Bu yüzdendir ki, Ağar'ın "dağ yerine düz ovada siyaset yapılsın" sözlerine tepki gösterenler, Evren'in söyledikleri üzerine vurgun yemiş durumda. Eminim, "keşke Ağar'a o kadar tepki göstermeseydik" diyorlar.
Bu da normal sayılabilir.
Zaten Evren'in sözlerinin yankı bulması için Ağar'dan daha alışılmadık ifadelerde bulunması gerekiyordu. Netekim o da oldu. Kart-Kurt'tan Kürtleri tanımaya, federasyonu tartışmaya açan 27 yıllık bir süreç... Az bir zaman değil...
Ömrümüz ikinci bir etkili ağzın 27 yıl sonra çıkıp daha ileri laflar etmesine yetecek mi bilemiyoruz.
Ama görünen o ki, Evren söyledikleriyle devletin "kırmızı çizgiler"inin rengini değiştirmeye çalışıyor. Bu kadar gürültü çıkmasının nedeni o. Devletin karakteristik yapısına bakıldığında da ancak Kenan Evren gibi birisi böyle bir şeyi yapabilirdi. Ağar, ancak yapabildiği kadarını yaptı.
Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı keza öyle...
Asıl cuk diye oturan şeyse, her üçünün de öyle kolay, kolay "vatan hainliği" yaftası ile ekarte edilmeyecek olması.
Her üçü de en değme "vatansever" .
"Barışı, savaşanlar yapar" diye bir söz vardır... Bu da öyle... Ama Evren'in sözlerine rağmen henüz o noktanın epey uzağındayız.
Ama uzak olduğumuz kadar 15 yıllık savaştan daha derin bir çatışmaya da yakın gözüküyoruz.
'93 konseptini andıran politikalar, yani Kürt sorununda şiddeti esas alan çözüm yönteminin yine her yerde işaretleri artıyor.
Genelkurmay Başkanı'nın açıklamaları, artan askeri operasyonlar, DTP'nin genel başkanına, il başkanlarına, il yöneticilerine yönelik yapılan baskınlar, Kürt sorununda açıklama yapanlara yönelik gözaltı, soruşturma ve tutuklamalar, Avrupa ülkelerine yaptırılan baskın ve gözaltılar. Güney'e yönelik askeri operasyon hazırlığı. Sorunun çözümünde Kürt siyasetçilerin dışlanması; DTP'yi bölücü örgütün sesi, Belediye Başkanları'nı örgütle ilişkili olmakla suçlayarak muhatap almama. Irak Kürdistan Bölgesi'ni sözde diye nitelendirme, Bölge Başkanı Mesut Barzani'yi "PKK ile savaşmayız" dediği için "görüşülmez" olarak nitelendirme. Herkesin görüştüğü Irak Cumhurbaşkanı Talabani'yi "aşiret lideri" deyip muhatap almama... 3 milyon imzacının Kürt halkının lideri olarak adres gösterdiği Öcalan'ıysa tecrit koşullarında tutma...
Yukarıda sıraladıklarım, Mehmet Ağar ile eski MİT Müsteşarı'nın açıklamalarından ve ardından Ankara'da gerçekleştirilen Kürt sorunu esaslı "Türkiye Barışını Arıyor" konferansından sonraya geldi. Önce Hrant Dink öldürüldü. Ardından fırtına başladı.
Fırtına, Türkiye gemisini kötü sulara götürecek yönde esiyor. Sakın bu tepkilerin altında fırtınanın engellenmesi korkusu olmasın.
Kenan Evren'e tepki gösterenlere dönüp baktığımızda da bunu görmek mümkün.
Öncelikle Evren'in söyledikleri 12 Eylül'ün mimarlığı öne çıkarılarak etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Ancak tepkiyi gösterenlerin çoğu 12 Eylül anayasası sayesinde o koltuklarda oturdukları bir yana, ne DSP iktidarında, ne MHP iktidarında, ne de CHP'nin koalisyon ortağı olarak iktidarda iken 12 Eylül'ü yargılayan bir tutumları olmadı. Aksine o anayasayı korudular. En basit örnek yüzde 10 seçim barajı. Sırf Kürt kimliğiyle kimse meclise girmesin denilerek korunuyor.
Daha da önemlisi Evren'e sus diyenlerin, tam da 12 Eylül politikasını izlemesinden dolayı, Kürt sorunu bugün kangren durumda.
Ama bugün o politikaları belirleyen kişi diyor ki, yanlış yaptık... Bir itiraf... Ama o politikayı yürütenler "hayır, sen yanlış yapıldığını itiraf edemezsin" telaşındalar.
Dolayısıyla Kenan Evren, kimin ağzıyla konuşuyor olursa olsun, bu çok önemli değil. Örneğin "ABD ağzıyla konuşuyor" deniliyor. Olabilir... Çok garipsenecek bir durum değil. Ama el insaf, Evren'e "Amerikancı" diyenlerin ABD politikalarına Evren'den farklı baktıkları söylenebilir mi? En muhalif DSP'nin mirasçısı olduğu Sayın Ecevit'in dahi ABD ziyaretini ve sonuçlarını henüz unutmadık.
Yani özetlersek, reel politika en üst makamdan seyrediyor. Ama en üst makamda seyreden, reel politikaya çomağı soktu.
Devletin bekası adına toplumu derin bunalımlarda tutma çabaları hiç beklemedikleri bir yerden büyük bir darbe yedi.
Evren'in tutumu, liberal ya da Kürtleri sevdiği için değil, aksine mevcut politika ve politikacıların T.C. devletinin parçalanma eşiğine götüreceğini sezmiş olmasındadır.
Sonuç olarak, Evren'in sözleri çok önemli, ancak çözümü getirmeyecek. Çünkü bunun için mevcut yöneticilerin devreye girmesi gerekiyor. Genelkurmay'ın tutumu net, geriye siyasetçisi kalıyor. Zaten açıklamalara bakıldığında MİT, Emniyet ve Ordu'nun en etkili eski isimleri, ne yapılması gerektiğini ortaya koydular. Geriye bunun gereklerini yapacak cesaretli bir siyasetçiye ihtiyaç var. İşin çıkmaz yanı da siyasilerin bu konuda cesur bir çözüme yanaşmamaları. Erdoğan bu konuda bir çıkış yaptı. Ancak sonra her şeyi bıraktı. Tarihe geçmek yerine Cumhurbaşkanlığı koltuğuna geçmeyi daha uygun buluyor anlaşılan.
Bu durumda eğer demokratik çözüm olmaz ise büyük olasılıkla ABD'nin çözümü gerçekleşecek. (HD/TK)