Antalya serbest bölgedeki Novamed'de çalışan kadın işçiler, 448 günlük grevin ardından geçen yılın sonunda insanlık dışı çalışma koşullarının toplu iş sözleşmesiyle belli oranda düzelmesini sağlamışlardı.
Ama diyaliz malzemeleri üreten fabrikada örgütlü Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası'ndan (Petrol-İş) Necla Akgökçe, "Mücadele bitti diye düşünmemeliyiz. Sendika örgütlenmesini artırmak gerekiyor. Yoksa, kadın emeğiyle yükselen serbest bölgelerde koşullar her an geri dönebilir" diye konuşuyor.
Petrol-İş'in bianet'e verdiği bilgilere göre, şu an Novamed'de 76 sendikalı kadın işçi var. Toplam işçi sayısıysa 320. Geçen yıl işverenin sendika yasasındaki boşluklardan yararlanmaya çalışmasına ve azınlık olmalarına karşın kadın emekçiler toplu iş sözleşmesi hakkını almışlardı. Ama bu sürekli yenilenmek zorunda.
Toplu iş sözleşmesinin süresinin dolmasın a yaklaşık iki buçuk yıl var. Sendikanın yeniden yetkiyi elde edebilmesi içinse, işçi sayısının yarısından bir fazlasını üye yapması gerekiyor. Özel sağlık sektörü büyüdükçe, Novamed gibi işletmeler de büyüme eğilimindeler.
Akgökçe: Bu alanı boş bırakmamalıyız
Akgökçe grev boyunca kadın işçilere destek veren kadın örgütlerinin, emek örgütlerinin ve gazetecilerin desteklerini sürdürmesi gerektiğini söylüyor. "Örgütlenmeyi sürdürürken bize destek olmalılar. Konuyu gündemde tutmalılar. Emek örgütleri örgütlenme hakkımızı, iyileştimeleri sürekli savunmalı. Kadın emekçileri tıpkı grevde olduğu gibi ziyaret etmeliler. Emekten yana gazeteciler de Novamed'i sürekli gündemde tutmalı. Bu alanı boş bırakmamalıyız."
Sözleşmeden önce kadınlar günde sekiz saat çalışıyorlardı. Yemek molaları 35 dakikaydı. Tuvalete izin alarak çıkıyorlardı. Hamile kalmak işten atılmak demekti. Her gün aynı bantta çalışan arkadaşlarını bile tanımıyorlardı çünkü birbirleriyle konuşmaları yasaktı; üretimdeki sistem, kadınların banttan en fazla 4 saniye kadar ayrılmalarına olanak veriyor. Ayrıca onları en çok rahatsız eden, erkek yöneticiler tarafından sürekli aşağılanarak psikolojik tacize uğramalarıydı.
Sözleşmeyle ücretler ortalama yüzde 9,20 oranında arttı; 350'yken 383 avroya çıktı. Akgökçe bunun hâlâ düşük bir düzey olduğunu, ayrıca işyerinde kreş bulunmadığını, mücadelenin yalnızca kazanımların korunmasına değil, koşulların iyileştirilmesine yönelik olması gerektiğini söyledi.
Ucuz kadın emeği üzerinde yükselen serbest bölgeler
Akgökçe serbest bölgelerin ucuz işgücü anlamına geldiğini, bunun da yüzde 70'inin kadın emeğinden oluştuğunu, çünkü kadın emeğinin "ucuz, itaatkar işgücü" olarak görüldüğünü anımsatıyor. Bütün dünyada serbest bölgelerin kadın emekçilerin ağır koşullarda ve sendikasız çalıştırılması olduğunu söylüyor, "Güney Asya, Çin mucizesi denenler, kadın emeğinin sömürüsüyle gerçekleşti" diyor.
"Bu nedenle serbest bölgedeki işveren koşulları eskiye döndürmekten hiç çekinmez. Bunun ayırdında olmamız gerekiyor. 'Kazandık" duygusu çok önemli, ama mücadele bitmedi." (TK)