Çiğdem Mutlu Arslan, Hatay’ın Defne ilçesinin Ballıöz mahallesinde kendisinden habersizce sökülen zeytin ağaçlarından geriye kalanlara sahip çıkmak için 52 gündür direniyor.
Yaklaşık dört gündür, arazisine yapılmak istenen beton asfalt için de direnen Arslan, “Mutlu Zeytin Direnişi” adını verdiği mücadelesini bianet’e anlattı.
Ağaçların özel mülkü olduğunu ve hâlâ e-Devlet'te tapusunun mevcut olduğunu söyleyen Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“15 Temmuz’da tamamen tesadüfen kendi arazime geldiğimde ağaçlarımın katledildiğini gördüm. O an aklıma şu sorular geldi: ‘Siz kimsiniz? Yetkiniz nedir? Hangi hakla bu ağaçları kesiyorsunuz?’ Bu ağaçlar benim özel mülküm. Süreç, 15 Temmuz’da böyle başladı.
“Bana burada TOKİ’lere yol yapıldığını söylediler. Ancak bu işlem bize hiçbir tebligât yapılmadan gerçekleştirildi. Hatta şantiyede konuşulanları sonradan öğrendim: ‘Siz başlayın, durdurulursak müdahale ederiz’ gibi bir yaklaşım varmış. Bu bile kendi başına, sürecin ne kadar yetkisiz ilerlediğini gösteriyordu.
“Valiliğin duyurduğu ‘geçici el koyma kararıyla’ yapılan bu işlem için üç gün boyunca Karayolları'nı aradım. Mersin 5. Bölge ve Antakya 53. Bölge'ye gittim; ama yetkili kimse yoktu. Sonunda bu alanı zorla ele geçirip 100 yaşını aşmış, asırlık ağaçlarımı katlettiler.
“Tehdit edildim”
“6 Eylül’de direnişim 48. günündeydi. Bir gün öncesinde emniyete çağrıldım ve tehdit edildim. Bana, ‘Ya çadırı kendin sök, ya da biz gelip sökeriz’ dediler. Ben de ‘Orası benim özel mülküm, çadır kurmak da anayasal hakkım, kimsenin malına müdahale etmedim. Tapu hâlâ benim üzerimde, siz görevinizi yapın, ben yasalar çerçevesinde hareket ediyorum,’ dedim.
“Ertesi gün 100-150 jandarma ve polis geldi. O sırada yalnızdım. Polisin geldiğini gören mahalleli de toplanmaya başladı. Ben e-Devlet’e girip tapuma baktım; hâlâ üzerimdeydi arazinin tapusu. Bugün de baktım, tapu hâlâ benim üzerimde. Yetki yok ama beni zorla çıkarmaya çalıştılar. 6 Eylül sabahı şantiyeden gelip, ‘Biz çalışacağız’ dediler. ‘Hayır,’ dedim, ‘Çalışamazsınız. Yetkinizi gösterin, ben kendim çıkarım’. Yetki gösteremediler, güvenlik güçlerini çağırdılar. Suç işleyen benmişim gibi davrandılar.”
“İş makinelerinin önüne çıkacağım”
Arslan, deprem bölgesinde yaşayan yurttaşlar olarak “küçük umutlarla” hayatlarına devam ettiklerini ve en azından gerçekleşecek hasatta ürünlerini almak istediğini söyleyerek, yetkililere şöyle seslendi:
“İki-üç haftaya hasat başlayacak. Madem ortada bir kamulaştırma kararı yok, bırakın en azından bu hasadı alalım. Ağaçlarımız umut ışığımızdı bizim. Deprem bölgesinde küçük umutlarla yaşıyoruz artık. Bu süreçte doğayı katlederek ayağa kalkamayız. Hatay büyük bir afet yaşadı ve yıllar boyu toparlanamayacak. Zeytin ağaçlarını kesmek yasa kapsamında da yasak. Üstelik zeytin ağacı barışın simgesidir. Kamulaştırma kararlarını doğayı koruyarak, milli servetimizi savunarak da alabilirler.
“Şimdi de beton asfaltı döktürmemek için alandayım. Buradan çıkmayacağım. İş makineleri yeniden çalışmaya başladığında önlerine çıkacağım. Herkesi direnişime destek olmaya davet ediyorum.”
Ne olmuştu?
#MutluZeytinDirenişi ✌️🌳🚶♀️#51Gün
— Çiğdem Arslan (@mutlucigdem84) September 9, 2024
Asırlık zeytinlikleri keserek ilerleyen, geçim kaynağımıza ve kentin doğal zenginliğine göz diken; hayatlarımızı karartan #KaraYol çalışması sürüyor. #KaraYoluİstemiyoruz ⚠️ Bu alana beton döktürmemek için desteğe bekliyorum. #Vazgeçmiyorum pic.twitter.com/gF7lNz5n6f
Çiğdem Mutlu Arslan’ın zeytin ağaçları ilk olarak, Hatay Valiliği’nin 6 Şubat depremlerinden sonra duyurduğu “geçici el koyma kararı” ile 15 Temmuz 2024’te kesildi.
Bu kesimlerden sonra 6 Eylül’de araziye gelen iş makineleri, Arslan’ın elinde kalan sekiz ağacını da söktü. Böylelikle Arslan’ın toplam 40 ağacı sökülmüş oldu.
Ağaçları sökülmeseydi Arslan, önümüzdeki haftalarda gerçekleşecek zeytin hasadında 400 litreden fazla zeytinyağı elde edebilecek ve geçimini sürdürebilecekti. (TY)