HDP milletvekili Garo Paylan’a “Ecdad soykırdıysa şayet, sizin gibi soysuzun milletin meclisinde ne işi var” diyen A Haber sunucusu Özlem Özcan hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmişti.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan, kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’de “iç hukukun bir parçası haline geldiği” ve siyasetçilerin eleştirilere karşı esnek olması gerektiğini vurgulamıştı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Basın Konseyi, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve DİSK Basın İş’e savcılık kararını ve nefret söyleminin yayılmasını engellemede gazete örgütlerinin sorumluluğunu sorduk.
DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren
“Gazeteci örgütlerinden bir kurul oluşturulmalı”
“Gazetecilere ve vatandaşlara açılmış yüzlerce hakaret davası. Bunlar da tek bir siyasetçiye hakaret ettikleri iddiasıyla açılmış davalar. Evet siyasetçiler tahammüllü olmalı ama burada kovuşturmaya yer yok kararı verilirken diğer yanda tweet attığı için biri tutuklanıyorsa büyük bir çelişki var demektir.
"Ki burada Garo Paylan’a yapılan bir nefret suçu.
"Buna dair de gazetecilerin bir kurul oluşturması gerekiyor. Sarı Basın Kartı’nı da bu tüm gazeteci örgütlerinin oluşturduğu kurul versin, böylesi durumları da değerlendirerek bir ombudsman görevi görsün.
"Ayrıca gazeteci örgütlerinin tüzüklerine nefret söylemi maddesini eklemeleri gerekiyor. Biz de ilk genel kurulumuzda bunu tüzüğümüze ekleyeceğiz. Bu tür durumlarda gazeteciler, eğer bir meslek örgütüne üyeyse bu maddelerce o örgüte üyelikten çıkarılmalı.”
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç
“Keşke biri şikayet etse”
“Böylesi bir durumda yaptırım olması pratikte mümkün olmuyor. Böylesi söylemlerin Basın Konseyi’ne şikayet edilmesi gerekiyor. Bazı durumlarda Basın Konseyi şikayet olmadan da bir konuyu ele alabiliyor.
"Ama keşke biri bu konuyu sahiplense ve şikayet etse. Çünkü Basın Konseyi okul temsilcileri, Baro temsilcileri ve gazetecilerden oluşuyor. Basın Konseyi'nin etik kuralları gereği ele aldığı vakalarda ‘ihlal yoktur’, kınama ya da uyarı cezaları veriyor. Kınama ise en ağır ceza, bu gazeteci için meslek koridorunda bu cezayı alması büyük bir utanç. Bazen bu cezalar mahkemelerde bilirkişi olarak kabul edilebiliyor.”
Türenç, bu konunun Konsey’in gündemine gelmediğini ekledi.
TGS Başkanı Gökhan Durmuş
“Habercilikte kamu çıkarı esas alınmalı”
“Gazeteciler her zaman kamu çıkarını düşünerek haberler yapmalılar. Geçmişte bu duygu ile hareket eden gazeteci sayısı daha fazla iken bugün geldiğimiz noktada nefret söylemleri gazetecilere de bulaşmış durumda. Düşüncesine katılıp katılmamak gazetecinin şahsi kararıdır ancak karşı düşünceyi aşağılamak, hakaret etmek hiçbir gazetecinin hakkı değildir.
“HDP Milletvekili Garo Paylan ile A Haber sunucusu Özlem Özcan arasındaki konuyu da böyle değerlendirmek gerekiyor.
“Basın ve ifade özgürlüğünü savunmak hiçbir gazeteciye de vatandaşa da karşıdakine hakaret etme hakkı vermez. Özcan hakkında ‘kovuşturmaya yer olmadığına’ karar verilmesi şu an cezaevlerinde yaptıkları haberler nedeniyle tutuklu bulunan 141 gazeteci hakkında da verilmesi gereken bir karardır. Basın özgürlüğü politik iklime ya da politik düşünceye göre değişiklik göstermemelidir. Basın meslek ilkelerinde gazetecilerin ırkçılık yapmaması gerektiği açık bir şekilde yazmaktadır. Bugün uygulamadığımız basın meslek ilkeleri yarın bizleri de derinden yaralayabilir. Her gazetecinin bunu bilerek, kamu çıkarını esas alarak habercilik yapması gerektiğini düşünüyorum. “
TGC Başkanı Turgay Olcayto
“Nefret suçu düzenlenmeli”
“Nefret söylemi Türkiye’de çok yaygın. Bizim yasalarımız da nefret suçunu doğru dürüst düzenleyemiyor. Nefret söylemi hedef göstermeye kadar varıyor ki biz can da kaybettik, Hrant bunun kurbanı oldu.
"Buna yaptırım uygulanması çok zor. Biz TGC olarak Gazeteci Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde eksik olan kısımları yeniden düzenliyor, eksikleri tamamlıyoruz. Her türlü seminerimizde bu konuyu işliyoruz. Meslek ilkeleri izleme komitemiz var.
“Böylesi bir durum bizim üyemiz tarafından yapılırsa disiplin kuruluna, hedef gösterme gibi bir durum varsa Onur Kurulu’na gidiyor. Bu şekilde üyelikten çıkarılan arkadaşlarımız da oldu.”
Ne olmuştu?
HDP milletvekili Garo Paylan, 13 Ocak 2017'de Anayasa değişikliği teklifinin 11. maddesinin görüşmelerinde yaptığı konuşmada Türkiye tarihinde yok sayılanların sessizliğe büründüğünü veya isyan ettiğini belirterek “1913-1923 yıllarında Ermeniler, Süryaniler, Rumlar ve Yahudiler kaybedildi. Büyük katliam ve soykırımlarla bu topraklardan ya sürüldüler ya mübadelelere uğradılar” dedi.
Paylan'ın, “soykırım” demesi üzerine AKP’li vekiller bağırarak ayağa kalktı.
Paylan ise sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir zamanlar yüzde 40’tık, bugün binde biriz. Herhalde başımıza bir iş geldi ki… Ben adına soykırım diyorum, siz ne derseniz deyin. Adını hep beraber koyalım ve yolumuza devam edelim. Ermeni halkı başına ne geldiğini çok iyi biliyor. Atamın, dedemin başına ne geldiğini çok iyi biliyorum. Gelin, adını siz koyun, hep beraber yüzleşelim. Artık biz yok hükmündeyiz, binde bire düşmüş durumdayız."
Gerilimin tırmanması üzerine oturuma ara verildi. Aranın ardından AKP, CHP ve MHP adına söz alan vekiller, Garo Paylan’ın sözlerini kınadı. Paylan’a "soykırım" ifadesi nedeniyle TBMM’den üç birleşim boyunca çıkarılma cezası verildi. Paylan’ın sözlerinin TBMM tutanaklarından da çıkarılacağı belirtildi. Kararın açıklanmasının ardından HDP’li vekiller Garo Paylan’la birlikte Genel Kurul salonunu terk etti.
Paylan'ın konuşmasının ardından A Haber sunucusu Özlem Özcan Twitter hesabından "Ecdad soykırdıysa şayet, sizin gibi soysuzun milletin meclisinde ne işi var” diye yazmış, yargıya taşınan konuyla ilgili savcılık kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. (ÇT/EA)