Prof. Dr. Baskın Oran'a, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'ndayken yazdığı "Azınlık Hakları Raporu" nedeniyle dava açılmıştı. Savcının iddianamede Fransa örneğini vermesi üzerine, Oran, "karşı iddianame" adını verdiği Şubat 2005 tarihli savunma metninde, Korsika'dan da bahsetmişti. Bu bölümü alıntılıyoruz.
Fransa'da Hukuksal ve Yönetsel Azınlık Hakları
"Azınlık" kavramını tanımayı reddeden Fransa'da, bırakınız Deniz Aşırı Toprakları, Metropoliten kesimde bile 2 azınlık kendi bölgelerinde özel hukuksal/yönetsel artı azınlık haklarına sahiptir: Alsace-Moselle bölgesi ve Korsika adası.
"Dinsel ve etnik haklar", "özel temsil hakları", "özel yönetim hakları": Bunlar, azınlıkların talep ettikleri grup haklarıdır. Teoriye girmeyeceğim, vaktinizi almayacağım, Savcılığın okuduğunu söylediği ders kitabımda var, yalnızca sonucu söylüyorum:
Bunların içinde en ciddi olanı üçüncüsü yani "özel yönetim hakları"dır ve ulus- devletler bunu vermekten hiç hoşlanmazlar.
Neden hoşlanmazlar? Çünkü bu, azınlığın kendi kendini yönetmesi ve kendini "millet"ten soyutlaması demektir. Böyle durumlarda azınlık ya kimi konularda kararları kendisi alır, ya da daha ileri gider ve bu özerkliği teritoryal (sınırları belli bir toprak parçası) biçime sokarak belli bir bölgede uygulatır.
Benim Alsace-Moselle ve Korsika için burada bahsettiğim, bu sonuncu durum yani bu taleplerin en ciddi olanının en radikal biçimidir. Alsace-Moselle'de önemli bir ölçüde hukuksal artı haklar vardır, Korsika'da da doğrudan doğruya yönetsel azınlık hakları.
Görelim:
1) Alsace-Moselle
a) Alsace-Lorraine'in Fransa'ya dönmesinden sonra, Alsace-Moselle'de Fransız ceza yasaları hemen yürürlüğe sokulmuş, ama Alman hukukundan gelen yerel yasaların bir kısmı korunmuştur. Fransa Yargıtayı, bu bizim için çok acayip durumu, 1937 yılında aldığı bir kararla "Bu yasalar Fransız yasası haline gelmiştir" diyerek tevil etmek zorunda kalmıştır. Akıllılık da etmiştir. Bugün Fransa'da Alsace-Lorraine'de hiçbir azınlık sorunu yoksa, bu tür pragmatik akıllılıklar sayesindedir.
b) Almanya sınaileşmeye Fransa'dan önce başladığı için, sosyal güvenlik önlemleri açısından zamanının önünde olmuştur. Bölge Fransa'ya geçtikten sonra bu hukuk kuralları da muhafaza edilmiştir. Örneğin bu bölgede, sosyal sigortalıların yüzde 20 yerine yüzde 10 katılım payı ödedikleri ek bir sosyal güvenlik sistemi yürürlüktedir.
c) 19. yüzyıl Almanyasında belediye başkanı gerçek bir yönetim makamı niteliği taşıdığından, bölge 1918'de Fransa'ya geçtikten sonra da buradaki belediye başkanlarının yetkileri, Fransa'nın diğer belediye başkanlarınınkinden fazla olmuştur. Öyle ki, durum ancak 1982 yerel yönetim yasası sonucu eşitlenebilmiştir.
d) Bu bölgedeki dernekler Alman Medeni Kanununun çeşitli maddelerine tabidirler. Örneğin bölgesel hukuka göre kurulmuş bir dernek, kâr amacı güdebilir.
