"Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı 600 kişilik bir ticaret heyetiyle Moskova'ya çıkartma yaptı." Cümle bu haftaki gazetelerin hemen hemen tamamında manşetti. Avrupa Birliği (AB) süreciyle sıkıntıya gireceği düşünülen Rusya -Türkiye ilişkileri, bu geziyle aslına dönmüştü, her şey çok iyiydi, Putin de ikinci bir Berlusconi olarak artık en yakın dostlarımızdandı. Hatta bir an düşündüm, acaba Erdoğan'ın evlenmeyen çocuğu kaldı mı diye, kaldıysa şahit hazırdı zira...
Geziyle ilgili genel intiba buydu kafamda ki, internette gördüm. İstanbul Kapalıçarşı çıkışlı bir mücevher firması "Kızılmeydan'ın ortasına konan" Türk Ticaret Merkezi'nin açılışında Emine Erdoğan'a 2005 tasarımı pırlantalı, mercanlı üstelik de fevkalade şık bir gerdanlık hediye etmiş, gazetelerde Emine hanımın gözlerini faltaşı gibi açmış, gerdanlığa bakar bir fotoğrafı vardı, görmüşsünüzdür. Açılışa katılan Moskova Belediye Başkan Yardımcısının hesabına da karısı için taşlı, işli bir broş düşmüş. Başkan yardımcısı fevkalade akıllı bir politik manevrayla "Karım yanımda değil" diyerek kendi hesabına düşen broşu da Emine hanıma hediye etmiş... Sonuçta Emine hanım ve Tayip Bey bir kurdele kesmenin bedeli olarak kısa günün karıyla 45 bin dolarlık mücevher sahibi olmuşlar.
Mevzu mudur 45 bin dolarlık mücevher? Evet mevzudur, hem de çok... Dolayısıyla sağda solda "Ne olacak, Emine hanım kamu görevlisi mi, ona hediye verilebilir" diyenlere de gıcığım, "Ne olmuş canım, artık kabul etmiş, bu saatten sonra geri vermesi de hoş kaçmaz, müzayedede satsın, parasını da Güney Asya depremine bağışlasın" diyen popülistlere de kılım!
Tıpkı bundan bir iki hafta önce ortaya çıkan Özel Kuvvetler Komutanlığı binası inşaatındaki yolsuzluğa ve eski Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın adının karıştığı, 150 bin dolarlık borç mevzusuna kıl olduğum gibi Emine Erdoğan'ın 45 bin dolarlık hediyesi de bana batıyor.
Mevzuu hatırlayalım. Ankara Özel Kuvvetler Komutanlığı tesisleri inşaatındaki yolsuzluk iddiasıyla tutuklu yargılanan müteahhit Ali Osman Özmen, savcılık ifadesinde, eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'a 150 bin dolar borç verdiğini açıklamış, "Borcu tutanakla aldı. Mal beyanına koyacaktı. Evini satıp ödeyecekti" demişti:
"Bir gün abi dediğim Tuncer Kılınç Paşa'nın yanına gittim. Ev almak istediğini ancak Çayyolu civarındaki evini satamadığını ve parayı denkleştiremediğini söyledi. 'Ali Osman, bana bu evi sen satın alacaksın veya satıp parayı denkleştireceksin' dedi. Başlangıçta tereddüt ettim. Evi satın almak veya satışa aracılık etmek istemedim. Bunu üzerine Paşam, 'Ali Osman, varsa sen bana 150 bin dolar borç verebilir misin? Ben de evi satıp, parasını sana takdim ederim' dedi. Ben de 'Sayın Paşam var, takdim ederim' dedim. Bunun üzerine emir subayını çağırdı (halen Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'nın emir subaylığını yapan yarbay). İsmini hatırlamıyorum. 150 bin dolar borç aldığına dair tutanak tuttuk. Tuncer Paşam, 'Aklına birşey gelmesin. Parayı senden aldığımı mal beyanıma da yazacağım' dedi."
150 bin dolarlık borç birkaç gün manşetleri süsledi. Anlaşılan şimdi yerini gerdanlık hikayesine bırakıyor. İkisinin birbiriyle ne alakası var derseniz... Kanımca çok alakası var. Ben mesela, gidip tanıdığım herhangi bir müteahhitten 150 bin dolar borç alamam. İstesem de vermezler. Aynı şekilde bir mücevheratçının açılışında kimse bana 45 bin dolarlık gerdanlık hediye etmez. Zira ben bunu herhangi bir şekilde geri ödeyemem.
Bu durumda üstünde durulması gereken, bu hediyenin ya da borcun veriliş nedenidir. Zira ne Emine Erdoğan ne de Tuncer Kılınç söz konusu ayrıcalıklara kaşının, gözünün güzelliği nedeniyle sahip olmamıştır.
Emine Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının eşi sıfatıyla o açılışa katılmış, o hediyeyi almıştır. Emine Erdoğan herhangi biri olsaydı o gerdanlık ona hediye edilecek miydi? Storks Mücevherat'ın o gerdanlığı hediye etmesinin nedeni Emine Hanımın eş durumudur. Müteahhit Ali Osman Özmen'in o borcu vermesinin nedeni "Kılınç Paşa"nın sahip olduğu artık "emekli" de olsa da Orgeneral rütbesidir...
