Alman sanayi devi Siemens, 19 Eylül'de nükleer enerjiden çekildiğini açıkladı. Siemens'in üst düzey yöneticilerinden Peter Loescher, Der Spiegel'e yaptığı açıklamada, Japonya'da Fukuşima nükleer santralinde yaşanan felaketin, şirketin kararında etkili olduğunu belirtti. Fukuşima faciası neleri değiştirdi? Dünyanın enerji ihtiyacı için nükleer şart mı? Türkiye, nükleere bağımlı mı? Biz sorduk, gazeteci-aktivist Özgür Gürbüz cevapladı.
Siemens'in nükleer enerjiden çekilmesini nasıl okumalıyız?
Bu kararı, Almanya'daki gelişmeler üzerinden değerlendirmeliyiz. 2002'de Yeşiller-Sosyal Demokratlar Koalisyonu'nda Almanya nükleer santrallerini kapatma kararı aldı ve iki reaktörünü kapattı. Sonra Merkel yönetimi, başta bu kararı geciktirme yönünde adımlar attı. Ama Fukuşima faciasından sonra dünyada pek örneği olmayan bir şey yaşandı. Almanya'daki sağ koalisyon hükümeti, 2022'ye kadar nükleerden çıkma kararı aldı. Son kararla, sekiz reaktör kapatıldı. Bu reaktörler, yaşlı oldukları için değil, alınan politik karardan ötürü kapatıldı. Almanya dokuz aktif reaktöründen de 2022'ye kadar vazgeçecek.
Siemens'in tavrı Almanya'yla paralel mi?
Siemens, dünyada nükleer enerji konusunda, teknolojik olarak rüştünü ispatlamış firmalardan. Dolayısıyla Siemens'in nükleerden vazgeçme kararı, Almanya'da bu işin bittiğini gösteriyor. Nükleer enerji, sonuçta politik bir karar, zorunluluk değil. Almanya'da sağ koalisyon hükümeti de, Sosyal Demokrat'lar da, Yeşiller de nükleere karşı. Siemens Almanya'daki bu genel havayı görüyor. Siemens için Almanya pazarı bitti. Hatta şirket dünyada da bu pazarın kolay olmayacağını düşünüp, kendileri için önemli bir alandan çekiliyor.
Almanya'nın tavrı bize örnek olur mu?
Hiçbir ülke enerji planlarını başka bir ülkeye bakarak karar vermez. Herkesin kendi kaynakları vardır. Ama dünyanın dördüncü büyük ekonomisi yüzde 100 yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyorsa, bu durum Türkiye'ye bir işaret vermeli. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları Almanya'dan daha zengin çünkü.
Fukuşima'dan sonra, nükleerle ilgili hangi ülkeler nasıl tavır aldı?
İsviçre Fukuşima'dan sonra beş reaktörünü kapatma kararı aldı. Halbuki Fukuşima öncesi genel eğilim tam tersiydi. Hükümet yaşlanmaya başlamış beş reaktörü kapatıp yerine yenilerini yapacaktı. Ama geri adım attılar. 2034'e kadar, reaktörleri kademeli olarak kapatacaklar.
İtalya Çernobil'den sonra dört reaktörünü kapatmış nükleersiz bir ülkeydi. Berlusconi hükümeti nükleere dönüş için propaganda yapıyordu. Berlusconi santralleri yeniden kurmak için adım atacakken Fukuşima sonrası İtalya'da referandum yapıldı. Oylamaya gidenlerin yüzde 90'ından fazlası "nükleere hayır" dedi. Böylece İtalya'da nükleer enerji defteri, açılmadan kapandı.
Fransa'daki kazadan sonra ülkede tavır değişir mi?
Orada nükleer enerji politikasında çok ciddi bir değişikliğe gideceğini sanmıyorum. Fransa'daki kazanın veya Fukuşima'nın bu politikalarda radikal bir değişikliğe neden olması zor. Çünkü Fransa'nın nükleerden vazgeçmesi durumunda, 400 binden fazla kişinin işsiz kalacağı ve 750 milyar Euro'luk bir faturayla karşı karşıya kalınacağı söyleniyor. Fransa, nükleere bağımlı. Nükleerden vazgeçme kararı alsa bile uygulaması yıllar sürecek.