Buyurun size, "Artık o kadar da olmaz" dedirtecek bir örnek daha: Alsace-Moselle bölgesinde geçerli olan kimi yasalar, örneğin Yerel Dernekler Yasası Fransızcaya bile çevrilmemiştir; Almanca olarak durmaktadır. 1975'te stinaf Mahkemesi, bu yasanın Almanca olması nedeniyle geçersiz olduğu yolundaki bir başvuruyu reddetmiştir.
10 Mart 1988'de Fransız Yargıtayı bir kararında şöyle demiştir: "Kimi Almanca yerel hukuk metinlerini yürürlükte tutan 1 Haziran 1924 sayılı yasa, bunların uygulanmasını Fransızca olarak yayımlanmış olmalarına bağlamamıştır". Yani Fransa'da uygulanan kimi yasalar yalnızca Almancadır.
Devam edelim: Bölgenin bu hukuksal ayrıcalıkları, "Azınlıkları reddeden" Fransa'daki Anayasa Konseyinden de onay görmüş ve Konsey bu azınlık ayrıcalıklarını "Cumhuriyet'in bölünmezliği" veya "yurttaşların eşitliği" ilkelerine aykırı saymamıştır.
2) Korsika
Savcılığı asıl şaşırtacak, üzecek ve Fransa'yı kıyasen verip vereceğine pişman edebilecek asıl örneğe geldik. Çünkü Korsika adası Fransa'dan teritoryal olarak ayrı yönetilen bir birimdir.
O kadar ki, Deniz Aşırı Topraklar'da uygulanan farklı hukuktan esinlenen özel statüsü, Metropoliten Fransa ile bu Deniz Aşırı Topraklar arasına oturan bir yere sahiptir ve bugün Fransa'daki tek örnektir.
Burada da vaktinizi fazla almayacağım. Korsika'nın 1982, 1991 ve 2002 yasalarıyla yaşadığı değişiklikleri anlatmayacağım. Yalnızca şu andaki durumunu vereceğim.
Korsika'nın ayrı bir hukuksal varlığı, ayrı bir Meclisi, ayrı bir yürütme organı vardır.
a) Korsika Teritoryal Kolektivitesi:
Ada, 1991 yılında getirilen "Korsika Teritoryal Kolektivitesi" (Collectivité Territoriale de Corse) adlı bir özel statüyle yönetilir. Mesela bizde, yok ya, Marmara Adasının özel bir statüyle yönetilmesi gibi.
Bu statünün getirdiği yetkiler akla gelebilecek bütün alanları içine alır: ekonomik kalkınma, mali işler, tarım, ormancılık, turizm, enerji, konut, her türlü ulaşım ve taşımacılık, eğitim, yükseköğretim, araştırma, meslekî formasyon, her türlü okul inşası, mekânın düzenlenmesi, çevre koruması, yerel kalkınma, Korsika dili ve kültürünün geliştirilmesi, sanat ve kültür, devlete ait olmayan tarihsel yapıların korunması, vs..
Korsika Teritoryal Kolektivitesinin bu işleri, eskiden "ulusal" statüdeyken şimdi "teritoryal" statü kazanan yerel dairelerce yürütülür.
b) Korsika Meclisi:
Adanın sorunları, 1982'den bu yana Korsikalılar tarafından 6 yıllığına seçilen bir "Korsika Meclisi" tarafından tartışılır ve karara bağlanır. Yılda 3'er ay sürebilen 2 olağan toplantı yapan ve ayrıca olağanüstü de toplanabilen 51 üyeli bu Meclis kendi iç tüzüğünü yapar, Korsika bütçesini ve Korsika gelişme planını kabul eder, bir de aşağıda anlatacağım "Yürütme Konseyi"ni denetler.
Fransa Parlamentosu, Korsika'yı ilgilendiren yasa tasarıları ve kararnameler çıkarmadan önce, Korsika Meclisine danışmak zorundadır. Meclis bunlar konusundaki eğilimini 1 ay içinde bildirir; acil durumlarda bu süre Korsika Valisinin talebi üzerine 15 güne indirilebilir.
