* Fotoğraf: publicdomainpictures.net.
** The Washington Post'ta Devin E. Naar imzasıyla yayımlanan bu yazı, ilk olarak 25 Aralık'ta Ozan Ekin Gökşin çevirisiyle Avlaremoz'da yayımlandı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Yahudileri, bir asır önce Noel ışıkları pazarına öncülük etmişti, ancak "yerlileri" kayıran anlayış, antisemitizm ve İslamofobi bu tarihin üstünü örttü.
Amerikalılar, yılda 150 milyon adet ithal Noel ışığına yarım milyar dolardan fazla harcıyor. US News & World Report, en iyi Noel ışık gösterilerini sıralıyor. Ve ABC'nin realite şov programı "Muhteşem Noel Işıkları Savaşı" geçtiğimiz günlerde 10. sezonunun prömiyerini yaptı. Kısacası, Noel ışıkları her yerde bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda Amerikan kültürünün de merkezinde yer alıyor.
Ancak bu her zaman böyle olmadı. 20. yüzyılın başlarında Noel ışıklarını yaygınlaştırmasıyla tanınan Albert Sadacca, Noel'i hiç kutlamadı. Aslında o, Müslüman dünyasından bir Yahudiydi.
Çanakkale
Sadacca (1901-1980), kardeşleri ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki diğer Yahudilerin, bir asır önce Noel ışıkları pazarına öncülük etmelerinin öyküsü, yerlicilik, antisemitizm, İslamofobi ve emek sömürüsünün şekillendirdiği karanlık bir hikayeyi barındırıyor. Bu etkiler, Sadacca'nın Osmanlı Yahudisi geçmişini, bayram anlayışından ve Noeli aydınlatan parıltılı ışıklardan sildi.
Annesi, babası ve beş kardeşiyle Sadacca, İstanbul'un karşısından, Marmara Denizi'ne açılan boğazın Asya yakasındaki bir kent olan Çanakkale'den geldi. Amerika Birleşik Devletleri'ne 1907 ile 1911 yılları arasında ulaştıklarında, Osmanlı İmparatorluğu on yıllık felaketle sonuçlanan bir savaşa girmek üzereydi. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu'ndan (bugünkü Türkiye, Yunanistan, Suriye ve başka yerlerden) gelen 60.000 Yahudi'nin arasındaydılar.
Osmanlı Yahudileri
Aynı dönemde gelen 2 milyon Doğu Avrupa Yahudisi'ne kıyasla küçük bir grup olan Osmanlı Yahudileri, hem göçmenlik görevlilerini hem de yeni komşularını şaşkına çevirdiler. Bunlar büyük ölçüde 1492'de İspanya'dan sürülen ve Osmanlı İmparatorluğu'na sığınan Yahudilerin torunlarıydı. Bu Sefarad Yahudileri, İbranice harflerle yazdıkları Kastilya İspanyolcasını, İbranice, Türkçe, Yunanca ve İtalyanca ile birleştiren Ladino olarak bilinen bir dil geliştirdiler. New York'un Aşağı Doğu Yakası'ndaki Doğu Avrupa Yahudileri, Yidiş konuşmayan Yahudileri hayal edemiyorlardı. Bunun yerine Sefarad Yahudileri, dillerinin benzerliği nedeniyle Harlem'deki Porto Rikolu topluluklarına yöneldiler.
Dönemin öjeniden ilham alan ırksal sınıflandırmalarına göre, bu yeni gelenler "İbrani" miydi? Yoksa "Türk" müydüler? Ne olursa olsun, göçmenlik yetkilileri onları, ülkenin Beyaz, Protestan karakterini baltalamakla tehdit eden, "Batı Asya ülkeleri"nden gelen bir "istilanın" parçası olarak görüyordu. Bazıları, çok eşlilik uygulayan veya çok eşli toplumlardan gelenleri yasaklayarak Müslümanları dışlayan göçmenlik yasalarının tuzağına düştü. Basında ve mahkemelerde, Osmanlı İmparatorluğu'ndan gelenlerin vatandaşlığa kabul edilip edilmeyeceği konusunda tartışmalar alevlendi. Vatandaşlığın, kanunen "Beyaz" olarak kabul edilenlere sunulan bir ayrıcalık olması her zaman tartışmalı bir konuydu.
