"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) iç hukuk yolları tükendiğinde veya ciddi yaşam hakkı ihlali durumunda ya da hukuk süreci katlanılamayacak derecede uzuyor ve sürüncemeye bırakılıyor hissi veriyorsa AİHM'ye başvurulabilir."
Feministlerin şiddete uğrayan kadınlara yaptığı "AİHM'ye başvurun" çağrısını avukat Hülya Gülbahar'a sorduk.
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitime Derneği (KA-DER) Başkanı Gülbahar zaten AİHM kararının Türkiye hukukuna emsal oluşturması gerektiğine dikkat çekiyor.
Ayten Tekeli Ünal'ın başvurusu üzerine AİHM'nin soyadı kararını da hatırlatan Gülbahar şöyle diyor:
"Fakat ne yargı değişikliği yapıldı ne de Türkiye'de uygulaması görüldü. O karar da emsaldi ve ardından aynı konuda AİHM'ye başvurular çoğaldı. Yeni dosyalar bekliyor. Şiddet konusunda da etkili bir reform gerçekleşmezse şiddet başvuruları da AİHM'ye yansıyacaktır. Kadına karşı şiddetin yollarından biri hukuk mücadelesi yürütmektir. Ancak buna indirgenemez. AİHM'nin Nahide Opuz üzerinden verdiği kararı çok önemli bir şey söylüyor. Kadına karşı şiddete karşı etkili önlemlerin alınmamasının kadına karşı ayrımcılık olduğunu söylüyor."
"Türkiye hukuku AİHM kararını gözetmek zorunda"
Gülbahar'a göre kararı iki açıdan değerlendirmek gerek.
* Bilfiil cinsiyet eşitliğini sağlayarak şiddetin toplumsal kaynağını ortadan kaldırılmak,
* İçişleri Bakanlığı'ndan mahalle, köy muhtarlarına, hastanelerden medyaya tüm alanlarda şiddete karşı acil, etkin, kararlı eylem planları ortaya koymak.
Geçen Cuma Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleşen "Kadın ve Politika" isimli panele katılan Gülbahar, Norveç'ten örnek veriyor:
"Norveç Dış İşleri Bakanı Yardımcısı ve Türkiye Büyükelçisinin de katıldığı toplantıda da AİHM kararı da gündeme geldi. Norveç'in 2008-2011 tarihlerini kapsayan kadına karşı şiddetle mücadele programı Norveç hükümetindeki beş bakanlığın birden ortak çalışması ve ortak hedefleri olarak ortaya konmuş. Norveç hükümetinin politikası kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunun Adalet Bakanlığı ve emniyet teşkilatının öncelikli sorunu olduğunu belirtiyor. Yani konuyu kadın stk'lere ya da Kadın Bakanlığına havale etmiyor. Ulusal eylem planı altında Kadın ve Toplumsal Eşitlikten Sorumlu Bakanlığın yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve hatta İleri Eğitim ve Arge ile ilgili Bakanlığın da imzası var. Kadına karşı şiddet konusunda kararlı bir devlet ve hükümet politikasının nasıl olması gerektiği açısından anlamlı bir örnek." (EZÖ)