* Fotoğraf: Pexels
AKP Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ile diğer AKP milletvekillerinin imzasını taşıyan Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile düzenlendiği gerekçesiyle söz konusu kanunu iptal etmiş, bir yıllık sürenin dolmasıyla nükleer santrallerle ilgili kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’na getirilmişti.*
Muhalefet milletvekilleri, hafta boyunca; hem Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda hem Genel Kurul aşamasında; nükleer santrallerin tehlikeli yönlerine dikkat çekerek, teklifte eksik unsurların olduğu yönünde eleştiri yaptı.
Kanunda ne var?
Kabul edilen kanunda yer alan düzenlemeler şöyle:
- Nükleer Düzenleme Kurulu, nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetler üzerinde düzenleme, değerlendirme, yetkilendirme, denetleme faaliyetleri ve yaptırımları uygulayabilme yetkisine sahip olacak.
- Nükleer zararlara ilişkin hukuki sorumluluk hükümlerinin uygulanmasında yer verilmeyen tanımlar konusunda Paris Sözleşmesi’nde yer alan tanımlar esas alınacak.
- Nükleer enerji ve radyasyona ilişkin faaliyetler ile bu faaliyetlerle ilgili kişi, tesis, cihaz ve maddeler güvenlik, emniyet ve nükleer güvence açısından düzenleyici kontrole tabi olacak.
- Düzenleyici kontrole ilişkin verilecek muafiyetler ile bu muafiyetlerin sınır ve koşulları, güvenlik ve emniyetle ilgili gerekleri karşılayacak şekilde, dereceli yaklaşım esas alınarak Nükleer Düzenleme Kurumu tarafından yönetmelikle belirlenecek.
- Nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetler, Nükleer Düzenleme Kurumu’na bildirimde bulunulmaksızın veya kurumdan yetki alınmaksızın yürütülemeyecek.
- Radyoaktif maddelerin ihracatı, ithalatı, taşınması, transit geçirilmesi, nükleer güvence kapsamında, nükleer alanda kullanılmak için özel tasarımlanmış veya hazırlanmış madde, malzeme, ekipman, sistem, bileşen ve ilgili teknoloji ile nükleer çift kullanımlı madde, malzeme, ekipman, sistem, bileşen ve ilgili teknolojinin ihracatı; nükleer güvence kapsamında kurum tarafından belirlenen madde, malzeme, ekipman, sistem, bileşen veya ilgili teknolojinin ithalatı ile güvenlik, emniyet ve nükleer güvence dikkate alınarak kurum tarafından belirlenen diğer faaliyetler için izin alınması zorunlu olacak.
CHP’nin önerisi reddedildi
AKP sıralarına “Başınızı yastığa koyduğunuzda sizi rahatsız etmeyecek bir oy kullanın” diyerek seslenen Özel Soma faciasını hatırlattı:
“Bakın, isimler söylemek istemem, bu kardeşiniz bu kürsüde Soma faciasından altı ay önce vermiş olduğu ve ‘Soma’da neler oluyor, Allah aşkına bakalım, facia geliyor’ diye yalvardığı bir konuşmada o tutanaklara bir açın bakın. Bakanlıktan aldığı bilgi notuyla ‘Türkiye’nin değil, dünyanın en güvenli madenidir’ diye okuyan arkadaşın tarihsel mahcubiyetini, o gün burada laf atanların tarih önünde düştüğü durumu düşünün ve bir gün bu verdiğiniz karara pişman olmayacaksanız, vicdanınızla ve bu akşam yatağa başınızı koyduğunuzda sizi rahatsız etmeyecek bir oy kullanın.”
Teklif üzerindeki görüşmelerin sonunda aleyhte söz alan Özel, “Yarın öbür gün olacak bir faciaya ‘ben evet demedim’ iradesi gösterin” diye AKP sıralarına seslendi. 29 maddelik teklif, AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi.
Uzmanlar ne dedi?
Kanuna ilişkin meslek odaları da çeşitli açıklamalarda bulundu. TMMOB’a bağlı Makine Mühendisleri Odası, konunun kuruluşlar ve uzmanlar tarafından incelenmeden “yangından mal kaçırır” gibi düzenlendiğini, Türkiye’nin nükleer güç santrallerine ihtiyacı olmadığını söyledi:
“Yasa teklifi, nükleer santral yapımcısı/işletcisi şirketleri, atık bertaraf yükümlülüğünden kurtarmaktadır. 25-30 milyar dolar yatırım tutarı olan ve bir kaza halinde yaratacakları zarar milyarlarca dolara varabilecek olan santrallarda yatırımcı ve işletmecilerin maddi
“Teklifte, bilgi ve birikimleri ile Nükleer Düzenleme Kurumu’nun çalışmalarına katkıda bulunabilecek bir Danışma Kurulu vb. bir organ da öngörülmemiştir. Kurumun çalışmalarında şeffaflık, çalışmaların sonuçlarına dair bilgilere erişim, kurumda her düzeyde görev alanların yönetim ve denetime katılmaları, reaktör bölgesinde yaşayan halkın ve demokratik temsilcilerinin çalışmalar hakkında bilgi almasını sağlayacak düzenleme ve mekanizmalar da bulunmamaktadır.
“Mevcut tesisleri daha verimli çalıştırarak ve enerjiyi daha verimli tüketerek sağlanacak tasarrufun, yeni elektrik talebini karşılayamaması halinde, ilave elektrik ihtiyacı yerli makine ve ekipmanlarla güneş ve rüzgar kaynakları değerlendirilerek ve çevre ile uyum içinde üretilmelidir.”
Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) ise kanuna ilişkin görüşlerini 5 maddede paylaştı ve “Anayasa’ya açıkça aykırıdır” dedi.
1- Kanun teklifi, nükleer tesislerle ilgili her türlü yetkilendirme, denetim, kurumların idari yapılandırılması, mali ve ceza hükümleri gibi konular üzerinde yoğunlaşmış, kanun teklifinin dayandırıldığı AB 2013/59 Direktifinin temel ilkesi olan “çeşitli yollarla maruz kalınabilecek “radyasyon dozu” konuları üzerinde durulmamıştır.
Direktifin hassasiyetle üzerinde durduğu “insan ve çevre”nin maruz kalacağı radyasyon doz seviyesinin belirlenmesine yönelik olarak Genel İlkelerin tanımlandığı bölümde Madde 3.2.b’de “Faaliyet nedeniyle mazur kalınabilecek radyasyon dozlarının mümkün ve makul olan en düzüş seviyede tutulması” ilkesinin esas alınacağı ifade edilmekte ancak “mümkün ve makul doz” tanımlaması hakkında herhangi bir madde yer almamaktadır. “Mümkün ve makul doz” tanımlaması belirsizlik içermektedir. Kanunda “mümkün ve makul doz”un kimler tarafından nasıl belirleneceğine ilişkin açık ifadeler yer almalıdır.
2- Kanun teklifinde MADDE 3 (3). “Düzenleyici kontrole ilişkin verilecek muafiyetler ile bu muafiyetlerin sınır ve koşulları, güvenlik ve emniyetle ilgili gerekleri karşılayacak şekilde, dereceli yaklaşım esas alınarak Kurum tarafından yönetmelikle belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir. Bu madde kişi/kurum lehine kamu yararı aleyhine dönüşebilecek uygulamalara açıktır. Muafiyetler konusunda uygulanacak dereceli yaklaşımın tesisin tehlike ve/veya risk açısından hangi sınıfta değerlendirileceği ve ne tür muafiyetler sağlanacağı ile ilgili kapsam konusunda açık hükümler getirilmelidir. Örneğin, Kurum tarafından Yönetmelikle belirlenmesi ifade edilen dereceli yaklaşımın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ilgili rehberleri ile Avrupa Birliği’nin ilgili direktif ve rehberleri ile uyumlu bir şekilde tanımlanması ve güncellenmesi hükmünün yer almasında yarar görülmektedir.
3- Madde 18(4)’de yeralan “… ödenecek tazminatların toplam tutarının sorumluluk miktarı sınırını aşan durumlarda Komisyon, sorumluluk miktar sınırını teşkil eden meblağı paylaştıracak bir ödeme yapar. ... Sorumluluk miktarı sınırının aşıldığı kısım için Cumhurbaşkanı uygun göreceği tedbirleri alır” ifadeleri zarar görenler açısından hak kaybı ve adaletin sağlanması konularında sorunlara yol açacaktır. Zarar görenlerin haklarının teslimi, Kanun teklifinde tanımlanmış “sorumluluk sınırları” ile sınırlandırılmamalıdır.
4- Kanun teklifi Altıncı Bölümde tanımlanan Nükleer Düzenleme Kurumu`nda görev alacak Personel ile ilgili Madde 22 (2), Kurumda istihdam edilecek personelin “nitelikleri”ni yine Kurum tarafından hazırlanacak olan yönetmelikle belirlemektedir. Özellikle üst düzey personele (ki bu sayı toplam personelin yüzde 20’si olabilmekte) sağlanan maddi olanaklar (sözleşme ücreti tavanının ondört katına kadar) dikkate alındığında istihdam edilecek olan personelin niteliklerinin genel çerçevesinin (konuyla ilgili eğitim düzeyi, konuyla ilgili yurtdışı, yurt içi tecrübe ve icraatları, ... vb) Kanun teklifinde yer almalıdır. Aksi taktirde bu tür görevler liyakatı o237889lmayan ve farklı saiklerle atamalara açık olabilecektir.
5- Teklifin “Çeşitli hükümler” başlıklı 26. maddesinin 4. fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını işlevsiz bırakmaya yöneliktir. Bu madde metinden çıkarılmalıdır. Sonuç olarak; ülkemizin olası nükleer kaza ve radyasyondan kaynaklı kirliliğin etkilerden korunması için son derece ön arz eden kanun tasarısının geri çekilmesini, ilgili sivil toplum ve meslek örgütleri ile üniversitelerin görüşlerin alınarak yeniden düzenlenmesi gerektiği düşünülmektedir.
* AYM süreci
Nükleer Düzenleme Kurumu’nun Teşkilat ve Görevleri ile ilgili 702 Sayılı KHK 9 Temmuz 2018 tarihli Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlandı. 702 Sayılı KHK, AYM’nin 30 Aralık 2020 tarihli kararı ile “Anayasa’nın mülga 91.maddesine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptal edildi. Yani “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine” geçiş kapsamında mevzuatın uyumlulaştırması kapsamında konunun değerlendirilmeyeceği gerekçeleriyle söz konusu KHK iptal edilmiş oldu.
AYM, 9 Mart 2021’deki Resmi Gazete’de iptal kararının yayımlanmasından itibaren 1 yıl sonra yürürlüğe gireceğini belirtti. Sürenin dolmasına sadece 10 günlük süre kalmışken, kanun tasarısı Meclis’e sunuldu.
(TP)