İlk paylaşacağım hikaye kartalla ilgili!
Kartal, kanatlılar, kuş türleri içinde, en uzun yaşayan olarak bilinir. Neredeyse insan kadar, 70 yıl ömür süren kartalların olduğu vakidir. Ancak 70 yıllık ömür için, kartal 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır.
Kartalın yaşı 40'a geldiğinde, pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir, avını kavrayıp tutamaz hale gelir. Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları, yaşı nedeniyle ağırlaşır, tüyleri kartlaşıp, kalınlaşır. Bütün bu yaşlılık alametleri nedeniyle Kartalın artık uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartal bu noktada iki seçimden birini yapmak zorundadır. Ya, ölümü seçecektir, ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.
Kartal için bu yeniden doğuş süreci yaklaşık 150 gün (beş ay) kadar sürecektir. Bu beş aylık yenilenme sürecinin kararıyla, kartal, sarp bir dağın zirve noktasına uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde, yuva bellediği evinde kalmaya karar verir. Bu uygun yere yerleştikten sonrası artık yeniden doğuşa doğru meşakkatli bir süreçtir.
Kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. Bu ısrarlı vuruşlar sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile bu kez de pençelerini yerinden söküp çıkarır. Yeni pençeleri de çıkınca, bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. Beş ay sonra kartal, kendisine en az 20 yıl, belki de daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır hale gelir.
Kartalın hali pür melali böyle...
Bir de uçarken içimizi okşayan "V" görüntüsü sağlayan yaban kazları var. Onların da hikâyesi şöyle.
Göç eden yaban kazlarının havada süzülürken "V" şeklinde bir formasyonla uçtuklarını görmüşsünüzdür... Bilim adamları kazların neden bu şekilde uçtuklarını araştırmışlar, araştırma sonucunda şu verilere ulaşmışlar:
"V" şeklinde uçarken, uçan her kaz kanat çırptığında, arkasındaki kuş için onu kaldıran bir hava akımı yaratır. Böylece "V" şeklinde bir formasyonda uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş menzillerini yüzde yetmiş oranında uzatırlar. Yani tek başına gidebilecekleri maksimum yolu grup halinde neredeyse ikiye katlarlar.
Bir kaz, "V" grubundan çıktığı anda uçmakta güçlük çeker. Çünkü, diğer kuşların yarattığı hava akımının dışında kalmış olur. Bunun sonucunda, genellikle gruba geri döner ve yoluna grupla devam eder.
"V" grubunun başında giden kaz hiç bir hava akımından yararlanamaz. Bu yüzden diğerlerine oranla daha çabuk yorulur. Bu durumda yorulduğunda en arkaya geçer ve bu defa hemen arkasındaki kaz, uçuşun lideri konumuna geçer. Bu değişim sürekli yapılır; böylece her kaz, grubun her noktasında yer almış olur.
Uçuş hızı yavaşladığında gerideki kuşlar, daha hızlı gitmek üzere öndekileri bağırarak uyarır.
Gruptaki bir kuş hastalanırsa ya da avcılar tarafından vurulup, uçamayacak duruma gelirse, düşen kuşa yardım etmek üzere gruptan iki kaz ayrılır ve korumak üzere hasta/yaralı kazın yanına gider. Tekrar uçabilene -ya da eğer ölürse, ölümüne kadar- onunla beraber kalıp yaralı kuşu asla terk etmezler. Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu bulurlar. Hiçbir kaz grubu, kendilerine bu şekilde katılmak isteyen kazları reddetmez...
Seçim yapıyoruz dedik ya!
Peki o halde bu kuşların hikâyelerinden ne tür ders çıkarmak lazım! Oldu olacak onları da paylaşalım.
Önceden belirlenen bir hedefe ulaşmak için öncelikle biraya gelmek gerek. Sonra aynı yönde ve aynı menzile birlikte gidiliyorsa bilgi birikimi ve işbirliği gerek.
Bu birliktelik mevzuunda işi, yeri ve zamanı paylaşmak gerek. Bütün bu hayat hengamesinde uyarılara ve önerilere her daim kulak kabartmak gerek. Ve bütün bu yaşam serencamını, önemli kararların verildiği dönemeçlerde bir yeniden doğuş gibi algılayıp, kabul ederek seçmek gerek...
Hadi o halde sizi sürekli olmadık işlerle uğraştıran ve yalanlarıyla bezdirenlere, başkalarına değil, bir kez de "kendinize oy verin"...(ŞD/EÜ)