Uzak Doğu'da durum nasıl?
Japonya'da 54 reaktör vardı. Depremle birlikte dördü hurdaya çıktı. Bu olayda yaklaşık 20 milyar dolar zarar ettiler. Şu anda Japonya'da 50 reaktör çalışabilir durumda. Ama hükümete yapılan baskılar yüzünden yaklaşık 20'si çalışıyor. Japon hükümeti, artık kendine nükleersiz bir yol çizmeye çalışıyor. Bu tavır çok önemli. Japonya'da üst düzey yetkililer, enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji sayesinde kısa sürede nükleersiz bir yol çizeceklerini söylüyorlar.
Çin'de ise 27 nükleer reaktörün inşası sürüyor. Enerji ihtiyacı yüzünden, bu siparişlerin artacağı düşünülüyordu. Ama Çin'de nükleer enerji hiçbir zaman ilk tercih değil. Çin hızlı sanayileşmesiyle enerjiye en çok ihtiyacı olan ülkelerden. Ama elektrik enerjisinin sadece yüzde 2'sini nükleerden sağlıyor. Rüzgâr ve güneş enerjisinde dünya lideri. O kazadan sonra Çin'de çok önemli bir gelişme yaşandı. Yeni nükleer santral başvuruları donduruldu. Çin bunları şu anda işleme koymuyor.
Genel eğilim santralleri kapatma yönünde mi?
Bunu söylemek doğru olmaz. Örneğin Güney Kore, hâlâ nükleer teknoloji üretiyor ve satıyor. Çin de ilerleyen dönemde nükleer reaktörler kurabilir. Çünkü orası büyük bir fabrikaya dönüştü ve çok çaresizler. Doğalgaz ve petrolde dışa bağımlılar. Ellerindeki enerjinin hepsini kullanmaya çalışıyorlar.
ABD mesela durağanlığını koruyor. 1972'de inşaatına başlanmış bir santral bitirilmeye çalışılıyor. Görebildiğimiz kadarıyla yeni sipariş yok. Kuzey ve Güney Amerika kanadında büyük değişiklikler beklemiyorum. Birkaç küçük sipariş gelebilir.
Dünyada nükleer enerjiye bağımlılık genel olarak ne durumda?
Nükleer santraller elektrik üretir. İnsanlar bütün dünyanın elektriğinin nükleerden sağlandığını düşünüyorlar. Oysa dünyada tüketilen elektriğin sadece yüzde 13'ü nükleer santrallerden üretiliyor. Enerji açısından baktığınızda nükleer enerjiyi ısınmak için kullanamazsınız. Çünkü elektrikle ısınmak dünyanın en pahalı işi. Yani ısınma konusunda nükleer santral doğalgazın yerini tutamaz. Her şeyden önce bunu anlamamız lazım. Nükleer enerjiyi ulaşımda da kullanamazsınız. Otomobilleri nükleerle çalıştıramıyoruz sonuçta.
Türkiye'ye gelirsek?
Türkiye rüzgâr ve güneş enerjisinde Avrupa'nın en iyilerinden. Jeotermal potansiyelinde dünyada yedinci sıradayız. Enerji tasarrufu sayesinde tüketilen elektriği düşürebilirsek nükleer enerji veya HES'lerden bahsetmemize gerek kalmaz. Biz İsviçre'nin aynı işi yapmak için harcadığı enerjiden üç kat daha fazlasını harcıyoruz. Ama hükümet enerji tasarrufu konusunda çalışmalar yürütmek yerine, yeni santrallerle yeni ihaleler yaratmayı deniyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, gözleri bağlanmış bir insana benziyor. Önünü göremiyor, eline ne uzatılırsa onu kurmaya çalışıyor. Yeni haberlere göre, Sinop'ta kurulması planlanan nükleer santral için ABD'ye davet gönderildiği iddia ediliyor. Şimdi teker teker deneniyor: Japonya, Fransa, ABD... Hatta Fransa'yla Uzan pazarlığı bile yapıldı. "Uzan'ı ver, ondan sonra konuşuruz" denildi. Bir ülkenin nükleer santral teknolojisini seçmesi, nükleer santrali seçmesi bu kadar basite indirilemez açıkçası. (EG/YY)