PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 24 Haziran günü avukatları ile yaptığı görüşmenin notları Fırat Haber Ajansı (ANF) tarafından yayınlandı. Öcalan, "Hükümet söz versin yeter deniliyor. Aslında yetmez. Artık siyasi iktidar tarafından pratik adımların atılması gerekmektedir" dedi. İmralı'daki heyetle yaptığı görüşmelerin hayata geçmesi gerektiğini vurgulayan Öcalan, "Bunun en önemli önceliklerinden biri de KCK davalarının derhal tasfiye edilmesi" derken, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) Hatip Dicle'ye ilişkin verdiği karar ile İmralı'da devletle yapılan görüşmeler konusunda açıklamalarda bulundu.
Öcalan'ın avukatları ile yaptığı görüşmenin ayrıntıları şöyle:
"Son yaşananları sadece Hatip Dicle ile ilgili olarak değil de bir bütün olarak ele alıyorum. 15 Haziran'daki açıklamamın bazı dayanakları vardı. Fakat eksik bıraktığım konular vardı. Benimle 15 Haziran'dan bir gün önce yapılan görüşmede birçok konuyu konuştuk. Burada yapılan görüşmeleri CHP de merak ediyor, 'Öcalan'la ne konuşuluyor, ne görüşülüyor, bilmek istiyoruz' diyorlar. Kamuoyu da, MHP de merak ediyor. Buradaki görüşmelerin kamuoyu tarafından bilinmesi önemlidir. Burada yaptığımız görüşmeler önemlidir, ciddidir. Belli bir aşamaya da gelmiştir. Artık konuşma, tartışma aşamasını bitirmiş bulunuyoruz. Tartışacağımız bir konu kalmadı. Benimle görüşenler devlet adına görüştüler."
Hükümetin yapılan görüşmeler konusunda karar vermesi gerektiğini ve önceki hafta Meclis'e çağrı yapmasının nedenin de bu olduğunu belirten Öcalan, "Meclis ve hükümet demokratik çözümü esas alırsa artık tamamen pratik bir aşamaya geçeceğiz. 15 Haziran'da çağrı yaptım. Hükümet kurulunca derhal demokratik çözümü ele almalıdır. Hükümetin kurulmasını beklemeye gerek yok. Eski hükümet de bunu yapabilir. Çünkü burada esas olan devlettir. Kalıcı ve süreklilik arz eden devlettir. Bu nedenle Meclis tatile girmemelidir. Tarihi süreçlerden geçiyoruz. 1920'de kurucu Meclis ara tatil vermeden çalışmıştı" dedi. "Şimdi pratik adımlar aşamasına geçilmezse ne olur? Hükümet Kürt Sorunu'nun demokratik anayasal çözümü konusunda pratik adımlar atmazsa kriz doğar. Bugüne kadar yapılan görüşmelerin oyalama amaçlı olduğu ortaya çıkar. 15 Temmuz'a kadar benimle tekrar görüşmeye gelecekler. Bu görüşmede pratik adımları hayata geçiremeyeceklerini beyan ederlerse ondan sonrası devrimci halk savaşı devreye girer. Fakat 15 Temmuz'a kadar benimle görüşüp 'Biz bu pratik aşamaya geçeceğiz, pratik adımları atacağız, demokratik çözüm gelişecek' derlerse o zaman ben de elimden geleni yapar, rolümü oynarım. O zaman da demokratik anayasal çözüm gelişecektir."
"Bu nedenle şimdi önümüzde iki yol var" diyen Öcalan, bunların demokratik anayasal çözüm ile devrimci halk savaşı olduğunu söyledi. "Birinci seçenekte yani demokratik anayasal çözümde şu var: Kürt Sorunu'nun demokratik anayasal çözümü pratikleşecek. Hükümet, esaslar-ilkeler üzerine yapabileceklerini belirler ve bunları hayata geçirir. İkinci seçenekte ise, çözüm gelişmezse devrimci halk savaşı başlar. O zaman devlet de üç bin kişi değil 300 bin kişi tutuklar. 50 bin kişi değil de 500 bin kişi ölür. KCK de her türlü olasılığa hazır olduklarını, devrimci halk savaşı yürütebileceklerini ve demokratik özerkliği ilan edebileceklerini söylüyor. Demokratik çözümün sekiz boyutu var. Demokratik özerklik bunlardan sadece biridir. Eğer demokratik anayasal çözüm gelişmezse diğer yedi boyut da demokratik özerklikle birlikte hayata geçirilir."
