İmralı'da hapis bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan demokratik özerklik projesinin iyi sunulmadığını söyleyerek Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Demokratik Toplum Kongresi'ni (DTK) eleştirdi.
"Kongre de, Parti de demokratik özerkliği çok dar ve basit ele almışlar. Onlardan beklenen bir taslak veya kırmızı bir kitap ortaya koymaları değildir. Bu projeyi daha iyi sunabilirlerdi. Mesela demokratik özerkliğin tüm Türkiye'nin projesi olduğunu yeterince açıklayabilirlerdi. Öncelikle Türklerle nasıl bir demokratik bütünleşme sağlayabileceğini açıklayabilirlerdi. Türkiye'deki milliyetçi kesimin ne kadar güçlü olduğunu, dirençli olduğunu bilmeleri gerekirdi."
Fırat Haber Ajansı'na göre Öcalan avukatlarıyla yaptığı görüşmede" DTK'nın basit ve dar şekilde demokratik özerkliği kırmızı kitapçık şeklinde ele alması tehlikeli olabilir. Bu tarz, yarar yerine zarar da verebilir. Onlar çözüm projelerini ortaya koydular, buna karşı Türkiye'deki milliyetçi güçler ayağa kalktılar. Onların sinir uçlarına dokunmuş deniliyor. Her iki taraf da sertleşerek çatışmaya gidebilirler, ben de her zaman olmayabilirim. Ben burada bunun önünü almaya çalışıyorum" dedi.
DTK önceki hafta sonu Diyarbakır'da farklı kesimlerden gazeteci, siyasetçi ve yazarlarla düzenlediği çalıştayda demokratik özerklik önerisine dair bir taslak da açıklamıştı.
Öcalan, "Demokratik özerklikten kasıt, Kürtlere bir statü belirlemesidir, Kürtlerin bir statüye kavuşturulmasıdır. Kürtlerin projesinin bölmekle bir alakasının olmadığının iyi anlaşılması gerekir. Kürtlerin çözüm projesinde önemli olan husus, Kürtlerin bir demokratik-politik güç olarak kabul edilmesidir'' dedi.
Öcalan'ın sözleri özetle şöyle:
MGK bildirisi: Hükümetin, MGK'nın bu kızgınlıkları sanıyorum savunmamdan kaynaklanıyor. Son yazdığım savunmamdan rahatsız olmuş olabilirler. 22 Aralık'ta müdüriyete teslim ettim. Toplam 792 sayfa. Herhalde AİHM'e gönderirler. Bu savunmamdan rahatsız olduklarını tahmin ediyorum, bundan dolayı kıyamet koptu. Herhalde hükümet, MGK bundan rahatsız oldu. MGK da bunun için sert bir bildiri yayınladı.
Savunmamın ismini "Kürt Sorunu Ve Demokratik Ulus Çözümü" koydum. Demokratik Özerklik de kitabın içinde geniş bir yer kaplıyor. Çözüm önerilerini toplam dokuz başlıkta topladım. Demokratik özerklik, bu başlıklardan sadece bir tanesidir. Demokratik Özerklik zaten başlıbaşına çok geniş, önemli bir konu, epey geniş yer verdim kitabımda. Kitabın redakte ihtiyacı olacaktır. İsmi, Kürt Sorunu ve Demokratik Modernite Çözümü olalabilir. Bu tabi ki genel isimdir. Altında da "Demokratik Ulus Olmak" ibaresi olabilir. Ben bu kitabımda birçok konuyu çok geniş bir şekilde işledim. Sanıyorum MGK bildirisi de buna yöneliktir, öyle tahmin ediyorum."
AKP uzlaştı: Bu dönemde AKP ile Gladio'nun uzlaştığından bahsediyorum, Kürtlere karşı tabi ki. Yeni dönemde AKP'den habersiz bir şey olmaz, gerçekleşmez. Bu dönemde iki boyutta bir durum gelişebilir. Çözüm derinleştirilebilir, buna bağlı olarak da diyaloglar daha derinleşerek devam edebilir. Çünkü kendi tecrübelerimden de, önceki tecrübelerden de biliyorum ki bu diyalog süreçlerinde provokasyonlar gelişebilir. Bu nedenle Mart ayında yeni bir değerlendirme yapılabilir, ben de bir değerlendirme yapacağım.
Her an her şey olabilir: Mesela Özal öldürüldü, Jandarma komutanı öldürüldü, Erbakan ve Ecevit tasfiye edildi. Tüm bunlardan tecrübeliyim, yarın ne olacağı hiç belli olmaz. Bu nedenle Mart diyorum. Hatta Mart'tan önce de olabilir. Bu sadece benimle ilgili değildir. Yarın devlet saldırır on gerilla öldürür, yine süreç böyle provokasyonlarla tersine döner, bu nedenle çözüm için acele etmek gerek.
