Birgün gazetesi beşinci yılını kutluyor. Bugün ressam Mehmet Güleryüz'ün kapak tasarımıyla, 5. yıl özel içeriğiyle okurlarıyla buluşan Birgün gazetesinden Ahmet Tulgar'la gazetenin geçmişi, geleceği, yaşadığı zorluklar ve güzellikler üzerine konuştuk.
Patronsuz gazete olmak hiç kolay değil
Tulgar'a göre patronsuz gazete olmanın en büyük zorluğu mali imkansızlıklar. Tulgar kültürümüzde olan dayanışmayla bu mali zorlukların aşıldığına inanıyor.
"Elimizden geldiğince çalışanların ücretleri arasında büyük farklar olmamasına dikkat ediyoruz. Böylece herkese evinin kirasını ödeyecek, yakıtını alacak, aylık yiyeceğini karşılayacak kadar para her koşulda ödeniyor. En azından gazete olarak zarar etmiyoruz. Bu da gazetenin ömrü açısından umut verici. Çünkü bu gazete bugünkü medya ortamında başlı başına bir iddia ile çıktı ve bundan sonra da çıkmak zorunda."
Ayrıca çok yoğun ve çok hızlı çalışmak zorunda olduklarını söyleyen Tulgar'a göre, yaşadıkları bir başka zorluksa, çok duyarlı ve heterojen, ama hepsi de belli beklentileri olan bir okur kitlesinin olması ve her seferinde herkesi memnun etmenin mümkün olmaması.
"Hele Türkiye'nin bugünkü siyasi konjonktürüne bakınca bir taraf dinci, neolibereal çizgide 'ben yoluma giderim' deyip bunu da baskıcı biçimde yaparken diğeri de demokratikleşmeye karşı darbe ve baskıcı bir rejim beklentisi içindeyken, bunların arasında özgürlükçü, demokratik bir ses yükseltebilmek zor. İki tarafa da yaranamayınca kendi okurunuzu oluşturmak, kazanmak zorunda kalıyorsunuz. Biz o kitleyi yaratmakta yol aldık."
Patronsuz gazete olmanın güzellikleri: Sakınmadan manşet atmak
Geçmişe bakıldığında bir gazetenin yola çıkarken daha büyük imkanlara sahip olduğunu hatırlatan Tulgar "Ama pazarda kendinize bu olanakları sürdürmenizi sağlayacak ilan, satış gibi yollarla gelirinizi artıramadıkça, işler daha da zorlaşıyor" diyor ve ekliyor:
"Ama giderek –gazetenin daha önceki yıllarını eleştirmek için söylemiyorum- tıpkı bir çocuğun büyümesi gibi, gazetenin kendine olan güveni artıyor, daha net, sert iddialı ve sakınmayan manşetlerle haberler yapabiliyor."
Birgün adına Tulgar en büyük avantajlarını anlatıyor:
"Okurlarımızın ya da Birgün'ün Türkiye için gerekli olduğuna inanan demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin, Türkiye sosyalist hareketinin, özgürlük hareketinin bizim gazeteye bulundukları alanlardan bilgi gönderiyor olmaları. Kaynaklardan biri de bianet. bianet'ten bir röportajı alıp altına bia yazıp rahatlıkla gazetemize koyuyor olmak dayanışmanın göstergesi. Sizlerin de bizlerin de çoğalması gerektiğine inanıyorum."
Tulgar bütün bu dayanışma oluşumun onlara nasıl yansıdığını son aylarda yaptıkları özel haberleri örnek göstererek aktarıyor.
"İnsanlar kendi yaşadıklarını haber veriyor. Yani bir anlamda okurlarımız muhabirlerimiz."
"Birgün 20 yılda açılan yaralarımı sardı"
Gelelim Tulgar'ın gazetecilik hayatında Birgün'ün yerine:
"Ben 20 yıla yakın bir süre holding-plaza medyası dedikleri kitle kültürü medyasında farklı bir şeyler yapma mücadelesi verirken çok yorulmuşum. Diğer yandan şimdiye kadarki meslek hayatımda en çok efor sarf etmem gereken yer Birgün oldu. Fakat bu gazetenin hem yöneticilerinden hem çalışanlarından biri olarak sanki o yirmi yılda açılan yaralarımı Birgün'de yeniden sarıyorum. Ben çok mutluyum. Bütün Birgün çalışanlarının da kendi hallerinden mutlu olduğunu biliyorum."
Bugünkü Birgün "Editörden" yazısı şöyle diyor:
Bir gazete 5 yaşına basarsa artık 50 yaşına da basar. Basacak demektir. Çünkü bir gazete çıkarken "merhaba" der. Bir "merhaba"... 1 yaşına bastığında sevinir. 5 yaşına geldiğinde ise artık bir söz vermiştir gazete. Artık bunun sorumluluğunu hisseder. Verdiği bu sözün. 5 yaşındaki bu gazete, artık 50 yaşına da basmak zorundadır... Söz...
Nice yıllara Birgün. (EZÖ/TK)