Kaos GL'nin düzenlediği Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında MorEl LGBTT Oluşumu'nun katkılarıyla Eskişehir'de "LGBTT Bireyler, İnsan Hakları ve Nefret" başlıklı bir panel düzenlendi.
Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd) üyesi ve Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Danışmanı Sema Kılıçer'in kolaylaştırıclığını yaptığı panelde İnsan Hakları Gündemi Derneği'nden (İHGD) Hakan Ataman, nefret suçu ve nefret söyleminin kökenlerini, Pembe Hayat LGBTT Derneği'nden Buse Kılıçkaya, Eryaman davası üzerinden hukukun nefret suçlarına bakışını, bianet'ten Bawer Çakır da medyanın nefret suçlarına yaklaşımına dair konuşmalar yaptılar.
"Erkek egemen medya nefret suçlarını aklıyor"
Nazi döneminde Yahudilerin yanı sıra eşcinseller ve çingenelere yönelik uygulamaları anlatarak konuşmasına başlayan Ataman, nefret suçlarının belli bir gruba duyulan öfke ve korkudan kaynaklandığını" söyledi.
"Nefret suçlarıyla mücadelenin yasaları düzenlemekle aşılamayacağını" kaydeden Ataman, "bu sorunun sosyal alanlarda çalışmalar yürütülerek ve toplum bilgilendirilerek sonlandırılabileceğini" vurguladı.
Yaygın medyanın nefret suçlarında neredeyse faili koruyan ve cinayeti haklı gören bir dille haber yazdığını ifade eden Çakır, erkek egemen dilin LGBTT'lere, kadınlara, Ermenilere, Kürtlere, kısaca Türk, Müslüman, Heteroseksüel ve erkek olmayan herkese yönelik suçlarda basın etiği ya da insan haklarını hiçe sayan bir tavır takındığına dikkat çekti.
Konuşmasında bianet'in haberciliği hakkında bilgi veren Çakır, bireylerin ve sivil toplum kuruluşlarının mail, telefon ya da fakslarla müdahale ederek, kendi meramını ve haberlerdeki yanlışlara dikkat çekerek medyanın dönüşmesini sağlanabileceğini belirtti.
İnsan hakları odaklı çalışan kurumların meramını anlatabilmek için düşük bütçelerle kendi alternatif yayın organlarını oluşturabileceklerine değinen Çakır, "özellikle İnternetin gelişmesiyle bunun daha mümkün olduğunu" söyledi ve bianet, Kaos GL gibi örneklerin bu konuda önemli örnekler olduğunu" belirtti.
"Yargı mağduru değil, maktûlü koruyor"
Eryaman'da 2006'da travesti ve transseksüellere yönelik saldırıların hukuki sürecini anlatan Kılıçkaya, mahkeme süreçlerinde yargının suçu işleyenleri koruduğunu, uzun süren mahkeme sürecinde saldırganların "örgütlü çete" oldukları kararı verilmesine rağmen salıverilmelerinin nefret suçu işleyenleri cesaretlendirdiğini aktardı.
Kasım ayından bu yana 10'dan fazla transseksüel ve travestinin öldürüldüğünü hatırlatan Kılıçkaya, yaptıkları protesto eylemlerinin yaygın medya tarafından görmezden gelindiğini, cinayet haberlerindeki dilin de mağdurların başlarına geleni hak ettiği şeklinde bir hava yarattığının altını çizdi. Konuşmaların ardından soru-cevap bölümüne geçildi.
Etkinlin kapanış konuşmasını yapan Kılıçer, "Karanlık bir tablo olsa da LGBTT hareketi kısa zamanda büyük adımlar attı. Atmaya da devam ediyor. Umutlu olmalı ve dayanışarak örgütlü mücadeleye devam etmeliyiz" dedi.(BÇ)
Homofobi Karşıtı Buluşma'nın tüm programı için tıklayınız.