Hatip Dicle'ye yapılanın büyük bir siyasi komplo olduğunu belirten Öcalan, "Karanlık ve alçakça bir komplodur. 80 bin kişinin oyuyla Diyarbakır'da seçilmesine rağmen Hatip'e yapılan aslında sadece Hatip'e değil Hatip'in şahsında Diyarbakır'a yapılmıştır. Diyarbakır da semboliktir. Bütün Kürtlere yapılmıştır" dedi. "Burada yapılmak istenen bir siyasi irade kırmadır. Hatip'e yapılan daha doğrusu Diyarbakır'a yapılan siyasi fahişe dayatmasıdır. Fahişelik iradenin kırılması, iradenin tamamen teslim alınmasıdır. İstediğini, yaptırmak istenen her şeyi ona yaptırılmasıdır. Kadın için kullanılan fahişelik kavramında erkek kadının iradesini kırıp onu onursuzlaştırdıktan sonra her istediğini yaptırır ona. Siyasi fahişelikte de siyasi iktidar halkın iradesini kırıp onursuzlaştırdıktan sonra ona her istediğini yaptırmak istiyor. Burada da Hatip şahsında yaptırılmak istenen siyasi fahişeliktir. Diyarbakır'a yaptırılmak istenen siyasi fahişeliktir. Tüm Kürt toplumuna yaptırılmak istenen siyasi fahişeliktir. Siyasi fahişelikle onların iradesi kırılmak isteniyor. İradesi kırılan bir kimseye, bir topluma da her şeyi yaptırabilirsiniz. Fakat ben biliyorum, Diyarbakır onuruna düşkündür, onurunu korur. Hatip de bu durumu kabul etmez. Hatip değerli saygıdeğer birisidir. Ne Hatip bunu kabul eder, ne de Diyarbakır halkımız bunu kabul eder. Diyarbakır'ın yarısı toprağın altına da girse kendisine dayatılan bu siyasi fahişeliği asla kabul etmez. Kürt halkı da bu durumu kabul etmez. Bu, AKP'nin de içinde olduğu büyük bir karanlık komplodur. Biliyorum, AKP de içindedir. Amaç onların iradelerini kırmak, onları iradesizleştirmektir. AKP içinde Kürtler var, Başbakan onlara her istediğini yaptırabilir. Bu onun hakkıdır. Fakat biz özgür Kürtler, özgürlük hareketine bağlı Kürtler bu siyasi fahişeliği bu irade kırmayı asla kabul etmeyeceğiz"
Blok tarafından alınan Meclis'e gitmeme kararına saygı duyduğunu söyleyen Öcalan, bu kararın haklı ve onurlu olduğunu, demokratiktir ve hukuki olduğunu belirtti. "Eğer onların mecliste bulunmaları isteniyorsa bu ancak demokratik anayasal çözüm yolunda atılacak pratik adımlarla gerçekleşebilir. Hükümete meclise hangi esaslar çerçevesinde gireceklerini sunabilirler. Hükümet söz versin yeter deniliyor. Aslında yetmez. Artık Siyasi İktidar tarafından pratik adımların atılması gerekmektedir. Artık Başbakan ya da yetkili birisinin çözüme dönük açıklama yapması yetmez. Burada heyetle yaptığımız görüşmelerin hayata geçirilmesi gerekir. Bunun en önemli önceliklerinden biri de KCK davalarının da derhal tasfiye edilmesi, lağvedilmesidir. Öyle gözüküyor ki hükümet çözüme pek yanaşmıyor. Sonrasında ne olur, bilemiyorum. Devlet kendi başına hareket edebilir mi? Devletin tek başına yapacağı şeyler, atacağı adımlar da var. Yüzleşme komisyonu kurulacaktı. Barış için demokratik çözüm, hakikat komisyonları kurulacaktı. Artık 15 Temmuz'dan önce heyetle yapacağım görüşmede somut adımlar bekleyeceğim. Buna göre hareket edeceğim."
"AKP çözüme yanaşmıyor. Hükümet Kürtlere karşı çok acımasızca hukuku, kanunları devreye koyarak onları tasfiye etmeye çalışıyor. Bu çok tehlikeli bir durumdur" diyen Öcalan, "Sayın Başbakan'a açık çağrımdır: Sayın Erdoğan bugünkü haliniz Saddam'ın Kuveyt'e saldırdığı anki durumuna benziyor. Amerika daha doğrusu İngiltere nasıl ki Saddam'ı İran'a sonra da Kuveyt'e saldırttıysa şimdi de sizi Libya'ya gönderiyor, Suriye'ye gönderiyor. Kürtlerin üzerine gönderiyor. Saddam da kendi Kürtlerinin üzerine gitti, kendi Kürtleriyle savaştı. Şimdi de siz arkanızda Amerika gücüyle Kürtlere karşı savaşıyorsunuz. Aslında bu büyük bir tuzaktır" dedi. "Bu tuzak size karşı da kurulmuş bir tuzaktır. Bunu anlamak gerekiyor. Tıpkı Saddam gibi, Saddam'ı tuzağa düşürdüler. Burada size açık çağrı yapıyorum. Benim size aynı zamanda açık mektubumdur. Bu oyuna gelmeyin. Derhal buna bir son verin. Demokratik anayasal çözüme yönelin. Yapmanız gereken doğru şey budur." (ŞA)