Diğeri de akarsuların önüne çekilen baraj. Fırat ve Dicle'nin suladığı Yukarı Mezopotamya'da GAP kapsamında 22 baraj, 12 hidroelektrik santral yapılmış ya da yapılıyor. En vahimi de Hasankeyf'i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı.
2005'e veda ederken iyimser duygularım çokçaydı. Bir yılı geride bırakmanın heyecanı adına ardımıza dönüp baktığımızda bayağı önemli işlerin yapıldığı ve artık bu ülkede "hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı" duyguları dozunda kalmak kaydıyla bende egemendi.
Ama yılın bitimine 5 gün kala kötü haber bir çok şeyi altüst etti. Haber şuydu; "Hasankeyf'i sular altında bırakacak olan Ilısu Baraj'ının yapımına başlanıyor" du. Ve neredeyse her şeyin Bizans entrikalarıyla dallanıp budaklandığı ve kapı arkalarında kotarıldığı, ne hikmetse vatandaşın en son anda haberdar olduğu bir ülkede; Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı Proje Tanıtım Toplantısı herkese ve de basına açık olarak Diyarbakır, Batman, Hasankeyf, Dargeçit ve Ilısu Köyü sakinlerine yönelik yapılıyordu.
12 bin yıllık geçmişe sahip, dünyada eşi benzeri olmayan aynı zamanda bir Ortaçağ Başkenti, bir çok uygarlığa ait izlerin her köşesinde görülebildiği bir doğa, insanlık, tarih ve kültür harikası Hasankeyf; yılda 3.8 milyar kilowatt saat elektrik enerjisi üretimi için feda edilecek.
Batman, Mardin, Siirt, Şırnak ve Diyarbakır'da toplam 187 yerleşim yeri yok olacak. 300 kilometrekarelik alan sular altında kalacak. 80 bin dolayında insan baraj nedeniyle yerinden yurdundan binler yıllık ata dede toprağından olup göç edecek.
Doğanın dengesi bozulacak. Endemik bitkiler ve sadece bu bölgede yaşayan kuş türleri yok olacak. Dicle Vadisinin sakinleri; Alaca Yalıçapkını, Kılkuyruk Bağırtlak, Yeşil Arıkuşu, Çöl Toygarı, Küçük Serçe ve diğerleri ya yok olacak ya da bir umut başka coğrafyaları mekan tutacak.
Anlatılanlar kimin umurunda ki!
"Dicle Nehri bir nimettir, yararlanmak da hakkımızdır" diyor Ilısu Barajını isteyenler. Ama hiç düşünmüyorlar, elbette hakkınızdır da! Tarihine, kültürüne kimliğine sahip çıkmak kimin hakkıdır.
"Hasankeyf'te taş üstüne taş koyuyoruz" diyor Barajı isteyenler. Taş üstüne taş koyarken acaba doğru mu koyuyorsunuz! Ya da başka taşları tahrip ederek taş üstüne taş koymak ne kadar doğru diye kendilerine soruyorlar mı?
"30 milyon dolarlık bir bütçe ayırdık. Zeynel Bey Türbesini, hamamı, Artuklu Köprüsünü, El Rızk Camini, İmam Abdullah Zaviyesini, Küçük Külliyeyi, Süleyman camiini ve Kızlar Camiini taş taş numaralandırıp sökerek yeni Hasankeyf'e taşıyacağız" diyorlar.
Peki soruyorlar mı kendilerine; kurtaracağınız sadece ortaçağ yapıları. Antik dönemden kalan binler yıllık ve henüz envanteri bile çıkarılmamış toprağın altında ne olduğu bilinmeyen eskiye ait ne varsa sular altında kalacak olanlar ne olacak.
Yalnız onlar mı? Sular altında kalacak olan 300 kilometrelik alanda 289 höyük var. Bunların büyük çoğunluğunda henüz hiçbir envanter çalışması yapılmamış. Yani höyüklerin altında ne var bilinmiyor. Hepsi, yani koca bir tarih yok olup gidecek.
Ve bütün bunları gayet rahatlıkla insanların gözlerinin içine bakarak Ilısu Barajını isteyenler; "UNESCO'nun verilerine göre zaten 10 yıl içinde Hasankeyf yok olacak. Ilısu Barajı sayesinde Hasankeyf'i de taşıyarak kurtarıyoruz. Hayatın keyfini Hasankeyf'te Yaşayın diyoruz" diyorlar. Binler yıldan bu yana 6 binin üzerinde mağarasıyla dünyanın görsel harikası bir eski zaman şehrini amiyane tabiriyle bu kadar ucuza kurban etmek doğrusu çok vahim.
Bütün bu inandırıcı olmayan gerekçelerle Ilısu Barajını, Hasankeyf'i yutma pahasına istememe gibi bir hakkımız elbette var. Bu hakkımız Hasnekeyf'e sadakat için var. Bu hakkımız sadece Hasankeyf için değil bugüne kadar sular altında bırakılan ve sulara gömülmeye çalışılan; Allianoi, Halfeti, Zeugma için de var.
Şimdi Hasankeyf'e Sadakat vaktidir
Şimdi Hasankeyf'e sadakat gösterip Ilısu Barajına karşı çıkmanın vaktidir. Bu haliyle baraj yapılmayıp, tarihi ve kültürü yok etmeden de en azından kodu düşürerek baraj yapmanın mümkünatının olduğunu kamuoyu ile paylaşmanın vaktidir.
Bir başka şeyin daha vaktidir. Siyasal barajlar koyarak aslında bu ülkeye en büyük hakaretin en büyük bölücülüğün yapıldığının da anlatılma vaktidir.
Kardeşliğin, beraberliğin olduğu; atom güllerinin katmer açmadığı yaşanası bir dünyanın paydaşlığının yolu Hasankeyf'e sadakatten ve siyasal baraja karşı çıkmaktan geçtiğini unutmamanın ve muhalefeti diri tutmanın vaktidir... (ŞD/KÖ)