Nepal hükümeti, Facebook, X, WhatsApp, YouTube gibi önemli platformlar dahil 26 sosyal medya sitesini, tescil zorunluluğu gerekçesiyle 4 Eylül 2025’te engelledi. Hükümet yasağın “yasaya uyum” amacı taşıdığını savundu; muhalifler ise ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve yolsuzluk iddialarına karşı bir girişim olarak değerlendirdi.
Yasağın hemen öncesinde siyasilerin çocuklarının lüks yaşamlarını hedef alan “nepo kid/nepo babies” etiketi ülkede gündem olmuştu. Hükümet, tescil zorunluluğunu kontrol edilebilirlik, temsilci bulundurma, yalan haberin önlenmesi, nefret söyleminin engellenmesi ve çevrimiçi dolandırıcılıkla mücadele gibi başlıklarla açıkladı.
Tescil zorunluluğu nedir?
Nepal’deki “tescil zorunluluğu” (registration requirement), hükümetin çıkardığı bir direktifle sosyal medya platformlarını ülkede resmi olarak tanımaya ve kaydettirmeye (ve bazı sorumlulukları yerine getirmeye) zorlaması anlamına geliyor. Bu uygulama, Social Media Usage Regulation Directive, 2080 (Nepal takvimine göre 2080; Miladi 2023 civarı) adlı düzenleme kapsamında hayata geçirildi.
Bu engellemenin ardından sokak gösterileri başladı. “Gen Z” (Z Kuşağı) diye anılan gençlerin öncülüğünde kitlesel protestolar patlak verdi. 8 Eylül’de başkent Katmandu ve diğer kentlerde polisle yaşanan çatışmalarda en az 19 kişi hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Eylemlerin büyümesi üzerine Nepal İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Prithvi Subba Gurung, 9 Eylül’de sosyal medya yasağının kaldırıldığını duyurdu. Ayrıca İçişleri Bakanı Ramesh Lekhak, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ramnath Adhikari ile Su Tedarik Bakanı Pradeep Yadav görevlerinden istifa etti. Ancak bu adımlar yeterli olmadı.
Protestocular, bakanlar ve siyasetçilerin evlerini hedef aldı; siyasi parti binaları, federal parlamento, Yüksek Mahkeme ve Başbakan Khadga Prasad Sharma Oli’nin iki konutu ateşe verildi. 14 Eylül itibarıyla toplam can kaybı sayısı 72 olurken, 2 binden fazla kişi de yaralandı.
Eylemlerin ardından iktidardaki Nepal Komünist Partisi (Birleşik Marksist-Leninist) lideri ve Başbakan KP Sharma Oli istifa etti; yerine geçici olarak Sushila Karki atandı.
Nepal’in siyasi tablosunu, eylül eylemlerine giden süreci, beraberindeki soru işaretlerini ve geleceğe dair olası senaryoları derledik.

Eylemlerin örgütleyicileri kimler?
Nepal’deki eylemlerin belirli bir merkezi bulunmuyor. Sosyal medya aracılığıyla örgütlenen gençler, protestoları merkezsiz bir şekilde başlatıp sürdürdü. Sudan Gurung liderliğindeki “Hami Nepal” isimli sivil toplum örgütü ise bu süreçte öncülük üstlendi. Kuruluşun açtığı Discord kanalı 160 bin üyeye ulaştı.
“Yolsuzluğa Karşı Gençlik” adlı bu kanalda öne çıkan söylemler ve sloganlar genellikle #NepoBabies, #İnternetYasağınaHayır, #YolsuzluğaKarşıGençler, #AkrabalaraDeğilGençlere etiketleriyle ifade edildi. Sokak eylemlerinde atılan sloganlar da bu temalar etrafında şekillendi.

