisinden sağa kayıyor' diyorsa, ÖSP'liler de sosyalist çizgiden kayıyorlar.
Sosyalist Emek Platformu bu partinin dörtte biridir. Bir partinin dörtte birini atmak mümkün müdür. Biz, bundan sonra örgütsel bütünlüğü sağlamak için çalışacağız.
Ufuk Uras, yıllardır, hiçbir konuda hiçbir fikir önermemişti, politik tavır sergilememişti. Bir çeşit santral memuruydu. Bu dönemde çoğunluktan yana, yani ÖSP'den yana tavır aldı."
"Birlikte çalışmak istemiyorlar"
Veysi Sarısözen:
"Bu insanları tasfiye eden Özgürlükçü Sosyalist Platform'dan(ÖSP) arkadaşlar, uzun zamandır kimseyle birlikte çalışamıyor, çünkü ÖDP'nin çoğulculuk, kapsayıcılık iddiasının aksine soldaki tasfiye alışkanlığını sürdürüyorlar.
Bu insanlar, Ertuğrul Kürkçü ve arkadaşlarının Ekmek ve Gül grubuyla da çalışamıyorlar. Metin Çulhaoğlu ve arkadaşlarının oluşturduğu grup ya da Türkiye Sosyalist İşçi Partisi geleneğinden gelen Kızılcık grubundan arkadaşlarla da birlikte çalışamıyorlar. Hatta kendi arkadaşlarıyla dahi çalışamıyorlar. Son günlerde Devrimci Yol geleneğinden gelen iki arkadaşları istifasını verdi. Siyami Erdem ve arkadaşlarını Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonları'nan (KESK) bizzat kendileri tasfiye ettiler.
Bu insanların davranış biçimini anlamak açısından şu önemlidir; Disiplin Kurulunda bazı arkadaşları kesin ihraç ederken bazılarına birkaç aya uzaklaştırma verdiler. Bu Devlet Güvenlik Mahkemesi mantığıdır. Yani 'bu ele başıdır, bunu ihraç edelim, bu elebaşına uymuştur, buna uzaklaştırma verelim yeter' mantığı.
Şadi Özansü:
"ÖSP'li arkadaşlar bizim partinin politik hattına muhalefet ettiğimiz, dolayısıyla partinin politik hattında ilerleyemediği iddiasında, ama biz partide azınlığız. Beş yıldır bu parti Başkanlar Kurulu'nun belirlediği politik hattı benimsiyor. Madem çoğunluklar, o zaman istedikleri kararı çoğunluklarıyla uygulayabilirler.
Biz SEP'i ilk kurduğumuzda bizi grupçulukla suçladılar, ama 'Yeniden' grubu yıllarca kendi dergisini çıkardı. Özellikle gençlik ve sendika faaliyetinde kadrolaşma eğilimleri hep vardı. Buna rağmen grupçulukla suçlanan biz olduk, tasfiye edilen de biz olduk."
"İddialar doğru değil"
Sinan Tutal(ÖDP İl Sekreteri):
Öncelikle parti binasında açlık grevi yapan arkadaşlar, Parti Meclisi(PM) kararını çiğnediler. Ankara'da geçen aylarda parti binasında açlık grevi yapan tutuklu aileleri, zaman zaman Kızılay'a eylem yapmaya gidiyorlardı. Orada faşistlerle çatışmalar çıktı. Faşistler, aileleri partiye kadar takip ettiler, binayı taşladılar, sonra polis geldi ve tüm evraklara, bilgisayarlara el koydu. Bu deneyim nedeniyle parti binalarının açlık grevleri için kullanılmaması yönünde Parti Meclisi karar aldı, ancak SEP'li arkadaşlar ısrarla bu binada açlık grevi yapmak istediler.
Biz bunlara rağmen, burada yaptıkları açlık grevini engellemedik, istedikleri gibi yapıp gittiler, ama PM kararını çiğnedikleri için sonradan parti organları çalıştırıldı.