Meclis, Korsika'yı ilgilendiren yasa ve düzenlemelerde değişiklik yapılmasını Fransız Hükümetine önerme yetkisine sahiptir.
Korsika Meclisinin işlemez hale gelmesi durumunda, Fransız Hükümeti, Bakanlar Konseyi kararnamesiyle onu dağıtabilir. Bu durumda, 2 ay içinde yeni bir Meclis seçimine gidilir. Bu süre içinde cari işlere Yürütme Konseyi başkanı bakar ve onun bukararları Korsika Valisinin onayıyla yürürlüğe girer.
Korsika Meclisindeki görüşmeler genellikle Fransızca olarak yürütülmekle birlikte, isteyen üyeler Korsika dilinde konuşabilir.
Meclis 26 Haziran 1992'de Korsika dilini bütün adada resmî dil ilan eden bir karar almıştır (md.1). Aynı karar, resmî dil olarak "Korsika halkının dili Korsikacanın" ve "Devletin resmî dili olan Fransızcanın" Korsika Meclisinin iki resmî dili olacağını belirtmiştir (md.2). Md.5'e göre her düzeyde öğrenciler haftada maksimum 3 saat Korsika dili göreceklerdir. Bununla birlikte o tarihten bu yana gerek Korsika Meclisinden gerekse Fransız Hükümetinden bu konuda bir ses gelmemiş, bu karar bir sonuç yaratmadan kalmıştır.
c) Yürütme Konseyi:
Yürütme Konseyi, Korsika Meclisi içinden seçilen 1 başkan ve 6 üyeden oluşur. Konsey'in görevi, Korsika Teritoryal Kolektivitesini her alanda yönetmek ve özellikle de ekonomik, toplumsal, eğitsel ve kültürel kalkınma konuları ile mekânın
düzenlenmesi konularında faaliyet göstermektir.
Konsey başkanı ve üyeleri Meclis'in toplantılarına ve görüşmelerine katılabilirler. Meclis, Konsey'i bir güvensizlik oyuyla düşürebilir. Fakat bu gerçekleşmeden önce, boşluk olmasın diye, Meclis'te siyasal grupların yeni bir Yürütme Konseyi üzerinde anlaşmaya varmış olmaları şarttır.
Yürütme Konseyi başkanı, Korsika Teritoryal Kolektivitesini temsil eder. Adanın ita amiri odur. Her yıl Meclis'e bir rapor sunan başkan, Kolektivite'deki kamu hizmetleri konusunda Fransa başbakanına her türlü öneriyi götürme yetkisine sahiptir.
Meclis'e ve Konsey'e Korsika Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Konseyi danışmanlık yapar.
***
Yani, Muhterem Yargıcım, çok özetle, Korsika adası devlet içinde devlet gibidir. Hatta, "gibi"si fazladır.
Alsace-Moselle de, en hoşgörülü ulus-devletlerin dahi duymaya tahammül edemeyeceği "çok-hukukluluk" uygulamasıyla, eski can düşmanı Almanya'nın dilini mahkemelerde konuşturmasıyla, Alman yasalarını bile Almanca uygulamasıyla, yine devlet içinde devlettir.
Bu durum, benzetmek gibi olmasın ama; Hatay'da Arapçayı ve Suriye hukukunu, Kars ve Ardahan'da Rusçayı ve Moskof hukukunu geçerli kılmakla aynı şeydir. İddianamenin bize örnek gösterdiği böyle bir ülkedir.
Muhterem yargıcım, bunları bilmeden Fransa'yı örnek göstermeye kalkan, eğer niyet'i sorgulamaya kalkan bir Savcılıkla muhatap olursa, amacı bu olmamakla birlikte korkarım ayrımcılık ve bölücülük propagandasıyla suçlanabilir. (BO/TK)
* Prof. Dr. Oran'ın "karşı iddianamesi"nin tam metnini görüntülemek için tıklayın. (PDF belgesi)