Erzurum Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi.
"Erzurum’da N.A. karısı N.A.’yı bahçede sopayla darp etti."
"Erzurum’da A.A. (81) karısı Adalet Kahraman’ı (74) baltayla öldürdü. Cinayetten sonra teslim olan A.A.’nın karısıyla sürekli kıskançlık sebebiyle tartıştığı ifade edildi. "
"Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, kadınların seks işçiliğine zorlanıp, itiraz edenlerin canlı canlı gömülmesiyle ilgili davada, yaşananların videosu olmasına rağmen savcılık takipsizlik kararı verdi."
"Erzurum'da bir erkek, karısı Ç.A’yı dövdü. Kadın polise şikayette bulundu."
"Erzurum'da Y.Ö., maç seyrederken televizyonun fişini çeken karısı Ş.Ö.'yü dövdü. Kadın hastaneye kaldırıldı. Y.Ö. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı."
Bunlar sadece Erzurum'dan örnekler. Türkiye ve hemen hemen dünyanın her yerinde kadın şiddet görüyor, tacize uğruyor, nefret cinayetlerine kurban ediliyor.
bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Kasım’da 18 kadın ve kız çocuğunu öldürdü, 10 kadına tecavüz etti, 24 kadın ve kız çocuğuna şiddet uyguladı/yaraladı, dokuzuna cinsel tacizde bulundu.
Türkiye'de ve dünyada kadının şiddete maruz kalmadan yaşaması çok mu zor? Toplumsal baskı olmadan kadınların yaşamlarını şekillendirmeleri çok mu zor?
Kadın Hakları ile ilgili çeşitli çalışmalar yapıldı, yapılıyor. Erzurum'un ise kadın çalışmaları konusunda henüz çok yeni bir öğrenci kulübü var: Kadın Çalışmaları Kulübü. Toplumsal baskının yoğun olduğu Erzurum'da kadınının kimliği, kadının şiddete maruz kalması, kadın cinayetleri ve Erzurum'da kadınların yaşadığı sıkıntılar üzerine konuştuk.
Kuruluşunuz nasıl gerçekleşti? O süreci anlatır mısınız ?
Gökçe Pancar: Geçen sene bir proje olarak başladık, bir atölye kurulacaktı. Kadınların el emeğiyle ürettiği ürünleri satacağı bir atölye kurulacaktı. Daha sonra üniversitenin de desteğini alabilmek için bir kulüp kurma kararı aldık.
Özge Akçaoğlu: Gökçe’nin de dediği gibi bir atölye olarak başladığımız yolculukta şu an bir öğrenci kulübü olarak devam ediyoruz. Geldiğimiz aşamada kendimizi tanıtma ve bir gönüllü potansiyeli oluşturma kısmındayız. Eğitim Fakültesi’nden Duygu Birbiri hocamızın destekleri ile kulübümüzü kurabildik.
Emrehan Öztürk: Bir düşünce olarak çıktık, olabilir mi diye düşünüyorduk. Bir araya geldiğimiz zaman bir şeyler yapabileceğimize inandık. Erzurum’da böyle bir çalışma olmamasının eksikliğini hissettik. Herhangi bir çalışma yoktu. Bir farkındalık çalışması yapılması gerekiyordu. Taşın altına elini koyanlar biz olduk.
Hüseyin Kiraz: Derste bahsedilen çalışma ile haberdar oldum. Annem, kız kardeşim ve tüm kadınların hakları için bu çalışmanın parçası olmak istedim.
Şu an için çalışmalarınız ne durumda, neler yapıyorsunuz?
Özge: İki defa stant açtık. Gönüllü bulmak için açtığımız stantlar verimli geçiyor. Kampüste çalışmalarımız öğrenciler tarafından ilgi ile karşılandı.
Emrehan: Evet bir ilgi oluşturduk fakat tam tersi bir yöntemle oluşturduk. Pankartımızda 'kadına şiddete evet' yazıyordu. Bu pankart ilgi çekmemize sebep oldu. Görenler bu nasıl bir pankart diye yanımıza geldiler. Sonradan durumu anladılar. Erkekler ise kadınlara göre daha yoğun ilgi gösterdi. Kadınlardan çok erkekler kulübümüze destekçi oldu.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde alanlardaydınız. Bu süreç nasıl gerçekleşti?
Gökçe: Etkinliğe katıldık çünkü sesimizi duyurmak istiyoruz. Kadına şiddete hayır demek istiyoruz. 25 Kasım dolayısıyla kulüp olarak ilk defa sokaklara döküldük.