Muhalefet partileri arasında yer alan, merkez-sol çizgideki sosyal demokrat Nepal Kongresi, eylemcilerin taleplerine kısmen destek vererek özellikle sosyal medya yasağının kaldırılması ve ifade özgürlüğü vurgusunu sahiplendi. Nepal Komünist Partisi (Maoist Merkez) ve Nepal Komünist Partisi (Birleşik Sosyalist) ise protestoları hükümete karşı bir baskı unsuru olarak gördü; parti üyeleri meydanlara giderek hükümet karşıtı mesajlar verdi.

“Gen Z” eylemleri monarşi yanlısı mı?
Eylül eylemlerinin Mart ayında başlayan monarşi yanlısı protestolarla bağlantılı olduğu iddia ediliyor. Nepal’de 2008’de monarşi kaldırılmış ve cumhuriyet kurulmuştu. Ancak aradan geçen 17 yılda 13 kez hükümet değişikliği yaşandı. Monarşi yanlıları, politik istikrarsızlık ve yolsuzluğu parlamenter sistemin başarısızlığı olarak yorumluyor.
“Gen Z” eylemlerinin liderliğini üstlenen grup ise Sudan Gurung tarafından kurulan Hami Nepal’deki genç aktivistlerdi. Gurung ve ekibi Discord ve Instagram üzerinden geniş kitleleri harekete geçirdi. Bu ekibin paylaşımlarında monarşi yanlısı söylemler yer almıyor.
Monarşi yanlısı Rastriya Prajatantra Partisi (RPP), başlangıçta hükümete destek vermekle birlikte eylemler büyüdükçe muhalefet safına geçti ve sokakta aktif rol aldı. Monarşi yanlısı damar eylemlerin tamamına hâkim olmasa da hareket içinde güçlendiğine dair iddialar bulunuyor. Özellikle mart ayı eylemlerinin sloganı olan “Kral geri dön, ülkeyi kurtar” ifadesinin meydanlarda daha görünür hale gelmesi, bu iddiaları güçlendiriyor.

Discord etkisi
“Hami Nepal” tarafından eylerden önce kurulan “Youth Against Corruption” (Yolsuzluğa Karşı Gençlik) isimli Discord sunucusu, yeni başbakan Sushila Karki’nin atanmasında önemli rol oynadı. 160 bin üyeli bu sunucu, “Gen Z” gençleri tarafından hükümetin istifasının ardından geçici bir lider seçmek amacıyla kullanıldı.
Yapılan temsili seçimde en yüksek oyu alan Karki, Cumhurbaşkanı Ramchandra Paudel tarafından başbakan olarak atandı. Geçici hükümet, 5 Mart 2026’da erken seçim yapılacağını duyurdu. Ayrıca yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve gençlere fırsatlar konusunda yeni politikalar geliştireceğini açıkladı. Discord ve diğer çevrimiçi platformlar, bu süreçte gençlerin görüşlerini hükümete aktarmaya devam ediyor.

Sushila Karki hakkında
73 yaşındaki Sushila Karki, ülkenin ilk kadın başbakanı olmadan önce, 2016’da Nepal’in ilk kadın Yüksek Mahkeme Başkanı olarak görev yapmıştı. Karki, yolsuzluğa karşı duruşu ve bu alandaki kararlı tavrıyla tanınan bir isim. Aynı zamanda kamu görevlileri ve siyasi aktörler nezdinde hesap verebilirliği savunmasıyla öne çıkıyor. Nepal’deki cinsiyet eşitsizliğini azaltmaya yönelik mücadelesi de dikkat çekiyor.

