Fotoğraf: AA (Arşiv).
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, 24 Nisan'da 1915 için "soykırım" diyen ilk ABD başkanı oldu.
İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Fuat Keyman, gelişmeleri bianet'e yorumladı.
Biden'ın 24 Nisan mesajını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biden'ın soykırım kelimesini kendi 24 Nisan mesajında kullanması ve Amerika Birleşik Devletleri'nin devlet olarak, yürütme organı olarak Ermeni Soykırımı olarak tanımasının iki çok önemli ve farklı boyutu var.
Bunlardan biri 30'a yakın ülke yürütme organı nezdinde bunu tanımıştı, ancak ABD resmi olarak 24 Nisan mesajında bu tanımlamayı yapmamıştı.
Biden'ın bu tanımlamayı yapmasıyla birlikte bundan sonra çok daha fazla ülkenin bu tanımlamaya gideceğini öngörebiliriz.
İkincisi de Reagan bunu bir konuşması içerisinde söylemişti fakat Biden ABD'nin 24 Nisan mesajında bunu söyleyince Amerika da Fransa gibi, Kanada gibi devlet tarafından tanımış oldu.
Amerika'nın kendi iç hukuk sisteminde Amerika'da yaşayan Ermenilerin, Türkiye'deki kamu bankalarına -Merkez Bankası gibi- açtıkları davalarda bu mesajı da referans göstermesine olanak sağlıyor.
Daha önceki davalarda yasama tarafından bu tercih karar aşamasında etkili olmazken, ABD başkanının 24 Nisan mesajında bu vurguyu yapması, ABD mahkemelerinin bu tür davaları kabul etme olasılığını arttırmış oldu.
Bu şu anlama geliyor: Şimdiye kadar ABD'nin gerek Ortadoğu'daki meseleler gerek başka sebeplerle değil meseleye artık insani boyuttan bakması söz konusu.
Türkiye'nin artık diğer ülkelerin de bunu tanıma olasılığı gibi konuya daha başka taraftan bakması gerekiyor. Biden'ın açıklaması önemli bir bakış açısı getiriyor.
"Türkiye meseleye Hrant Dink gibi bakmalı"
Türkiye'nin meseleye akılcı ama en çok da insanı yönden, Türkiye'deki Ermeni vatandaşların eşit vatandaşlar olduğu temelinde ve de Türkiye-Ermenistan ilişkilerini geliştirmesi bakımından ele alması gerekiyor.
O yüzden önemli bir eşik aşılmış oldu. Bunun ciddiyetinin Türkiye'de anlaşılması ve buna göre davranılması gerekir.
Türkiye'nin de artık meseleye Hrant Dink penceresinden bakması gerekiyor.
Hrant Dink "Ben yurtdışında Ermeni Soykırımı yok diyorum, ama burada Ermeni Soykırımı var diyorum" ifadeleriyle bir farkındalık yaratmaya çalışıyordu. (1)
Şu anda Hrant Dink'e ihtiyacımız var ya da Hrant Dink gibi düşünmemiz, Hrant Dink gibi yaklaşmamız gerekiyor. Çünkü bu önemli bir eşik ve önümüze çıkacak konuları da görmeliyiz.
Neden Obama, Trump değil Biden söyledi?
Özellikle son ABD başkanları Obama ve Trump'ın 24 Nisan açıklamaları öncesinde de soykırım tanımını yapıp yapmayacakları çok gündeme geldi. Biden, kitlesini kendisine devreden Bernie Sanders'ın da soykırım tanımlaması yapacağını söylemesinin etkisiyle mi sonunda bu kelimeyi kullandı. Biden'ı farklı yapan ne bu noktada?
Biden'ın 24 Nisan konuşmasında soykırım tanımını yapmasının, bugün ABD Başkan Yardımcısı olan Kamala Harris'i yardımcısı olarak tercih etmesiyle başladığını düşünüyorum.
İşin bu tarafı Türkiye'deki basında hiç konuşulmuyor ama Kamala Harris'e baktığımız zaman onun zaten California'daki senatörlük sürecinden gelen duruşunun, insan hakları savunucusu olmasının referanslarından birisi de Ermeni meselesiyle ilgili olan görüşleriydi.
Bu yüzden Biden-Harris başkanlığı Obama ya da diğer başkanların döneminden farklı. Kamala Harris bu yüzden de buradaki kilit aktörlerden biri, belki de başında geliyor.
