NATO'nun dağıtılması talebinde bulunan siyasi partilerin temsilcileri, zirvenin kararlarını değerlendirirken, NATO'nun terörizme karşı savaş çerçevesinde genişlemesini kuşkuyla karşılıyorlar.
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Filiz Koçali, İstanbul'daki zirvede alınan kararların Irak'taki işgali Türkiye yoluyla meşrulaştırdığın söylüyor.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) İstanbul İl Başkanı Sinan Tutal, "NATO karşıtları ve barışseverler, zirveden çıkan genişletilmiş müdahale tanımlarını ve hükümetin işbirlikçi tutumunu gündemlerine almalılar" diyor.
Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Dış İlişkiler Sorumlusu Nazmi Gür, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) önleyici savaş doktrinini NATO üyelerine kabul ettirdiğini, bunun da NATO'nun askeri gücünün daha çok ülkede konuşlanması anlamına gelebileceğini vurguluyor.
NATO'nun işbirliği tanımı genişliyor
NATO zirvesinin İstanbul Bildirgesi'ne göre üye ülkeler Orta Asya, Kafkasya ve Akdeniz ülkeleriyle işbirliğine gidecek. Afganistan'daki NATO'nun askeri gücünün arttırılacak.
Sonuç bildirgesinde ise, 26 ülkenin devlet ve hükümet başkanları terörizme ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı yürütülen faaliyetlerin, teröristleri koruyan ülkeler kapsamasına karar verdi.
bianet'e görüşlerini açıklayan NATO muhaliflerinin zirveye ilişkin yorumları şöyle:
Koçali: Zirvede Irak işgalini meşrulaştırdılar
* NATO zirvesinde emperyalist kamp kendi iç çelişkileri bir biçimde uzlaşarak giderdi ve Irak'a NATO müdahalesi, Irak güvenlik güçlerinin eğitimi adı altında karara bağladı. Fransa bu eğitime karşı çıksa da NATO artık işgali bir bütün olarak onaylamış ve Irak'a müdahalesini ilk adımını atmıştır.
* NATO zirvesi gerçekte emperyalizmin hegemonya yarışında ve pazarın enerji kaynaklarını yeniden paylaşımında, üye ülkelerin çelişkilerine karşı uyumlaşmasıdır. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) genişletilmiş, Kuzey Afrika'yı da kapsamına almış, Fransa ve İtalya'yı da bu projede geniş bir hegemonya kurma yolu açılmıştır. Alman emperyalizminin Doğu Avrupa'da bir hegemonya rolü verildi.
* Türkiye BOP'ta merkezi bir rol ABD emperyalizminin yayılmacılığının suç ortağı olma, bunla birlikte pazarlardan pay kapma, Kürt özgürlük hareketini de ABD'ye dayanarak ortadan kaldırma yollarıyla AB hedefine yürüme yolunda bir adım atmıştır.
"Türkiye bölgesel savaşlar sürecine giriyor"
* Bu strateji Türkiye ve bölge halkları açısından AB ile entegrasyon hedefiyle iç içe, bölgesel savaşlar sürecine girmek anlamına geliyor. SDP olarak bu süreci çok önceden görmüştük. AB sürecinde Kürt özgürlük hareketinin dağıtılması, Türkiye'nin Ortadoğu ve Kafkaslarda rol üstlenmesi öngörümüz NATO zirvesinde doğrulandı.
* Reel sosyalizmin sona ermesinde sonra NATO'nun yeni hedefi barışı sağlamak olarak belirlenmişti. Şimdi ABD'nin öncülüğünde bu misyon teröre karşı belirlendi. Ortadoğu'daki diktatörlüklerin sebebinin ABD olduğunu biliyoruz. NATO zirvesiyle Irak'ın işgali meşrulaştırılmış oluyor, eğitim amacıyla Irak'ta bulunduklarını söyleyerek Irak'tan çekilmeyi reddediyorlar.
* Ancak hiçbir ülkenin başka bir ülke üzerinde siyasi ve askeri otorite kurma hakkı yoktur. Buna karşı çıkmanın yolu hem orada yaşayan halkların hem de emperyalizme ve savaşa karşı çıkanların vereceği tepki ve mücadeledir.