Seçimler: Süreç ve diyalog iyi bir şekilde gelişiyor ve gittikçe derinleşiyor. Ocak ayında yine engelleme olmazsa çözüme yönelik önemli gelişmeler olacaktır. Seçimlerden sonra da AKP veya iktidara gelecek olanlar çözüm için gerekli projelerini açıklarlar. Seçimden sonra çözüm de derinleşebilir. Bu, şuna bağlı. Kürtler ne kadar kendilerini geliştirirlerse, oylarını arttırırlarsa, büyürlerse o kadar demokratik çözüm için bir özne haline gelirler, bu şekilde kabul edilme durumuna gelirler. Fakat AKP ne kadar Kürtlerden daha fazla oy alırsa, Kürtlerin oyu ne kadar daha az olursa o zaman AKP "Kürtleri ben temsil ediyorum, Kürtler bir şey istemiyor" diyecektir.
Bayrakla uğraşmıyoruz: Bizim çözüm anlayışımızda temel olan şey demokrasidir. Kürtlerin demokratik çözüm projesi herkesedir, herkes için geçerlidir, tüm Türkiye için geçerlidir. Çünkü esası demokrasidir. Demokratik özerklik kavramı sanıyorum bazı kesimleri rahatsız ediyor. Burada demokratik özerklikten kasıt, Kürtlere bir statü belirlemesidir, yani Kürtlerin bir statüye kavuşturulmasıdır. Burada biz sınırlarla, bayrakla, bu tür şeylerle uğraşmıyoruz.
Demokratik özerklik: Bizim uğraştığımız Statüdür. Kürtlerin statüsü nasıl olmalı? Statü, bir varlık nedenidir. Burada söz konusu olan antitedir, yani Kürtlerin antitesi sorunudur. Bunun neresi ülkeyi böler? Buna demokratik sosyalite de diyebiliriz. Kürtlerin çözüm projesinde önemli olan husus, Kürtlerin bir demokratik-politik güç olarak kabul edilmesidir. Biz sosyal alanda çözüme önem veriyoruz. Sosyal, kültürel, siyasal projelerle ve çözümlerle ilgileniyoruz. Biz devleti bölmek istemiyoruz, biz demokratik Türkiye ile bütünleşmek istiyoruz, bunun için çaba sarf ediyoruz. Bayrak bir simgedir. Bizim için çok önemli değildir. Bayrak egemen sınıfların simgesidir. Biz egemenler gibi, egemen sınıflar gibi bakmıyoruz.
Kürtler demokratik toplum inşaalarını her alanda gerçekleştirmelidirler. Kent Meclisleri gibi diğer örgütlenmelerini iyi yaparlarsa, Kürtlerin talepleri konusunda birlik olurlarsa kim buna direnebilir? Örneğin bir milyonluk bir kentte, mesela Van'da bütün kent bir olduğu zaman kim buna direnebilir? Yani birlik halindeki bir milyonluk bir kenti kim yıkabilir, kim karşı gelebilir? DTK'nın demokratik özerklik taslağı erken, acele oldu. Çözüm nasıl gelişir? Örneğin Van. Ben Van'da olsam ve 24 saat halka gitsem elbette halk beni dinler. Bu halk işsiz ve çaresiz. Onlara sıkıntılarını ve çözüm yollarını anlatırdım, onları ikna ederdim.
Bizim istediğimiz kendi dilimizle, kendi kültürümüzle çocuklarımızı yetiştirmek. Daha önce anlatmıştım benim bu konuda çocukken kültür ve dilim için annemle mücadelemi. Çocuklar kendi dili ve kültürüyle yetiştirilmelidir. Başkalarının kültürüyle yetişen çocuk o kültürün çocuğudur. Ben başka kültürleri öğrenmesinler demiyorum, ancak önce kendi kültürlerini öğrenmelidirler. Bizim amacımız kültürümüzü, dilimizi, sanatımızı nasıl yaşatırız, bunları nasıl yaşarız'dır. İnsanın kendi dilini, kültürünü, sanatını yaşaması son derece doğal bir şeydir. Buna kimse karşı çıkamaz.
Bölgedeki, Diyarbakır'daki bu sermaye kesimi de Kürtlere ilişkin projelerini ortaya koymalıdır. Öyle şuraya buraya bakarak değil, kendi projelerini ortaya koymalıdırlar.
Bölgedeki Ezidilerin, Hıristiyanların, Asurilerin yeni yılını kutluyorum. Bizim demokratik çözüm projemize onlar dahildir, onlar da bu demokratik çözüme güç versinler. Bizim demokratik çözüm projemize Irak'taki Türkmenler, İran'daki Türkler (Azeriler), diğer halklar hepsi dahildir, herkes içindir. 2011 yılı Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümünün geliştiği bir yıl olabilir. Bütün halkımız demokratik seferberlik ruhuyla hareket etmeli. 2011 yılı demokratik seferberlik yılı olmalıdır. (EÜ/EÖ)