TIKLAYIN - "ABD'de Kamala Harris'in önemli bir rolü olacak"
Zaten Biden'ın başkanlık için yürüttüğü seçim kampanyasında da bu meseleyi vurgulamasının arkasında Kamala Harris vardır. Kişisel olarak bu sürecin, Kamala Harris tercihiyle buraya doğru gideceğini görüyordum.
Bu sadece Ermeni lobisinin desteğini almakla açıklanacak bir şey değil, ABD-Türkiye ilişkilerinin son süreçte farklı bir noktada olduğunu görüyoruz.
Beyaz Saray'da Kamala Harris farkı
ABD'de Kamala Harris süreci Türkiye'de insan hakları, demokrasi ve uluslararası ilişkileri yeniden gündeme getiriyor. Bu da Biden dönemini diğer dönemlerden ayırıyor.
Özellikle Trump sürecinde Amerika'da demokrasinin büyük tahrip görmesinden ve bunun 6-7 Ocak darbe girişimine kadar gitmesinden çok endişelenen Amerika Birleşik Devletleri, bir anlamda "küresel çapta demokrasinin simgesi" olarak demokrasiyi tekrar canlandırmak ve korumakla ilgili bir girişim içerisinde.
Biden'ın ABD'yi küresel çapta yeniden lider yapma çabalarından biri iklimse biri de demokrasi olacak. Biden'ın 24 Nisan mesajının, uluslararası topluma da demokrasi konusunda aktör rolünü hatırlatma mesajı olarak görüyorum.
Bu yüzden de, Biden'ın bunu kabul etmesiyle 1915'i soykırım olarak tanıyanların sayısının çok daha artacaktır.
Türkiye'nin bu noktada akılcı olmasında, meseleyi ele alırken insancıl olmasında ve bunu yaparken de Hrant Dink'in mesajlarına bakması gerektiğini düşünüyorum.
Peki bundan sonraki süreçte Türkiye-ABD ilişkileri nasıl ilerler?
Şöyle bir durum var, açıklamanın ardından Türkiye devlet başkanı nezdinde buna direkt bir tepki vermemiştir. Bundan sonra da sert bir tepki geleceğini düşünmüyorum.
Erdoğan bugün belki kabine toplantısı sonrası bir açıklama yapar.
Türkiye yönetimi, devlet olarak buna itiraz edecektir, bunu eleştirecektir fakat çok ciddi anlamda ABD ile ilişkilerin dondurulması gibi bir süreç olmayacaktır.
- NOT: Röportajı gerçekleştirdikten birkaç saat sonra Erdoğan'dan konuyla ilgili ilk açıklama geldi. Erdoğan'ın açıklaması "Biden bir asır önce yaşanmış olaylarla ilgili mesnetsiz ifadeler kullanmıştır, bizi ziyadesiyle üzmüştür. Biden ile Haziran ayında kararlaştırdığımız görüşmede bu konuları yüz yüze değerlendirerek yeni bir dönemin kapılarını aralayacağımıza inanıyorum" şeklinde oldu.
Açıklama 24 Nisan'da geldi ama bugün 26 Nisan, hala net bir açıklama gelmedi. Ekonomik kriz içinde olan Türkiye'de, ABD'deki Halkbank davası olsun, diğer konular olsun, retorik olarak çok büyük bir tepki beklemiyorum.
- (1) HRANT DİNK: "Hasta iki toplum var: Türkler ve Ermeniler... Ermeniler büyük bir travma yaşıyor Türklere yönelik, Türklerse Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor. İkisi de klinik vakalar... Kim tedavi edecek bizi? Fransız Senatosu'nun kararı mı, Amerikan Senatosu'nun kararı mı? Kim reçeteyi verecek? Kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru... Bunun dışında doktor, ilaç, hekim mekim yok. Diasporaya sesleniyorum, Ermenilere... Şunun için sesleniyorum,"1915'e takılıp kalmayın, kendinizi 1915'e bağlamayın, kendinizi dünyadaki insanların bu soykırımı kabul edip etmemesine zincirlemeyin. Türklere diyorum ki, ya, Ermeniler niye bu kadar ısrar ediyor bu sorunun üzerinde, diye sorun kendinize... Biraz empati yapın, o zaman bu duruşta belki biraz onur görebilirsiniz... Ermenilere diyorum ki, Türklerin 'Hayır, bu bir soykırım değildir' demelerinde de bir onur görmeye çalışın. Nedir o onurlu duruş? 'Bir Türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım, soykırım Allah'ın belası bir şey, nasıl ya, benim atalarım böyle bir şey yapamaz, çünkü ben yapmam. Dolayısıyla burada da bir onurlu duruş vardır."
(PT)