Savunulacak hiçbir tarafı olmayan bu tavrın hesabı sorulmalı. Daha önce de babası eskiden kapıcılık yapan Beşiktaş'ın eski teknik direktörü Rıza Çalımbay için "Rıza Efendi iki ekmek, bir şişe süt" pankartını açarak sosyal ayrımcılık suçu işleyen aynı taraftar, bu kez iyice bel altına indi. Tek maçlık rekabet, etik kaygıların üzerinde tepindi. Okumayı yeni öğrenen minik taraftarlar da koca pankarttaki çirkin ifadeleri heceleyerek okudu.
Fenerin çirkin pankartı, Pascal Nouma'nın eli
Vaktiyle Pascal Nouma elini şortunun içine soktu diye Fransız oyuncunun hiç bir tarafını bırakmayanlardan şimdi ses çıkmaması tuhaf. Maraton'un Toroğlusu ise aynı akşam pastırma yemenin incelikleri ile meşguldü.
Küfürü futbolun mütemmim cüzüne dönüştürüp sonra bundan "sözde" şikayet edenler, futbolun çarkını düşmanlık ekseni üzerinde döndürmek gayretinde olanlardır. Tribünde "ana avrat düz gidenler"in amacı aslında bir sonraki sloganı "kapılar açılsın, çatışmalar başlasın" diye atmaktır. Düşmanlık da elbette kendi takımının rengine aidiyeti besler. Bu bağlılık geçen hafta da belirttiğimiz gibi ürün satışlarının artmasını sağlar. Ne demişti bay Yıldırım: "Ben bizim statta edilecek küfürlerin önüne geçemem".
Futbol Aziz Yıldırım'ın ticari zekasına kurban edildi
Mekanizmanın nasıl işlediğini anlamak için Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki derbinin çıkışında satılan tişörtlere bakmak yeterli. Fenerbahçe'nin tekstil ve aksesuar ürünlerini yapıp satan Fenerium mağazası, daha hakem son düdüğü çalar çalmaz taraftarlara üzerinde "4-0 Kadıköy Hatırası" yazan tişörtlerden satmaya başlamıştı bile. Küresel mantığın nasıl işlediğini, "bana küfür etmeyin" diyerek sürekli kendisini gündemde tutan FB Başkanı'nın hazırlattığı makinelerin durmaksızın çalışmasından anlamak mümkün. Satışlar Aziz Yıldırım'ın yüzünü gollerden daha çok güldürmüştür eminim.
Futbol dibe vurdu, düzen galebe çaldı
Futbola dair konuşacakların tükendiği andayız şimdi. Maç maça benzemedi. Televizyonun başına birlikte geçtiğimiz bir arkadaşım karşılaşmanın sonlarına doğru bana, "şikeli maç gibi, bu ne yahu" diyerek Fenerbahçe ve Galatasaray'ın 90 dakika boyunca yaşattığı pejmürdeliği tek cümleyle ifade ediverdi. Ortada tamamını yabancı oyuncuların attığı dört gol olsa da ne futbol keyif verdi, ne sonuç. Cebi para görenlerin mutluluğu, o pankartı açanların terbiyesizliği, futbolun gittiği yerin yeni seviyesi, yeşil sahalar için sürekli artan mutsuzluğumuzun öncülleridir.
Birileri bizler üzerinden paralar kazanıp yeni düşmanlıkları körüklerken, ötekiler uzaktan seyretmeyi tercih ediyor. Paranın piyasadaki dolaşımına sekte vurabilecek herkes, bir gün "kontrolör"lerin gazabına uğrayacak. Her kim ki Nouma'nın eli kadar FB taraftarının açtığı pankartı da tartışacak ve ezilmeyecek, işte o zaman sistemin dönüşümü olumlu yönde tamamlanacak. Bener de bu maçın kendisine yaptığı çağrışımları daha fazla yazmayacak. (BD/EK)