PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı Rezan Sarıca, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan açıklamaları ve sonrasında yaşananlara ilişkin bianet’e konuştu.
2011 yılında kesilen avukat görüşmelerinin ardından, sekiz yıl boyunca Öcalan ile hiçbir görüşme gerçekleştiremediklerini, son görüşmenin ise 7 Ağustos 2019’da yapıldığını belirten Sarıca, “Beş yılı aşkın süredir aralıksız bir avukat yasağı uygulanıyor. Bu tecridin şiddetlendiğini ve müvekkilimizin insanlık dışı koşullarda tutulduğunu belirtmek gerekiyor” dedi.
Bahçeli’nin açıklamalarının ardından ‘umut hakkı’nın Türkiye’nin gündemine oturduğunu ve bu gelişmenin önemli olduğunu vurgulayan Avukat Rezan Sarıca şunları söyledi:
“Umut hakkının hem basında ve kamuoyunda hem de siyasal ortamda tartışılmaya başlanması çok geç olmasına rağmen iyi bir gelişme. Neden çok geç kalınmış bir durum? Çünkü umut hakkının evveliyatı var. 2014 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sayın Abdullah Öcalan’ın başvurusunu karara bağladı ve umut hakkının ihlal edildiğini hükmetti. İşkence yasağına aykırı yasal düzenlemeler olduğu tespitinde bulundu ve işkencenin düzenlemenin doğduğu anda başladığını söyledi. Başka bir ifadeyle, 2002 yılından bu yana yasal işkence biçimleri mevcut.”
Umut hakkı nedir?
“Umut hakkı yasal düzenlemelere bağlı”
Sarıca’ya göre, ‘umut hakkı’nın uygulanabilmesi için Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza İnfaz Yasası’nda bazı değişiklikler yapılması gerekiyor. Koşulların ‘mutlak olarak’ değiştirilmesi gerektiğini belirten Sarıca, şöyle konuştu:
“Umut hakkının var olması veya bu konuda bir adım atılması için mevcut yasal engellerin ortadan kalkması gerekiyor. Bu da infaz yasasında, özellikle ömür boyu hapis cezasını düzenleyen bazı maddelerde değişiklik yapılmasıyla mümkün.
Sadece bu engellerin kaldırılması yetmez; umut hakkının nasıl uygulanacağı, hangi süre ve yöntemle uygulanacağı, aşama aşama bunu tespit edecek yasal düzenlemelerin yapılması lazım. Bu koşullar sağlandığında, serbest kalması ve özgürlüğüne kavuşması hem gerekli hem de mümkün olacaktır.”
“Avrupa Konseyi, Türkiye’ye çağrı yaptı”
Avukat Sarıca, AİHM kararlarının uygulanmasını inceleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin son 10 yılda iki kez ‘umut hakkı’nı gündemine aldığını ancak bunun yetersiz olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Haliyle, Türkiye de bu 10 yıl süre içerisinde konuyu gündemine almadı. Aksine, komiteye vermiş olduğu cevaplarda bu kararın mevcut haliyle kalacağını, yani bu konuda herhangi bir adım atmayacağını söyledi. Hatta mevcut yasal düzenlemelerin yeterli olduğunu bile ifade etti.
Ancak komite, bunun yeterli olmadığının farkında; çünkü AİHM kararında da Türkiye’nin bütün mevzuatı analiz edilerek bu sonuca varıldı. Dolayısıyla, Türkiye’nin daha önce vermiş olduğu beyanlar hem sözleşmeye hem de AİHM kararına ters düşüyor.”
Bahçeli’nin konuyu gündeme getirmesinin de bu durumu doğruladığını vurgulayan Sarıca, “Demek ki umut hakkı yasal mevzuat içerisinde yok. Bakanlar Komitesi de geçen aylarda bir açıklama yaptı ve Türkiye’ye umut hakkının sağlanması için bir an önce yasal düzenlemeler yapma çağrısında bulundu” dedi.
Öcalan’ın “umut hakkı” için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine çağrı
“Tecrit ilk kez bu düzeyde konuşuluyor”
Türkiye’de hukuk düzeninin siyasal iktidarın görüşlerine göre değişiklik gösterdiğini ve bu tutumun hukuk ve kamu düzeniyle bağdaşmadığını belirten Sarıca, şunları söyledi:
“Temel hak ve özgürlükler keyfi bir şekilde uygulanır veya engellenirse, toplumun sosyal ve politik sağlığıyla kişilik özgürlüklerinin güvencesi kalmaz. Bu çerçeveden baktığımızda, Adalet Bakanı zaman zaman ‘tecrit yok’ diyor, ancak bu yaklaşım siyasi ve gerçeği yansıtmıyor.
Diğer yandan Bahçeli, yine siyasi amaçlarla da olsa, ‘tecrit kaldırılsa’ gibi bir çıkış yapıyor. 2019’da benzer çıkışları olmuştu ve o dönem de toplumsal direncin yükseldiği bir zamandı. Bugün ise tecridin varlığı farklı bir üslupla dile getiriliyor, bu da yeni bir döneme işaret ediyor.”
Sarıca, 2019’dan bu yana ilk kez İmralı’daki tecrit koşullarının bu düzeyde konuşulduğunu, ancak tecridin hâlâ devam ettiğini belirterek, “Bakanlığın, yetkililerin ya da siyasetçilerin ‘tecrit yoktur’ demesiyle tecrit sona ermez. Şu an sadece tecride dair sessizlik, görünmezlik halinin ortadan kalktığı bir dönemden geçiyoruz” dedi.
Hatimoğulları: Tecrit kalksın, Sayın Öcalan konuşsun
“Tecrit devam ediyor”
Avukat Sarıca, DEM Parti Urfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın aile adına 43 ay sonra İmralı’yı ziyaret etmesinin önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Sağlık durumu ve tutulma koşulları hakkında hiçbir bilgiye sahip değildik. Durumlarının iyi olduğunun açıklanması bizim için çok sevindirici bir haber. Ama müvekkilimizin de ortaya koyduğu gibi, tecrit devam ediyor.
Avukat görüşmesi sağlanmış değil, aile görüşmelerinin devam edip etmeyeceği de belli değil. Avukat görüşmelerinin bir an önce sağlanması gerekiyor. Çünkü herhangi bir siyasinin veya hükümetteki bir yetkilinin tanımlamalarına bağlı değiliz ve bu tür yaklaşımları da doğru bulmuyoruz.”
Abdullah Öcalan'dan mesaj: Süreci siyasi zemine çekecek güce sahibim
“İç barış Öcalan ile mümkün”
Toplumsal barışın Abdullah Öcalan ile sağlanabileceğini ifade eden Sarıca, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hukuksal düzenin demokratik değerlerle güçlendirilmesi gerekiyor. Bu süreçte en temel ihtiyaç, demokratik bir ortam ve hukuk düzeninin gereğinin yerine getirilmesidir.
Bugün umut hakkını herkesin konuştuğu ve konuşmak zorunda kaldığı şu aşamada, onurlu bir barışın inşası, demokrasi ve hukukun temellerinin güçlendirilmesi için Sayın Öcalan’ın bir an önce toplumla buluşmasının demokratik bir gereklilik olduğunun kabul etmek lazım. Eğer gerçekçi bir toplumsal bütünleşme ve iç barış hedefleniyorsa, bunun Sayın Öcalan ile mümkün olduğunu ve sürecin hukuki bir zemine oturtulması gerektiğini vurgulamalıyız.”
(ED/VC)