* Görseller: IMDB.
1980'li yıllarda; Kürtçe, Ermenice, Süryanice ve Rumca yerleşim yer isimlerinin Türkçeleştirilme politikalarına ışık tutan Navnîşan (Adres) filmi Diyarbakır'da, göreve yeni atanan bir öğretmenin trajikomik hikâyesini anlatıyor.
Edip öğretmen, kendi memleketinde olduğu söylenen; ama ne kayıtlarda ne de haritada ismi geçen bir köye, Yeşilköy'e atanıyor. Peki, Yeşilköy nerede?
2023'te İstanbul Film Festivali'nde En İyi Kısa Film Ödülü de alan kısa filmi ve Kürt sinemasını, yönetmen Aram Dildar'la konuştuk.
Filminize ilham olan politikadan başlayalım, yerleşim yerleri isimlerinin Türkçeleştirilmesi. Uyarladığınız gerçek hikâye, nasıl bir hikâye?
Bu hikâyeyi aslında 2012'de Kenan Özhal anlatmıştı bana. Kendisi Diyarbakırlı bir öğretmen ve 1976'da Diyarbakır'a atanıyor. Köy isimleri Türkçeleştirildiği için atandığı köyü ne Milli Eğitim Bakanlığı'nın kayıtlarında ne de başka bir yerde bulabiliyor. Bir süre sonra Diyarbakır'a en yakın mesafedeki köyde görevlendirildiğini öğreniyor. Köyün adını "Bağıvar" yapmışlar ve bu yeni ismi kimse bilmediği için herkes Bağlar olabilir diye düşünmüş. Bir yıl boyunca Bağlar'da görev yapmış hoca ve kendisine İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden şöyle yazı gelmiş: "Atamanız sehven yapılmıştır. Asıl görev yeriniz Bağlar, değil Bağıvar köyüdür."
10-12 yıl önce anlatmıştı bana bunu ve bu hikâye bir şekilde kalmıştı bende. Bir süre sonra hikâye üzerine çalışmaya başladım. Bir deneme yaptım, olmadı. Filmi 2019'da bir kez çektim, yarıda kaldı. En son 2021'de bitirmeyi başardım.
Belediyenin desteği ve kayyum
Neden yarıda kaldı?
Bu film özelinde ilk defa 2019'da Batman Belediyesi'nin de desteğiyle film yapabilecek duruma gelmiştim. Bu tarihte filmi çekmeye başladık; ama filmde kullandığımız araç eski bir araçtı ve o arızalanınca yenisi bulamadık. Bu olaydan sonra bir şekilde filme iyi hazırlanamadığımı hissettim ve seti durdurmak zorunda kaldık. Toparlandık ve devam edelim dedik; ama bu kez de Batman Belediyesi'ne kayyum atandı ve proje o haliyle kaldı. 2021'de Kültür İçin Alan'ın "Yeni Sinema Kolektifi" projesine başvurdum.
Proje kapsamında 10 tane öykü filme çevrilecekti. Ben de bu öyküyü seçtim. Yine de tabii bu bütçenin çok küçük bir ayağıydı. Diğer ayağını da Indiegogo'da bir kampanya başlatarak yürütmeye çalıştım. İkisini birleştirince en azından bir bütçe elde ettim. Tabii bunlar da yetmedi. Yine çevreden, dostlarımdan destek aldım. Ortadoğu Sinema Akademisi de destek oldu filme. Bir şekilde organize edebildik; ama tabii filmden sonra da uzun bir borçlanma sürecine girdim.
Tüm bu zorluklardan sonra filminiz ulusal ve uluslararası arenada görünür oldu, ödüller aldı ve şu an Türkiye'deki en bilinen dijital platformlardan birinde, MUBI'de gösteriliyor. Bu size ne hissettiriyor?
Açıkçası ben filmi ilk altı ay sahiplenemedim ve işime yabancılaştım. Bu tür maddi zorluklar insanın motive olmasını güçleştiriyor. Birkaç festival de kabul etmemişti başta ve benim için biraz kötü geçen bir süreç oldu. Bu benim beşinci kısa filmim ve ilk defa bir filmim bu şekilde duyuldu. Beni en çok sevindiren ise yeni bir iş için bana iyi bir referans olması. Çok derin bir hissiyat içinde değilim yani. Çünkü mesela yeni bir filme başlayacağım ve yine sıfırım. Hiçbir yol yok önümde ve nasıl yapacağımı bilmiyorum.
