Arjantin'in yaygın okunan günlük gazetelerinden Pagina 12 için düzenli olarak köşe yazıları ve denemeler de kaleme alan 1930 doğumlu şair ödüle lâyık bulunması dolayısıyla yaptığı konuşmada Neruda'nın şiirinin kanla yazıldığından dolayı zamana yenik düşmeyeceğini belirtirken, Şili devlet başkanı Ricardo Lagos ise Juan Gelman ile Pablo Neruda arasında "bizim Amerikamız"a bakış açısı, onu hissediş biçimi ve ona duyulan sevgi yönünden güçlü bir bağ olduğuna değindi.
Pablo Neruda anısına düzenlenen ve Latin Amerika yazınının en önemli şiir ödülleri arasına yerleşmesi beklenen ödülün maddî değeri ise 30 bin dolar tutarında.
Devrimin peşinde
1905 devrimine aktif bir biçimde katıldıktan sonra 1912 yılında askere alınmamak için sahte bir pasaportla İsviçre'nin Cenevre kenti üzerinden Arjantin'e kaçan Ukraynalı bir militan ailenin oğlu olarak Buenos Aires'de doğan Juan Gelman çocukluk günlerini "devrimin kartalı" Troçki'den bahsedilen bir ev ortamında geçirmiş, gençlik yıllarındaysa "ailedeki tek Arjantinli" olarak yükselişine tanıklık ettiği Peronizme bağlanmıştı.
Ellili yıllardan itibaren yayınladığı şiir kitaplarıyla Arjantin edebiyatında yer edinen Juan Gelman, 43 yaşına geldiğindeyse, 1976 darbesinin üç yıl öncesinde, Devrimci Silahlı Kuvvetler (FAR) isimli Peronist-"Ulusal Marksist" gerilla hareketine katılmıştı.
İnsan hakları aktivisti
Darbe ertesinde yurtdışına çıkan ve bir süre Avrupa'da da bulunduktan sonra Meksika'ya yerleşen Juan Gelman'ın hayatındaki korkunç trajedi ise kendisini evde bulamayan askerlerin oğlu Marcelo Ariel Gelman ile onun 19 yaşındaki, o sırada hamile olan Uruguaylı sevgilisi Maria Claudia 'yı gözaltına almalarıydı.
İşkenceyle öldürülen Marcelo'nun bedeni bir süre sonra bir sokakta bulunacak, Maria Claudia teslim edildiği komşu ülke askerleri tarafından yasadışı yollardan Uruguay'a kaçırıldıktan sonra kaybedilecek, Maria'nın karnındaki bebek ise Montevideo Askeri Hastanesinde doğurtulduktan sonra askerlerden birine hediye edilecekti.
Maria Claudia'nın "bir mezar taşına sahip olma hakkı" için yıllardır mücadele veren Juan Gelman'ın 1999 yılında dönemin Uruguay yöneticilerine hitaben kaleme aldığı çağrı Günter Grass, Gabriel García Marquez, Imre Kertész, José Saramago, Michael Krüger, Eduardo Galeano, Arthur Miller, Alain Touraine gibi dünyaca ünlü yazar ve düşünürlerin, Kıbrıs'dan Neşe Yaşin, Türkiye'den ise Tuğrul Tanyol ve Adnan Özer 'in de aralarında bulunduğu 600 yazar tarafından imzalanmıştı.
Yitik Oğula Mektup
Gelman, oğlunun cesedini bulduğunda ona bir mektup yazmıştı. "Yitik Oğula Mektup"u 14 Temmuz 1993'te Gündem'de yayınlanan çevirisiyle iletiyoruz:
"Sevgili Oğul,
Arjantin askeri diktatoryası eşin Claudia ve kızkardeşin Nora ile birlikte seni, 24 Agustos 1976'da kaçırdı. 14 yıl kadar sonra, bir antropolog grubunun inatçı çalışması sonucunda kalıntıları bulundu.
Senden kalanları 7 Ocak 1990'da gömdük. Claudia kaçırıldığında yedi aylık hamileydi. Ne kendisinin ne de kız ya da oğlan olup olmadığını bilmediğimiz çocuğunun kalıntıları bulundu.
Nora kaçırıldıktan dört gün sonra bir toplama kampından serbest bırakıldı. Yaşıyor ve sana çok yaramaz ve akıllı bir yeğen verdi. Bizim cesur askerlerimiz silah bile taşımayan seni, 1976 Ekim ayı başında ensene kursun sıkarak öldürdüler.
Bir ozandın. Daha sonra seni çimentoyla doldurdukları 200 litrelik bir varilin içine koydular ve Lujan nehrine attılar. Ve sonra "kimliği bilinmeyen" adı altında seni gömdüler.
14 yıl boyunca KB olarak kaldın. Kim bilir nerede geçti bu boş zaman. Belki dilsiz kemiklerin anlatır. Babamın tabutunu mezarına ben taşımıştım. Simdi sıra senin tabutunu kendi mezarına taşımakta. Yalnızca senin yerine düş görmeye devam ediyorum. Sen dünyada adaleti düşlemiştin, yoksul ve baskı altında olmayan özgür bir ülkeyi düşlemiştin. Çoğu insan güzel olunacağını unuturken, güzeli daha güzel kıldın.
Bir süre önce Buenos Aires'te bir işkenceciyle karşılaştım. Toplama kampında sana öldürmeden önce işkence yapanlardan biri. Özgürce elini kolunu sallaya sallaya geziyordu.
Önce öfke, sonra güçsüzlük, sonra utanç duydum. Kendimden, utanç dolu ülkemden dolayı. Ölmediklerini ileri sürerek ölülerini gömmeyen bir ülkenin ulusal utancı. Menem ve Alfonsin'e ihtiyaç duymadan, katilleri yüreklerinde gizlice affedenler için...
Tek bir tesellim var: Ölümünü asla hatırlamayacaksın. Bana inan". (GÇ/EÜ)