İlhan Selçuk 12 Ocak'ta Cumhuriyet'teki köşesinde yazmış. Bir gazetede yayınlanan Fethullah Gülen röportajıyla emekli Orgeneral Tuncer Kılınç vakasını karşılaştırıyor:
"Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç askeriyeye iş yapan bir müteahhitten 150 bin dolar borç almış... Yolsuzluk yok... Rüşvet yok... Kanunsuzluk yok... Diyorlar ki: - Şık değil, komutan daha duyarlı davranmalı, dikkatli olmalıydı... 150 bin dolar ne ki? Günlerce manşetlerde, birinci sayfalardan resimli roman gibi bu tefrika sürüyor... Başta Maliye Bakanı -ki bu devletin parasal işlerine bakar- Unakıtan'ın, öteki Bakanların ve AKP'li milletvekillerinin dağ gibi yolsuzluk dosyaları dokunulmazlık numarasıyla hasır altı edilirken bu konuya hiç ilişmeyen medya, iş askere, paşaya, komutana geldi mi manşet üstüne manşet atıyor... Komutanın yolsuzluğa bulaşmamış 150 bin doları medya tatavasında allanıp pullanıp tezgâha sürülürken, şeyhin kerametleri de göklere çıkarılıyor..."
Selçuk yazısında belli ki bir ayrıntıyı atlamış. Söz konusu yolsuzluğa karışmış, 150 bin dolar yolsuzluk nedeniyle şu anda tutuklu yargılanan bir adamın parası. Yolsuzluk da bir askeri ihaleyle ilgili. Daha neresi yolsuzluğa bulaşmamış olur bu paranın bilemedim...
Bugünkü gazetelerde de Emine hanımın gerdanlıkla ilgili sözleri ve memleketin hemen hemen bütün köşe yazarlarının görüşleri var. Emine hanım "O kadar pahalı olduğunu bilseydim kabul etmezdim" demiş. Ben bir kadın olarak üzgünüm, ama bu açıklamanın bir kelimesine dahi inanmadım. Bir kadının, kendisine bir mücevher dükkanında hediye edilen taşlarla kaplı bir gerdanlığın pahalı olduğunu bilmemesi pek de anlaşılır değil zira. Kadın dediğiniz karbonun kokusundan o taşın kalitesini, ebatını ve hatta saydamlığını anlar da hesabını çıkartır. Hele de Gucci, Prada, Tod's gibi markalara düşkünlüğü her bir kıyafetinden anlaşılan bir başbakan eşinin, o gerdanlığın değerini anlamaması inanılır bir durum değil...
Koskoca başbakan bu hediyeyi nasıl kabul etti. "Kardeşim insan düşünmez mi, 'Bu adam bana bunu hediye ediyor, ben yarın itibariyle memleketin bütün gazetelerine bu kolyeyle manşet olurum, milletin aklında ne Rusya ne de ikili ilişkiler kalır, herkes o pırlanta kaç karattı derdine düşer'" diye aklımdan geçiriyordum ki, bu kez de aynı alışveriş merkezinde beş bin dolarlık bir ipek halıyı hediye olarak kabul ettiklerini öğrendim. Arada hediye edilen takım elbise, kravat, parfüm gibi ıvır zıvırları saymıyorum bile... Bir de aklıma başbakanın durduk yere Almanya'dan uçak alırken kendine de hediye uçak istemesi, Japonya'dan hediye edilen limuzinleri kabul etmesi geldi. Tabi burada denilebilir ki, onlar devlet için. Ee tamam ama, bu da şimdi kabul edilen hediyelerin önünü açıyor... Erdoğan ailesi son hızla her açıdan örnek aldıkları Özal ailesinin peşinden gitmeye devam ediyorlar.
Sonuçta şu birkaç haftada yaşadığımız hediye ve borç olaylarından memleketçe öğrenmemiz gereken ufak ayrıntılar olduğu kanaatindeyim. "Devlet görevlileri en fazla 200 dolarlık hediye kabul edebilir" kuralı boşuna konmamış bu bir... "Emine" ve "Emine Erdoğan" arasında, "Tuncer" ve "Tuncer Paşa" arasında fark var bu iki... Ve biz bu ülkede insanların hak etmedikleri halde sahip oldukları mallarla, mülklerle ya da taşlarla daha çok vakit geçiririz bu da üç...
Son not: Bütün bu yaşananların en akıllı insanı kimdir derseniz, elbette Storks Mücevherat'ın sahibidir. Zira kendisi, memleketin bütün medyasından en azından birer kişi oradayken bu hediyeyi vererek milyonlarca dolarlık televizyon ve gazete reklamı yaptı. Perşembe günü gazetelerin hemen hepsinde Emine Hanıma hediye edilen toplamda 45 bin dolarlık gerdanlık ve broşun haberinin yanında, firmanın ne zaman, nerede kim tarafından kurulduğundan tutun da, şimdi neler yaptığına dair 32 kısım tekmili birden bir hikaye vardı. Storks Mücevherat amacına fazlasıyla ulaştı yani... (ÇM/BB)