Erkek egemen söylem ve toplumsal baskı hakkında görüşleriniz neler?
Gökçe: Kadın erkek eşittir. Toplum baskısına mahal vermeyeceğiz. Kadın her işi yapabilir. Erkek işi, kadın işi gibi kavramları kabul etmiyoruz. Örneğin Kayseri'de kadın tramvay sürücüleri çok tepki almıştı. Niye tepki alıyor? Burada toplumsal baskının bireylere biçtiği roller etkili oluyor. Kadın tramvay kullanamazmış. Kadının isteyip de yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Bunun böyle bilinmesini istiyoruz. Ayrıca toplumsal baskı konusunda bir diğer sıkıntımız da örneğin üniversiteler yaygın olarak bilimsel, özgürlükçü kurumlar olarak biliniyor. Fakat bir ara gündemde olan 'kadın ve erkek aynı evde kalamayacak' söylemi vardı. Bu çok saçma bir şey. Bunun neresinde özgürlük yatıyor? Sadece sevgililik olarak düşünmemek gerek. Örneğin biz kulüp toplantılarımızı kafelerde yapabiliyoruz. Ancak öğrenciyiz ve maddi sıkıntılarımız oluyor. Emrehan'ların evinde toplanmamız gerekiyor. Fakat toplanamıyoruz. Çünkü ev sahipleri izin vermiyor.
Özge: Kadınlar için toplumsal baskı her yerde. İşte okulun bitti yaşın geldi evlenmelisin. Niye evlenmiyorsun? Benim bedenim benim düşüncem istediğim zaman evlenir istediğim zaman boşanırım. Buna kimsenin karışmaya hakkı yok.
Erzurum'da kadınlar nasıl sorunlarla karşılaşıyor?
Gökçe: Bence Erzurum çok kapalı bir toplum. Bu kadar kapalı olduğu için şiddet, taciz, toplumsal baskı gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Aile içi baskılar bu sorunların bence en temel sebebi. Rahat rahat sokakta dolaşamıyoruz bile.
Özge: Biz burada öğrenciyiz. Ne kampüste ne dışarıda güvende değiliz. Her tarafın kapalı bir kıyafet giysen bile giydiğinin önemi yok yemediğin laf kalmıyor. Bunlardan çok rahatsız olduk.
Atatürk Üniversitesi’nde geçmişte kadın cinayeti işlendi. Sizce Atatürk Üniversitesi'nin güvenliği sağlanabiliyor mu?
Özge: Eğer insanlar kampüse silahla, bıçakla girebiliyorsa tehlike de olan sadece kadınlar değil, erkekler de tehlikededir. Herkes öldürülebilir. Güvenliğin sağladığını düşünmüyoruz.
Gökçe: Bir tek arabaları kontrol ediliyor. Bu da güvenlik için yeterli olmuyor, üniversiteye yaya girişlerinde herhangi bir kontrol yok. Elini kolunu sallayan herkes rahatlıkla kampüse girebiliyor.
Türkiye'de kadının kimliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gökçe: Türkiye'de kadının bir kimliği yok. Ya kızsın ya anne. Başka bir şans yok. Kadın yok onların gözünde.
Özge: Biz standımıza gelen insanlara sorduk. Bizim cinsiyetimiz nedir? Kız mı? Bayan mı? Kadın mı? Cevap verilemiyor bu konuda. Kadınlar bile bayanız diyor. Evlenmeden önce kızdık diyorlar. Toplum nasıl dayattıysa öyle devam ediyor. Toplumun yarattığı bu algıyı ortadan kaldırmak istiyoruz.
Bülent Arınç “Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak” demişti. Bu söylemi nasıl buluyorsunuz?
Gökçe: İffet dediğimiz kavram nedir ki? Gülme ile ölçülebilsin?
Emre: Bu dili reddediyoruz. Herkes istediği yerde gülebilir.
Önümüzde ki süreçte projeleriniz neler?
Gökçe: Yıl içinde atölyeler, eğitimler, konferanslar, bahar şenliğinde konserler düşünüyoruz. Kadın şiddetine karşı tiyatro çalışmaları, müzik çalışmaları gibi faaliyetler yapmayı da düşünüyoruz. Öldürülen kadınlar için fidan dikeceğiz. İnternet üzerinden kurduğumuz bir radyo var. Radyo Mor adında fakat birkaç sıkıntımız var. Onları çözdüğümüzde radyo yayınlarına da başlamış olacağız. (UŞ/CB/ÇT)