Sushila Karki: Nepal'in ilk kadın başyargıcından geçici başbakanlığa
Peki şimdi ne olacak?
Nepal güvenlik güçleri, eylemleri bastırmış ve ülkeyi geçici olarak yatıştırmış görünüyor. Gençlerin desteklediği aday da geçici başbakanlık görevine getirildi. Ancak Hindistanlı Marksist tarihçi ve yazar Vijay Prashad ve birçok uzmana göre bu sadece kısa süreli bir durgunluk, zira yeni başbakanın köklü sorunları çözmesi oldukça güç.
Gençlerin öne çıkardığı başlıca sorunlar şunlar: 2023-2024 mali yılında 741 binden fazla vatandaşın yurtdışında istihdam arayışına girmesi, gelir eşitsizliğinin yüksekliği ve yolsuzluğun tek tek partilerin değil, sistemin normu haline gelmesi. Bu sorunlar, sadece hükümet değişiklikleriyle değil, yapısal dönüşümlerle çözülebilir. Aksi takdirde mevcut hareket, daha büyük toplumsal dalgaların sadece başlangıcı olacak. Prashad’a göre gelecekte doğabilecek bu yeni hareketler, gençlerin dağınık örgütlülüğünden faydalanarak, daha düzenli ve örgütlü yapılar kurabilmiş monarşistlerin eline geçebilir.