CHP'den ayrılanlarla birleşme görüşmeleri yapıldığı doğru değil. Genel Başkan ve PM'den arkadaşlar, kendileriyle, CHP'den niçin ayrıldıklarını ve geleceğe yönelik planlarını öğrenmek için görüştüler. Ayrıca ÖDP'nin, demokratik kurum ve partileri aşağıdan yukarıya olmak şartıyla bir araya getirme projesi, yani Gökkuşağı Projesi kurulduğundan beri vardır. Bunu SEP'li arkadaşlar da bilirler ki, her seçim öncesinde HADEP ve CHP'yle ittifak önerenler onlardır. Bu noktada muhalefet etmeleri anlaşılır gibi değil.
Konferans yaptırmıyorlar iddiası da doğru değil. Önümüzdeki hafta Danışma Meclisi, daha sonra Tüzük Konferansı, sonra da Olağanüstü Konferans toplanacak.
Disiplin Kurulunun kararları her ne kadar DGM kararlarına benzetilse de, buradaki kriterler açık ve anlaşılırdır. Disiplin Kuruluna ifade veren bazı arkadaşlar Merkez Yürütme Kararlarını çiğnediklerini bilmediklerini söyledi, bazıları ise ifade vermedi ve Disiplin Kurulunu tanımadığını söyledi. Bu arkadaşlar kongrede seçilen kendi il yöneticiliklerini meşru buluyor, ancak aynı Kongrede seçilen Disiplin Kurulunu meşru bulmuyor ve tanımıyorlar. Kurulu tanımadığını açıklayan arkadaşlar ihraç edilirken, diğerleri birkaç aylık uzaklaştırmalar aldı.
Bu partide çoğunluğun aldığı karara herkesin uyması zorunlu değildir. Karara muhalefet edenler, kararın uygulanmasına katılmayabilir, ama sabote etmek ya da karşı eylem yapmak parti hukukunu çiğnemek anlamına gelir.
Ayrıca Disiplin Kurulunun kararını yanlış bulan herkes, bir üst kurula, yani Merkez Disiplin Kuruluna başvurabilir."
"Politik meseleler Disiplin Kurulunun konusu olamaz"
Recep Yılbaşı(İhraç edilen İl Yönetim Kurulu Üyesi):
"ÖDP konferans kararıyla F Tipi Cezaevlerine karşı mücadeleyi yükseltmeyi hedeflemişti. Bizim çabamız da budur, ama Başkanlar Kurulu özellikle Ankara'da parti binasının polis tarafından basılması olayından sonra, tüm parti üyelerinin sokağa çıkmasını ve parti binalarının kullanılmasını yasakladı. Bu karar kabul edilemez. Hem partinin F Tiplerine karşı mücadelede yerini alması için çalıştık, açlık grevi kararı aldık. Ben çalışma arkadaşlarımın talebiyle Disiplin Kuruluna verildim ve ihtiyati tedbir alarak karar çıkana kadar görevden el çektirildim.
ÖSP'li arkadaşların söylediği doğrudur. Disiplin Kurulunu(DK) meşru bulmuyorum. Çünkü politik meseleler Disiplin Kurulu'nun konusu değildir. DK, insanların partiye yönelik olumsuz davranışlarını değerlendirir, ama politik meseleler tartışma platformlarında çözülür. Disiplin Kurulları, politik meseleler için kullanıldığında ise, solda gelenek olduğu üzere, farklı düşünenler tasfiye edilir.
ÖDP ise bambaşka bir iddianın peşindedir. Partinin bu krizi aşması ve kendini yeniden yapılandırması için adım atacağız. Partinin umudu koruması, varolan güvenin yeniden tesis edilmesi için çaba göstereceğiz. Tüm bunlar Olağanüstü Kongrede dile getirilecek ve tartışılacak. Partinin geleceği orada belli olacak."(YV)