Tutal: NATO'nun yeni bahanesi terörizm
* Zirvenin sonuç bildirgesi emperyalist ülkeler arasındaki çelişkileri su yüzüne çıkardı. ABD'nin Türkiye'ye biçtiği NATO'daki aktif rol onaylandı. NATO'nun Irak'a müdahil olması da kabul edildi. Ayrıca NATO, Kazablanka'dan Karaçi'ye kadar geniş bir alanda her türlü müdahale hakkına sahip oldu.
* Terörizmle mücadele başlığının NATO'nu yeni amacı haline getirilmesi, serbest piyasa işleyişini kabul eden kapitalist ülkelerin, bu yapılarını tehdit eden her türlü muhalefete terörizm yaftası yapıştıracaklarını gösteriyor. Bu şekilde NATO'nun yeni dönem görevlerine dünya kamuoyunda bir meşruluk kazandırılacaktır.
* İstanbul zirvesinde Türkiye'ye NATO içinde Türkiye'nin jeopolitik açıdan önemi ve asker sayısı açısından önemli bir güç. NATO zirvesinde alınan kararlarla Türkiye ithal asker olarak ABD adına yapılacak müdahalelerde, hükümetin işbirlikçi çizgisinden güç alarak yer alacaktır.
* Avrupa ordusu ve NATO arasındaki çelişkiler sonuç bildirgesine yansıdı. ABD, Avrupa ordusunu ileride gelişebilecek olaylarda bir engel olarak görüyor. Türkiye'deki NATO muhalifleri olarak bu çelişkiyi ortaya çıkarabiliriz. NATO'nun hedefleri ve şekli değişse de silahlanmaya dayanan bir örgüt olması, söylememizin ana ekseni. Avrupa ve Ortadoğu'daki muhaliflerin bu konudaki tavırlarını ortaklaştırması, NATO'nun savaş örgütü olduğunu ortaya çıkarmak açısından önemli.
Gür: NATO üyeleri terörizmin kaynağı
* NATO'nun Soğuk Savaşta üstlendiği rolle bağlantılı olarak kontrgerilla faaliyetlerinin ortaya çıkması dünya kamuoyunda NATO'ya dönük bir kuşku doğurmuştu. Doğu Bloğu ülkelerini de NATO'ya katılımıyla NATO'nun yeni bir görev tanımı alacağı biliniyordu.
* ABD'nin tehdidi varsayan önleyici savaş doktrini NATO'nun dünya halklarına karşı bir tehdit olarak varolması sonucunu da getirebilir. Terörizmin gerçek nedenlerini ortadan kaldırmak, tehdidi de ortadan kaldırmak demektir. NATO üyesi ülkeler kendilerine yönelik bu şiddetin aynı zamanda kaynağıdır.
* Irak'ta komşu ülkelerin müdahalesinin istenmemesi Türkiye'ye askeri eğitim verme rolü verilmesiyle aşıldı. Türkiye'nin BOP'ta bir model olarak gösterilmesinin Türkiye'ye uygun olmadığını düşünüyoruz.
* Türkiye AB üyeliğini de NATO'da üstlendiği görev kapsamında değerlendirmemeli. Türkiye önce kendi iç sorunlarını çözümünü aramalıdır. Kürt sorununa çözüm bulmaya çalışarak, demokratik, ekonomik ve sosyal açılımlarla bunu yapmalıdır.
* NATO üyelerinin ulusal hukuk çerçevesinde hareket etmesi gerekiyor. Irak'ta egemenlik devrinin Birleşmiş Milletler (BM) kararları çerçevesinde NATO üyelerince onaylanması önemlidir.
* Ancak işgal güçlerinin tamamen çekilmesi ve iç güvenliğin BM şemsiyesi altında demokratik bağımsız ülkelerden alınacak güçlerde sağlanması gerekir. NATO militer bir güçtür, Afganistan ve Kuzey Afrika'da ileriki dönemde ABD güdümünde bir BM rolü üstlenebilir. Ancak bunu yaparken o ülkelerde ne gibi kısıtlamalara gider bunu tam bilemiyoruz. (ÖG/BB)