Nepal’de politik durum
Ülkede iktidarda Nepal Komünist Partisi (Birleşik Marksist-Leninist), ana muhalefette ise Nepal Komünist Partisi (Maoist Merkez) yer alıyor. Bunun yanında sosyal demokrat Nepal Kongresi ve monarşi yanlısı Rastriya Prajatantra Partisi de öne çıkan diğer siyasi aktörler.
2006’da halk hareketleriyle monarşi yıkıldıktan sonra, uzun süre silahlı mücadele yürütmüş olan Birleşik Sol Cephe parlamentoya girdi. Ancak zamanla parlamentodaki sol partiler arasında rekabet öne çıktı. İktidardaki partiler “komünist” ya da “maoist” adlarını taşımaya devam etse de ideolojik bağlar pratikte zayıfladı. Yoksulluk oranları azalsa da eşitsizlik çok yavaş ve düşük oranlarla geriledi.
Loktantra Andolan (Demokratik Hareket)
Nepal’de monarşiye karşı halkın başkaldırısı olarak biliniyor. “Loktantra” Nepalce’de demokrasi anlamına gelir. Nisan 2006’da on binlerce Nepalli sokaklara çıkarak Kral Gyanendra’nın mutlak iktidarına son verilmesini talep etti. Bu hareket, Nepal’in modern tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul ediliyor.
Vijay Prashad, 2015’te kabul edilen yeni anayasa sonrası yaşananları şöyle değerlendiriyor:
“2015 yılında yeni Anayasa yürürlüğe girdikten sonra geniş solun, Nepallilerin sosyal durumunu iyileştirebileceğine dair büyük bir umut vardı. 2017’de komünist partiler parlamentodaki sandalyelerin yüzde 75’ini kazandı. Ertesi yıl, daha büyük partiler birleşerek Nepal Komünist Partisi’ni kurdu. Ancak her birinin kendi yapısı ve programını koruması nedeniyle bu birleşme, gerçek anlamda tek bir parti değil, esasen bir seçim ittifakı niteliği taşıyordu. Komünist siyasetin ortak bir program geliştirememesi ve halkın sorunlarını devlet aracılığıyla çözmeye yönelik ortak bir gündem oluşturamaması, sola tanınan bu fırsatın boşa gitmesine yol açtı.”
2015 Nepal Anayasası
2015’te kabul edilen anayasa ile Nepal, üniter devletten federal yapıya geçti ve ülke yedi özerk eyalete bölündü. Kadınlara, çocuklara, etnik azınlıklara ve LGBTİ+ bireylere daha geniş temelde haklar tanındı. Eğitim, sağlık ve barınma gibi bazı sosyal haklar anayasal güvenceye kavuştu. Seçim sistemi karma bir modele dayandırıldı: Nispi temsil ile doğrudan seçim birlikte uygulanmaya başladı. Parlamentoda kadınlar için yüzde 33 kota getirildi. Ancak vatandaşlık düzenlemelerinde eşitsizlik tartışmalara yol açtı: Nepal vatandaşı bir erkek yabancı bir kadınla evlendiğinde kadın kolayca vatandaş olabiliyorken, Nepal vatandaşı bir kadının yabancı bir erkekle evlenmesi halinde erkek için vatandaşlık daha ağır koşullara bağlandı. Eksikliklerine rağmen, anayasa önceki döneme kıyasla daha demokratik bir yönetim çerçevesi öngörüyordu.
Birleşik parti 2021’de bölündü ve o zamandan beri sol partiler dönüşümlü olarak iktidara geldi. Bu durum halk tarafından bireyselcilik ve fırsatçılık olarak görüldü. Maoist Merkez’in İçişleri Bakanı Narayan Kaji Shrestha’nın (2023-2024), kendi partisindeki yolsuzlukları soruşturmaya çalışırken görevden alınması, bu algıyı pekiştirdi.
2024’ten bu yana Nepal hükümeti, K. P. Oli’nin liderliği ve Nepal Kongresi’nin desteğiyle merkez sağ bir çizgide konumlandı. Böylece ülke fiilen merkez-sağ bir hükümet tarafından yönetilmeye başladı. 1951 Devrimi ile başlayan, 1990 Jana Andolan ile derinleşen ve 2006 Loktantra Andolan ile pekişmiş görünen uzun demokrasi mücadelesi ise, farklı biçimlerde yeniden ortaya çıkma potansiyeli taşısa da şimdilik yenilgiye uğramış görünüyor.
Çocuklarını İngilizce eğitim veren okullara gönderen ve çoğunlukla ezilen veya “geri kalmış” Hindu kastlarından gelen Nepal küçük burjuvazisi, üst kastların sürekli tahakkümünden bıkmış durumda. Bu kesim, Nepal’e komşu Hindistan’ın Uttar Pradesh eyaletindeki sağcı Hindutva küçük burjuvazisinin politikalarından da ilham alıyor.
Bu nedenle, Hindistan’ın sağcı Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) lideri ve Uttar Pradesh Başbakanı Yogi Adityanath’ın posterleri protestolarda sıkça görüldü. Nüfusun bu kesimi, bir Hindu monarşisi olan eski düzenin geri gelmesi beklentisi içinde. Monarşi yanlısı RPP ve onunla birlikte hareket eden Ortak Halk Hareketi Komitesi, Shiv Sena Nepal ve Vishwa Hindu Mahasabha gibi gruplar da bu eğilimleri destekliyor.
1990’lardan bu yana Hindistan’daki “Ulusal Gönüllüler Organizasyonu” (Rashtriya Swayamsevak Sangh/RSS) uluslararası kolu Hindu Swayamsevak Sangh (HSS), Nepal’de sessizce örgütlenerek şakhalar (gruplar) ve kadrolar inşa etti. HSS, Shiv Sena ve RPP gibi örgütlerle birlikte laik politikalara karşı çıkarak Hindu Raj’a dönüş için kampanya yürüttü. Hindutva bloğu, laikliği doğrudan hedef almak yerine 2008’de monarşinin kaldırılmasından bu yana iktidarda bulunan Katmandu’daki elitlerin sürekli değişen yapısına odaklandı.
Bu grup, söylemlerini yolsuzlukla mücadele ve hayırseverlik üzerine kurarak laikliğe doğrudan karşı çıkmadan gençleri de yanına çekebiliyor. Bu strateji, monarşi yanlısı hareketin ileride protestoları ele geçirme kapasitesine işaret ediyor. Her ne kadar şu an böyle bir tablo olmasa da, gelecekte doğabilecek yeni toplumsal hareketlerde bu ihtimal varlığını koruyor.
Kaynaklar: Reuters, AP News, The India News, Al Jazeera, The Kathmandu Post, Peoples Dispatch
(ŞM/VC)










