Gazeteci Nevzat Onaran’ın ‘Devletin Dâhili Harbi’ çalışması, Türk milliyetçiliğinin ekonomi politiğini analiz eden dördüncü kitabı, önceki çalışması Türk Nüfus Mühendisliği’nin devamı. Onaran böylece Türk millî devletinin inşasını iki tez, birer kitapla açıklanmış oldu.
Onaran bu eserinde Koçgiri, Pontos, Trakya, Sasun ve Dersim özelinde 1914-1940 dönemini inceliyor. Bu bölgeler özelinde Türk-Sünni İslam’dan gayrısının demografik ve ekonomik yapıda tasfiyesinin nasıl planlandığı ve icra edildiği araştırdı.
Onaran’ın araştırmasına göre, on binlerin öldürülmesi ve sürülmesinin, resmen “Eşkıyalık yapıyorlardı, vergisini vermiyorlardı ve askerlikten kaçıyorlardı” gibi gerekçelendirilmesi, kanlı icranın kılıfıydı. Şu-bu kişi/kişiler, “Vergi vermiyor, askerlikten kaçıyor ya da eşkıyalık yapıyor veya isyan ediyor” denmeyip, kadın-erkek ayırmadan 7’den 70’e çoluk çocuk tüm ahali hedeflendi.
7 yaşındakinin vergi mükellefi olmadığı ve askere alınamayacağı, 70’indekinin askere gitmeyeceği ya da eşkıyalık yapamayacağı bilinmez değildi. Harekâtın asıl gerekçesi, devletin raporlarında ve yazışmalarında kaleme alındı. Bu, milletten Türk ve dinen Sünni İslam olmayanın can ve mal güvenliğinin imhasıydı.
Koçgiri'den Dersim'e
Onaran kitabında Koçgiri’den Dersim’e devletin icrası şöyle özetledi:
"Koçgiri’de hükümete özerklik başvurusuna ve müzakeresine rağmen, 1921 Nisan-Mayıs’ta Merkez Ordusunun harekâtıyla, 1000 kişi öldürüldü, 100 kişi yaralandı, 1623 Kürt hanesiyle 107 köy yakıldı-yıkıldı. Koçgirili Kürt Alevi-Kızılbaşlar öldürüldü ve malı-mülkü yağmalandı.
Pontos Rumları, Koçgiri imhası sonrası hedeftir. 1921 Haziran’dan Merkez Ordusu ve milis çetelerinin harekâtıyla, Karadeniz’de on binlerce Rum öldürüldü ve kovalandı/kaçırtıldı ve bir kısmı canını kurtarmak için Sünni İslâmlaştı. Böylece 1461’den beri devam eden İslâmlaştırma süreci, 1922’de Türkleştirmeyle tamamlandı.
Trakya’da 1934 Haziran-Temmuz’da Yahudiler, merkezi kararla organize saldırı-yağmanın sonucunda Trakya’yı terk etti. Böylece 1910’larda temellendirilen Trakya’nın Türkleştirilmesi süreci, Rumların ve Ermenilerin ardından Yahudilerin kovalanmasıyla tamamlandı.
Sasun’da 1937-1938’deki harekâtla 834 Sasunlu ile 80 asker-milis öldü ve 4169 Sasunlu sürüldü. 1935’te 13.149 olan Sasun nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı, askerî harekâtla imha/tasfiye edildi. Sasun ahalisi öylesine can derdine düşmüştü ki kundakta çocuk unutup kaçtığı ve sığındıkları mağarada susuzluktan çocuklarına idrar içirdiği dahi raporlaştırıldı.
Dersim ve Dersimli, 1930’lu yıllarda hem askeri hem Türkçü ideolojik harekâtın hedefindeydi. Dersimlinin “dilinin Türkçeleştirilmesi ve dinin de Sünni-İslâmlaştırılması” planı icrasıyla 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu yasak bölgesinde on binlercesi öldürüldü ve sürüldü. Resmî açıklamalara göre 1935’teki nüfusun yüzde 35’i tasfiye edildi. Kırım harekâtı, 3. Ordu’nun icrasıyla 1938’de yapıldı. Resmen iddia edildiği gibi Dersim’de isyan olsaydı, 1938’de 13 bin 160 Dersimli ve 122 asker-milis ölür müydü?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut’un 20 Mart 1953 tarihli raporunda '[Dersim’de devletin] harp hükümleri cari'ydi tespiti, resmi gerekçenin kaleme alınmasıdır. Bu, Koçgiri’den Dersim’e iki cephesi olmayan devletin dâhili harbiydi."