Kürtçe
Filme dönecek olursak, akışı genel olarak Kürtçe; fakat bir yerde Kürtçe keskin bir şekilde kesintiye uğruyor. Edip ve diğer öğretmenin konuşması esnasında odaya giren diğer kişiyle. Buradaki kesintiyi nasıl tariflersiniz?
Yaşadığımız coğrafyanın gerçekliğine uygun bir sahne kurmaya çalıştım. Bu durum hep böyledir çünkü. O doğal akışın önüne her zaman bir set çekilir. İşin politik ve sosyolojik tarafı zaten yoruma çok açık; ama benim açımdan başka bir yoruma da gerek yok.
Film yapma süreciniz de benzer bir şekilde belediyeye kayyum atanmasıyla kesiliyor. Filmlerin yapım aşamasında destek almanın güçlüğünden bahsettiniz. Bu bağlamda, Kürt sinemasının özellikle son dönemlerde yaşadığı sorunları nasıl tariflersiniz?
Kürtler çok fazla coğrafyaya dağılmış durumda. Dünyanın her yerindeyiz; ama birbirimizden tamamen bağımsız ve habersiz üretim yapıyoruz. Birbirimizden haberdar olmak için büyük bir çaba sarf etmemiz gerekiyor. Bir festivalde denk gelip tanışmaktan bahsetmiyorum. Sağlıklı bir değerlendirme yapmak için nitelikli bir araştırma yapılması gerektiğinden bahsediyorum. Hangi parçada hangi Kürt yönetmen hangi işi yapıyor, bunun dağılımını görmemiz gerekiyor ki birbirimizi tanıyalım.
Evet umut vadeden işler var; ama bu bildiklerimiz ve aslında üretilenlerin çok az bir bölümü. Nitelikli işler olsun istiyoruz; ama bazen niceliğe de ihtiyacımız var. Türkiye'deki Kürt nüfusuna baktığımız zaman, nüfusa oranla yılda bir uzun metraj bile çıkmıyor. Bu normal mi? Bu tamamen Kürtlerin sömürge bir halk olması ve Kürt sinemasının bunun bir uzantısı olmasıyla alakalı. Yoksa 25 milyonluk bir halkın nasıl olur da hiçbir uzun metraj yapabilecek, finanse edecek gücü olmaz? Bunun nedeni Kürt sinemasının arkasında kurumsal bir yapının olmamasıyla, yapılan filmlerin vizyon ve platform görmemesiyle alakalı.
İmkân
Dijital platformları bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de evet, dijital platformlar Kürt sinemasına bir kapı açıyor. Örneğin Kürtçe kısa filmlere Blu TV biraz "şans" verdi. Ama bunların gösterimi o kadar düşük ücretlerle yapılıyor ki. Bir sürdürülebilirlik yine sağlanamıyor. Elbette MUBI Türkiye çok önemli işler yapıyor ve Kürt sinemasına gerektiği özeni göstermeye çalışıyor. Bu mutluluk verici; fakat dediğim gibi yine çok düşük ücretlerden bahsediyoruz. Artık zaten Kültür Bakanlığı fonları içerisinde yer alamıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılından bahsediyoruz, bu yüz yıl içerisinde Türkiye'de kişisel fonlarla dahi olsa Kürtleri anlatan, dili Kürtçe olan kaç tane uzun metraj film çekildi? O kadar azdır ki bu sayı, bu konuyu iki dakikada netleştirebiliriz. Bu tamamen siyasal bir problem. Kürtler film yapamıyor, yönetmenleri yok değil. Kürtlere imkân tanınmıyor. Eğer imkân tanınırsa bir dünya yetenekli insanla tanışacağımıza eminim.
Bu bağlamda hafızanıza kazınan, yakın dönem Kürt sinemasından bize beş film önerebilir misiniz?
Elbette; ama bunlar ilk aklıma gelenler olur:
- Radio Kobanî / Reber Dosky
- Arada / Ali Kemal Çınar
- Ciran (Komşu) / Mano Halil
- Hewno Bêreng (Renksiz Rüya) / Mehmet Ali Konar
- Pîrebok / Lütfi İrdem.
Navnîşan / Adres Aram Dildar hakkında
Marmara Üniversitesi, Radyo TV ve Sinema bölümünde eğitim aldı. "Press" filmiyle oyunculuk kariyerine giriş yaptı. Oyunculuğun yanı sıra yardımcı yönetmen ve yönetmenlik kariyeri üzerine yoğunlaştı. 1990 Batman doğumlu. |
(TY)