Turkinolar
Kendilerine Ladinoda Turkino diyen Osmanlı Yahudileri teselliyi kendi aralarında aradılar. New York'ta ve Atlanta'dan Indianapolis'e, Los Angeles'tan Seattle'a kadar ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde kafeler, karşılıklı yardım dernekleri, sinagoglar, dini okullar, Ladino gazeteleri, tiyatro toplulukları ve sosyal ve politik örgütler kurdular. New York'ta bazıları vestiyer görevlisi, kaçakçı, kartpostal satıcısı veya tiyatro yöneticisi olarak iş buldu. Birçoğu hazır giyim endüstrisinde veya pil, el feneri ve ampul fabrikalarında çalıştı.
İstanbul yakınlarındaki şehirlerden bazı Turkinolar, yerel bir lezzet olan yoğurt için teneke kutuların kapaklarını lehimleme işinde çalıştılar. Bu deneyim onlara Thomas Edison'un Orange, N.J. ve Long Island City'deki ampul fabrikalarında pozisyonlar kazandırdı. Batarya fabrikalarında, düşük ücretlerle haftada 54 saat çalışılıyordu. Koşullar o kadar kötüydü ki, 900 Turkino 1916'da büyük bir grev düzenledi. Metal işçileri sendikasına kaydoldular; bazıları Sosyalist Parti'ye katıldı. İlk Amerikan Ladino kısa romanı, Simon Nessim'in "Amerika! Amerika!" (1917), I. Dünya Savaşı sırasında Turkinoların grevini, kaygılarını ve özlemlerini anlatıyordu.
Harlem
Sadacca ailesi, Turkino topluluklarına güvendiler ve önce 1911'de Aşağı Doğu Yakası'na ve ardından Harlem'e yerleştiler. Babaları Haim, büyük oğul Henri, kardeşler Nissim ve Leon, genç Albert okula giderken ilk olarak bir dondurmacıda çalıştılar. Ailenin birkaç üyesi erken öldüğünde, Çanakkale'nin yardımlaşma derneği Mekor Hayim (Yaşamın Kaynağı), cenazelerin Queens'teki bir Sefarad mezarlığına gömülmesini organize etti.
Henri, bilgi birikiminden yararlanarak ticari bir moda yaratan ilk girişimci oldu. 1916'da Atlantic City Broadwalk'ta bir çiçekçi dükkanı açtığı ve pillerle aydınlatılan sentetik güller de dahil olmak üzere yapay çiçekler satmaya başladığı için New York'ta haftalık Ladino gazetesi La Amerika onu övdü. Buluşunun patentini aldı ve işini kardeşleriyle birlikte New York City'deki 130 W. 23rd St. adresine taşıdı. Aynı zamanda şirkete yatırım yapan Turkinoları da işe aldılar.
Yangın
Efsaneye göre, 1917'de, Noel ağacına yapıştırılan mumların neden olduğu yıkıcı bir yangını öğrendikten sonra, ki mum o zamanlar hala yaygın aydınlatma biçimiydi- Albert, aile dükkanındaki eşyaları karıştırdı ve pille çalışan ampülleri bağladı. Bunları bir Noel ağacına asmanın aynı ışıklı etkiyi, daha güvenlikli bir şekilde yaratacağını tahmin etti. Gerçek şu ki, Edison'un ortağı Edward Johnson, Noel ışıkları için benzer bir tasarımı zaten geliştirmişti, ancak bu konsept, ürünler seri üretilip uygun fiyatlı hale geldiğinde ilgi görebilmişti.
Albert Sadacca. Elektrikli aydınlatma aparatı. Patent No. 1,781,885. Patent Office. 18 Kasım 1930.
* Yazının devamını okumak için buraya tıklayın.
(TY)