Sancar, dün Newroz'un bir barış bayramına dönüşmesi için çağrıda bulunan 170'ten fazla imzacıdan biri. "Her şeyden önce ortak bir bayram kavramına uygun, baharın renkleri gibi rengarenk bir toplumda, kendi rengini koruyarak bir arada yaşamanın sembolü olmalı Newroz" diyor.
Çağrıcılar, dünkü metinlerinde Kuzey Irak'a askeri operasyon senaryolarının, Abdullah Öcalan'ın zehirlenme iddialarının gerginliği tırmandırıcı olduğuna, Demokratik Toplum Partisi'ne baskıların ve Gündem gazetesinin üst üste yasaklanmasını toplumsal barış açısından son derece sakıncalı bulduklarını duyurmuştu.
Sancar: Karşılıklı restleşme havası var
Sancar, Newroz öncesi gerginliği bir tür "karşılıklı restleşme havası" olarak niteliyor.
Newroz öncesi barışçıl olmayan, şiddet içeren eylemleri anımsatıyor ve "DTP yöneticilerinin sağduyu amaçlı girişimlerine karşın, sokakta yaşanan durum farklı. Bu, restleşme havasının derinden işlendiğini gösteriyor."
Diğer yandaysa devlette de aynı tavrın olduğunu düşünüyor Sancar. "Bu durum, bir gövde gösterisi ve meydan okuma ekseninde gelişiyor. Bir yandan bütün güvenlik araçlarını kullanan devlet politikası, öte yanda gövde gösterisi vesilesi anlayışı."
"Bunu çok tehlikeli buluyorum" diyen Sancar "Yapılması gereken, Newroz'un gerçekten gerilim azaltıcı bir vesile kılınması. Ama görebildiğim kadarıyla iyi değerlendirilmiyor. Her iki kanattan da gerilime daha fazla oynandığı havası var. Bunun için sertlik yanlıları dışında kalan bütün kesimlerin, bu jestin yeşermesine elverişli ortamı teşvik etmesi gerekiyor" diye konuşuyor.
"Daha önce Diyarbakır'daki kitlesel Newroz'da, iyi mesajların verildiğini, bir bayram olarak kutlandığını biliyoruz. Kardeşliği, renklerimizi koruyarak, bahar ve bayram havası içinde, böyle bir toplum arzuladığımızı göstermek gerekiyor."
Gerginliği besleyen faktörler
Gerginliği besleyen bazı faktörleri de şöyle özetliyor Sancar:
Seçimlere doğru DTP'ye kuşatma: "Görebildiğim kadarıyla seçimler yaklaşırken DTP'yi bütünüyle kuşatma altına alma politikası var. Bunun işaretlerinin büyük ölçüde ordudan geldiğini düşünüyorum. Genelkurmay'ın, özel temsilci Başer'in açıklamalarının ardından baskı hızlandı.
"Ordunun Kuzey Irak'la ilgili sert çıkışları yalnızca Kuzey Irak'la ilgili değildi. Kürt sorunuyla ilgili kapsamlı bir tavır aldığını gösteriyordu. Sonuçta yargı organları da bu havadan etkileniyor ve harekete geçiyor. DTP'ye yapılan baskınlar da bu havanın içinde gerçekleşiyor."
PKK'nin tutumu: "PKK da, bir tür gövde gösterisi yapmanın peşinde. 'Varım, buradayım, beni dikkate alın' mesajını duyurma ihtiyacı hissediyor gibi geliyor."
Bu iki tutumun bir araya gelmesi, "meydan okuma" vesilesi oluyor Sancar'a göre. Bunun üstesinden gelebilmek için hükümete ve Kürtlere düşenlerin olduğunu düşünüyor.
"Hükümetin kapsayıcı bir hoşgörü ve kardeşlik mesajı, gerilimi düşürebilir. Ama Newroz gösterilerinde yapılacak her türlü 'ihlali' cezasız bırakmayacakları gibi bir açıklama, havayı geriyor. Oysa bunun yerine sağduyu çağrısı, Newroz'u her türlü gerilimin ötesine geçmeyi sağlayacak bir bayram havasında kutlama çağrısı gelse, gerilimin düşmesine katkısı olur. Ama yetkililerin açıklamalarının hepsi, gösterilerin dikkatle izleneceğine ve cezalandırmaya dair. Aynı zamanda, DTP'ye kuşatma, baskı politikasından vazgeçildiğine dair bir jest de gerilimi düşürür.
"Kürt tarafında da Newroz'un tek bir noktaya indirgenerek kutlanması gerilimi artıran faktör. Newroz'u bütünüyle Öcalan'ın durumuna bağlayarak bir gösteri vesilesi yapma niyeti var. Bu da daraltıcı bir yaklaşım."
Bu koşullarda DTP'nin yalnızca Türk kamuoyuna değil, kendi kitlesine ve Kürt siyasetçilere de sağduyu, hoşgörü mesajı iletmesinin önemli olduğunu düşünüyor Sancar.
"Hükümetin seçimlere kadar bir açılım yapması çok zor"
Bu ortamda, hükümetin seçim sürecinde bir açılım yapmasının zor olduğunu saptayan Sancar, "Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi var; ardından Genel Seçimler. Hükümetin bu süreçte gerilimi düşürecek bir açılım yapması, bir niyet beyan etmesi pek kolay değil gibi görünüyor."
Ama, bunun bir öfke nedeni sayılmasının çok tehlikeli olacağını öngörüyor.
"Kürt sorununun uzun bir tarihi var. Barışçıl, demokratik çözüm imkanlarını, birkaç ay gibi bir sürenin hareketsiz geçirilmesine bakarak öfkeyle harcamamalı. Bir açılım görülmezse, PKK'nın ateşkesi bozması büyük bir yanlış olur."
Çünkü, "Silahlar bir kere konuşmaya başlayınca söz kalmıyor" diyor Sancar. "Yangının körüklendiği ortamda, herhangi bir yerdeki alev biraz fazla yükselirse, nereye gideceğini kestiremeyiz. Ve bundan kimse zarar almadan çıkamaz."
"Silahların konuşmaması için herkes elinden geleni yapmalı"
Sancar, Türkiye'de yalnızca Kürt sorunuyla ilgili değil, birçok alanda gerilimin yükseldiğini düşünüyor; Hrant Dink'in öldürülmesini anımsatıyor.
"Türkiye'nin yaşadığı bütün gerilim hatlarını göğüsleyecek güçlü bir demokratik duruşa ihtiyaç var. Gerilim pek çok yerden tırmanıyor. Bunda Kürt sorunu çok temel. Sonuçta bütün toplum etkileniyor. Türkiye'de demokrasiyi arzulayan herkesin elinden geleni yapması, barış savunucusu olması gerek." (TK)