Fotoğraf: Nilüfer Demir (DHA)
Bodrum'dan Yunanistan'ın Kos adasına geçmek isterken şişme botun batmasıyla hayatını kaybeden ve Bodrum'da kıyıya vuran cansız çocuk bedeni fotoğrafı, bu fotoğraf yayınlanmalı mı yayınlanmamalı mı tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Biz de fotoğrafın yayınlanıp yayınlanmamasını AFP fotomuhabiri Bülent Kılıç, Milliyet fotomuhabiri Hüseyin Özdemir, Nar Photos'dan Özcan Yurdalan ve serbest fotomuhabirler Ahmet Şık ile Cem Türkel'e sorduk.
Aldığımız ortak yanıt, "Fotoğraf yayınlanmalı. Ancak ajitatif bir haber diliyle değil, fotoğrafa neden olan gerçekleri sorgulayan bir dille verilmeli."
Ahmet Şık: Fotoğrafın sorumluları sorgulanmalı
Haber fotoğrafı olarak görüyorum ve ben olsam yayınlardım. Ama bunun ortası yoktur. Buzlayarak falan olmaz. Ya yayınlarsın, ya yayınlamazsın.
Dibimizde beş yıldır süren savaş var ve Türkiye'nin de bu savaşta payı var. Orada var olan bir gerçeği çok şok edici şekilde insanların gözüne sokmak lazım. Bir politik tercih olarak yayınlarım diyorum.
Sokaklarda biz bu çocuklardan binlercesini görüyoruz. Ama insanlar dudaklarını bükerek geçiyorlar. Taksim'de dilenen bir çocukla bu çocuk arasında tek fark birinin yaşıyor olması değil, birinin soluk alıp veriyor olması.
Medya bu konuyu duygu sömürüsü üzerinden işliyor ama bu insanların oradan kaçmasına neden olan savaşın ve bu savaşta kimlerin rolü olduğuna dair bu ülkede yaşayan insanlar olarak kendi hükümetlerinin sorumluluğuna dair hiç mi bir şey söylemeyecekler?
O çocuğun cansız bedeninden Suudi Arabistan, Katar, bazı AB ülkeleri ya da ABD gibi AKP hükümeti de sorumludur.
Medyanın fotoğrafı duygusal sömürü olarak vermesi politik bir tercih. Konuyu çocuğun "melek" olduğu kavramı üzerinden veriyorlar. Ama o çocuğun AKP'nin de sorumluluğu olan korkunç bir iç savaştan kaçarken öldüğünü görmüyorlar.
Bülent Kılıç: Konuya yaklaşımı değiştirebilir
Bu fotoğraf çok ciddi etki yarattı ve Avrupa ile Amerika'nın bu yaşananları düşünmesine neden oldu. Şu anda herkes bunu konuşuyor.
Belki bu fotoğraf bazılarını rahatsız etti, insanları duygusal tarafından yakaladı. Ama bu fotoğrafın sığınmacılara olan yaklaşımı değiştirme ihtimali de var.
Ben şu an Fransa'dayım. İnsanlar hep göçmenler nedeniyle korku içindeler. Ama bu fotoğrafla bu sorunu yaratanın göçmenler olmadığını, sorunu yaratanın sınırları değiştirmeye karar veren büyük devletler olduğunu fark edebilirler.
Şu an Fransa'da bu fotoğrafın paylaşılmasından medya mensupları da memnun. Çünkü artık insanların gerçekleri görmesi gerektiğini düşünüyorlar. Ancak bu fotoğraf bazı devletlerin yaratmak istedikleri algıya ters düşer.
Özcan Yurdalan: Mağdura verilen son söz hakkı
Şiddetin, acının, zulmün sonuçlarının saklanmaması gerektiğine eminim. Gösterilmeli ama nasıl? Görenlerin kendi hallerine şükretmesini sağlayarak “neyse ki bir yabancının fotoğrafı” dedirtecek biçimde mi, yoksa fotoğrafta temsil edilen acının her an kendisine de musallat olacağı gerçeğiyle yüzleşip ibret almasını sağlayarak mı?
Görüntüdeki dayanılmaz manzaranın ortaya çıkmasında kendi payını sorgulamasına vesile olarak mı? Sığ bir şok etkisiyle geçip gidecek gibi mi, yoksa derinlemesine bir etkiyle nedenleri üstüne düşünme fırsatı yaratarak mı?
Cansız bir bedenin haklarına, canlı bir bedenin haklarına duyduğumuz kadar saygı duymamız gerektiğini kabul ediyorum. Aynı şekilde, bir canlının kendisini ifade hakkına, itirazlarına ve başkaldırısına saygı duyduğumuz gibi, yaşama hakkı elinden alınmış birinin görüntüsüyle kendi durumu ve uğradığı zulüm hakkındaki söyleyeceklerine de kulak vermek gerektiğine inanıyorum. Belki de şiddetin görünür kılınması acı da olsa mağdurlara verilen son söz hakkıdır.
Hüseyin Özdemir: Fotoğraf ağlatmamalı, sorgulatmalı
Bu fotoğrafın yayınlanıp yayınlanmaması sorgulanmamalı, bu fotoğrafa sebep olanlar sorgulanmalı. Bu fotoğraf ajistasyon olmadan, buzlanmadan olduğu haliyle yayınlanmalı.
Fotoğraf ağlatmamalı, sorgulatmalı. Yani üzerine “Batsın bu dünya” gibi ajite başlıklar, metinler yazmak yerine, bu fotoğrafa sebep olan şey ne, bu fotoğrafın alt metni ne bu doldurulmalı.
Suriye’deki savaşın sebepleri, sorumluları sorgulanmalı. Suriye’de binlerce ölü çocuk fotoğrafı var ama hiçbirine bu kadar etkilenmedik. Çünkü orası Suriye. Biz farkında değiliz ama bu insanlar bizim ülkemizden kaçıyorlar.
Cem Türkel: Bir kişiyi değiştirse bile büyük bir etkidir
Fotoğrafın yayınlanmasında sorun yok, sorgulamamız gereken şey o çocuğu o hale getiren durum. Fotomuhabirinin, gazetecinin yükümlülüğü acıyı da sevinci de aktarmak.
Fotoğraf buzlanmamalı da. En etkili haliyle verilmeli. Ama tabii pornografik olduğu da doğru. Benim yıllarca sorguladığım bir şey bu, hatta fotomuhabirliğinden soğumama bile neden oldu.
Çünkü fotoğraf ne kadar etkili olursa olsun, bir şeyleri hemen değiştirmiyor. Yani bu fotoğraf sayesinde Suriye’deki savaş bitmeyecek ancak bir kişinin bile Suriyeli mültecilere bakışı değişse, onlara yardım etme isteği oluşsa, bu da büyük bir etkidir.
Ancak sosyal medyada fotoğrafı edebi, duygusal metinlerle yayımlamak egosantirik bir mastürbasyona döndü. Bunun önüne geçemezsiniz, insanları bunun için suçlayamazsınız da. (EKN/NV)