2000’lerin başında kurulan ve “Antalya” şarkısıyla uzun süre listelerde üst sıralarda yer alan “Grup Avrasya”nın kurucusu Tunç Özsöyler, solo kariyerindeki üçüncü şarkıyı yayınladı.
On Air Music etiketiyle tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluşan şarkı, Özsöyler’in özellikle kişisel ilişkilerinde kendini baştan aşağı sorguya çektiği, karanlık ve kafası karışık bir dönemde ortaya çıkmış.
Evveliyatı da olan “Sessizce”yi ve öncesinde Tunç Özsöyler’in hayatında neler olup bittiğini kendisine sorduk.
Grup Avrasya ile başlamak istiyorum. Ne oldu, bitti o dönemde?
Müzik sektöründe ciddi bir kriz vardı ve o dönemde daha da derinleşti. Kafamızda çalan müzik de farklıydı zaten. Gelen konserleri değerlendirdikten sonra kendiliğinden bitti ve geriye keyifli anılar kaldı.
Sonrasında siz neler yaptınız?
Çok fazla şey yaptım diyebilirim. Kumaş sektörüne girdim başarılı olamadım. Tüccarlık bana göre değilmiş onu anlamış oldum. Hayat bana satabilen kişi değil de oluşturan/yaratan kişi olabileceğimi anlattı, devamında da ara sıra hatırlattı.
Bu arada ve sonrasında çeşitli gruplarla çalıştım, bazı projelerde bulundum, bol bol sahne aldım. Şarkı yazım işini ve kaydı bırakmadım ama ticari olarak da hiçbir adım atmadım. Dönem boyunca yaptığım birçok kayıt hâlâ harddiskimde bekliyor.
İlk solo çalışmanız “Süper Başarısız” 2019 yılında yayınlandı. Sözleriyle ve sound’uyla kulağa hoş gelen bir şarkıydı. Nasıl geri dönüşler aldınız? Ve yine bu arada neler yapıyordunuz? Kafanızda yola solo olarak devam etmek bu dönemde mi oluştu?
İnsanın elini attığı her iş patlayınca böyle sözler yapılabiliyordur belki. Grup işleri zaten kabak tadı veren işler. Dünyadaki büyük gruplar da dahil genelde herkes kanlı bıçaklı olur ama dışarı öyle bir görünüm verilmez. Bunu deneyimleyeli çok oldu. Çıkarlar doğrultusunda yapılan geçici ortaklıklar daha iyi diye düşünüyorum.
Bana ulaşabilen geri dönüşler iyiydi. O ara bol bol country müzik dinliyordum. Sound da oralara gitti o ara. Tabii melez bir tarz da denebilir ona. Majörler... Bazı müzisyenler bu değişik kalıbı hemen anladı ve sevdi.
“Bumerang (Nefes Gerek)” ve yeni şarkınız “Sessizce” epey mazisi olan şarkılarmış. Neden yayınlamak için bu kadar beklediniz?
Müziği kendim için yapıyorum. Eğer sevgili Beyza olmasaydı hepsi bir kenarda durmaya devam ederdi. Sayesinde yeni iki kayıt daha yayınlamayı planlıyorum.
“Sessizce” nasıl ortaya çıktı? Şarkı bol bol Milan Kundera okuduğunuz bir döneme denk gelmiş. Nasıl bir bağ kurdunuz Kundera’yla?
Zor soru... Doğu Avrupa edebiyatına ilgim var, sadece Milan değil aslında ama en çok uyan tarif onun “Gülünesi Aşklar” kitabı olur sanıyorum, hem kafa karıştıran hem daha karanlık bir atmosferdeydim.
“Sessizce” için, “Şarkıyı yazdığım zaman yirmilerimin sonundaydım ve kafam aşırı derece karışıktı. İnsanlara haksızlık ediyor muydum? Yeteri kadar değer veriyor muydum? Yoksa öz farkındalığım dışında incitiyor muydum (?) biliyordum ve sorguluyordum,” diyorsunuz. Sizi bunları düşünmeye özel bir durum var mıydı?
Evet. Sanırım insanlara uzun bir dönem iyi davranmayı beceremedim. Bir dönem dingin ve barışçıl geçti. Yaş alınca algı tekrar değişti tabii.
“Sessizce”, baştan aşağı bir öz sorgulama içeriyor. Aslında bu biraz kişinin özeline de giriyor. Yani hafiften cesaret isteyen bir iş. Bunu yapmasıydınız eksikliğini hisseder miydiniz?
Kötü bir huyum var. Koca çenemi kapalı tutamıyorum. Kendime karşı bile... Bir sıkıntı ya da saçmalık yaşanıyorsa susamıyorum. Doğal olarak müziğe de yansıyor.
Bundan sonra da solo takılmaya devam mı?
Devam tabii ki. Fakat bu sürekli tek başına proje yapmak anlamına da gelmiyor. Uygun projeler için ara sıra garaj band kafasında toplanıp bir şeyler yaptığımız, kaydettiğimiz bir grubumuz var.
(BS/AS)