"Haydar Kang'ın mektubu bir itiraf belgesi"
Onaran kitabında 'devletin dâhili harp mağduru' olduğunu yazdığı Hozat-Ağzunikli Haydar Kang’ın arşivdeki dosyasına da yer vererek esasta bunun resmi bir itiraf belgesi olduğundan bahsetti. Onaran, Haydar Kang'ın, TBMM Başkanlığına verdiği 26 Eylül 1949 tarihli dilekçesinde ailesinden 12 ve köyünden 170 kişinin öldürüldüğünü, yakıldığını yazdığı mektuba şöyle yer verdi:
“Anam Gevher ile üç erkek ve bir kız kardeşim ve bunların çocuklarından mürekkep 15 nüfustan ibaret efradı ailem iş ve güçleriyle meşguller iken 938 yılı Ağustos ayında bir yüzbaşı kumandasında köye gelen 60 atlıdan ibaret bir müfreze asker, 40 erkek ve 60 kadın ve 70 çocuktan ibaret köy halkını elleri, kollarını bağlayarak makineli tüfek ateşile öldürmüşler ve cesetlerini de buğday saplarıyla yakmışlardır.
"Bunlar arasında bulunan 70 yaşında anam Gevher ile kardeşim İbrahim[’in] karısı Sabriye’yi, 5 yaşında oğlu Hüseyin’i, 12 yaşında oğlu Celal’i, 3 yaşında kızı Fatma’yı, 2 yaşında Şükriye’yi ve henüz askerden terhis edilen ve askeri elbisesi üzerinde bulunan kardeşim Rüstem’i [ve] karısı Kebire’yi, 3 yaşında oğlu Cevad’ı, 5 yaşında oğlu Süleyman’ı, 4 yaşında kızı Elif’i ve diğer kardeşim Veli’nin karısı Meryem’den ibaret bir erkek 4 kadın 3 kız ve 4 erkek çocuk ki ceman 12 nüfus efradı ailemin de elleri bağlanmıştır. İşin akıbetini anlayan ve başlarına gelecek olan felâketi hisseden mesumlar feryat ve figana başlamış ve anam müfreze kumandanına oğlum biz masum ve suçsuz kimseleriz benim de senin gibi iki asker evlâdım vardır.
"Yanlış bir iş yapmış olacaksınız derse de sesi makinalı tüfek sesiyle susturuluyor ve üzerlerine yapılan ateşle hepsi Hazal yaprağı gibi yere seriliyor, kumandan vazifesini tamamen ifa edebilmek için harmanlarda bulunan buğday saplarını askerlere getirterek cesetleri de yakılıyor.”
"Devlet 'yalan' diyemedi"
Onaran devamında, Haydar Kang’ın dört dilekçe yazdığını, çığlığını ne TBMM Başkanı ve Başbakan ne de Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanının duyduğundan bahsediyor ve şu eklemeyi yapıyor:
"Ama hiçbiri yazılanlara ‘yalan’ diyemedi. Türk Nüfus Mühendisliği, Türk-Sünni İslam’dan gayrısının tasfiyesinin ve asimilasyonun mühendislik faaliyetidir. Devletin dâhili harbiyse, mühendislik faaliyetinin en kanlı icrasıdır. Ve Başbakan’ın ‘yalan’ diyemediği Hozat-Ağzunikli Haydar Kang dosyası, aslında devletin dâhili harbi özel evrakıdır."
Nevzat Onaran'ın bu yeni kitabına buradan ulaşabilirsiniz
Nevzat Onaran hakkında |
1957 Malatya-Hasançelebi doğumlu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde tamamladığı lisans eğitiminden sonra aynı üniversitede Sosyal Bilimler Enstitüsü Para-Banka bilim dalında yüksek lisans yaptı. Bir süre muhasebecilik yaptı ve ardından çalışma hayatını ekonomi muhabiri ve editörü olarak sürdürdü. Özgürlük Dünyası, Özgür Gündem, Evrensel, Gerçek, Para ve Dünya gibi birçok dergi ve gazetede çalıştı. Osmanlı'da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi üzerine üç kitap yayınladı. Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin, Yahudilerin, Kürtlerin, Alevi-Kızılbaşların imhası, katliamı ve asimilasyonu 'Türk Nüfus Mühendisliği'nde kaleme aldı. Onaran'ın Aydın Çubukçu, C. Hakkı Zariç ve Onur Öztürk'le birlikte ortak çalışması olarak 'Utanç ve Onur', '1915-2015 Ermeni Soykırımı'nın 100. Yılı' kitapları da bulunuyor. Onaran, yakın dönemle ilgili araştırmasına devam ediyor. |
(HA)