Hrant Dink Vakfı'nın düzenlediği “Medyada Ayrımcılık ve Nefret: Sosyal medya, farklılıkların temsili ve ayrımcılıkla mücadele” paneli Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’ndeki Demir Demirgil Salonu’nda gerçekleşti.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden İdil Engindeniz’in moderasyonunu yaptığı panelde iletişimci Dr. Gavan Titley ile Magenta Vakfı'nın genel direktörü Ronald Esseins konuşma yaptı.
Dr. Titley İrlanda Ulusal Üniversitesi, Maynooth’da Medya Çalışmaları bölümünde öğretim görevlisi olan, batı Avrupa’da ırkçılık ve çok kültürlülük ekseninde, medyada söylem ve kamusal kültür üzerine araştırmalarını sürdürüyor.
Esseins ise 1992’den bu yana birçok ulusal ve uluslararası ırkçılık karşıtı ve insan hakları projesinde yer alıyor.
Dr. Titley: Nefret söylemi neden nefret dolu?
“Sormamız gereken soru, nefret söyleminin sosyal medyada nasıl hareket ettiği, bunlara nasıl anlamlar yüklediğimiz.
“Nefret söylemini ne nefret dolu yapıyor?
“Tanıdığım her ülkede sosyal medya,nefret söylemi tartışmalarının hep bir parçası olmuştur. Çoklu dijital ağlarda kişiler kendi nefret içeriklerini oluşturarak kamusal alana yayıyorlar. İnsanların hedef haline gelmesine, zarar görmelerine neden oluyorlar. Bu nedenle sosyal medyada nefret söylemi kampanyaların, kamu tartışmalarının, etik konuşmalarınınrın bir parçası oldu.
“Nefret söylem, sadece bir söylemi etiketlemek için kullanılmıyor. Aynı zamanda siyasi bir içeriği de etiketliyor. Bir şeye nefret söylemi dediğinizde büyük bir tartışmayı üstünüze çekiyorsunuz. İfade özgürlüğü ve fikirleri dile getirme özgürlüğünü de tartışmak gerekiyor.
“Nefret söylemi söz konusu olduğunda sosyal medyanın ne kadar kötü olduğundan bahsediliyor. bahsediliyor. Nefret söylemi yayıldığında yeni edindiğimiz bir özgürlük kötüye kullanılmış oluyor.
“Ama kullanılan nefret söyleminin de analiz edilmesi bağlamına bakılması gerekiyor. Hashtaglere, sözcüklere, o sözcüklere, sözcükleri kimin kullandığına, hangi niyetle kullandığına bakmak gerekiyor.
“Her şeyin ötesinde sosyal medya yeni sistemlere entegre oluyor, yeni bağlantılar oluşuyor. Bu bağlantıları takip etmek, fırsatları yakalamak ve dikkatli olmak gerekiyor.”
Eissens: Sözcüklerin gücü adına
“Nefret söylemini internetten gidermeye çalışmak hakikaten beyhude mi?
“Kontrol edilmeyen nefret şiddetle sonuçlanır. Tarih bunu bize öğretti. Bazıları bunların sadece sözcük olduğunu söylüyorlar ama soykırımlar en kötü ideolojiler, pogromlar, ırka dayalı şiddetler sözcüklerle başladı.
“1930’larda anti-semitik dil belirli bir dil yaratmıştı. Yahudi karşıtı düşüncelerin mütemadiyen tekrarı pekçok Almanın ırk politikasını sorgulamasını engelledi, aksine kabul etmesini sağladı.
“Şimdi gündelik hayatta sözcüklerin rolünü anlasak ve reddetsek de sözcüklerin devrimleri, savaşları, ölümleri ve acıları başlattığını söyleyebiliriz.
“Nefret söylemine bakıldığında sözcüklerin bir takım sonuçları vardır. Nefret dolu sözcüklerin nefret dolu sonuçları vardır. İfade özgürlüğü çok önemli ama bunun aşırıya kaçmaması gerektiğini düşünüyorum.
“Online ortamda nefret çığırtkanlığı yapanlar bunu gazetecilik olarak adlandırıyorlar. Peki bu ifade tamamen özgür mü olmalı. Hiçbir sınırı olmamalı mı? Tamamen ifade özgürlüğü diye bir şey yoktur. ABD’de bile bu kısıtlanmaktadır. Demokrasi ve düşünce özgürlüğü diyorsak aşırıcılık ve nefret istediği gibi gelecek mi demek? O zaman iktidara diktatöryel bir rejim geçer nefret çığırtkanlığının istediği de olur.
“İfade özgürlüğü çok önemlidir ve ifade özgürlüğü olmazsa demokrasi olmaz. Ama ifade özgürlüğü dört nala at koşturursa da demokrasi ortadan kalkar.” (EA)