Stelyo Pipis, 39 yaşında önce sünnet sonra Müslüman olmuş. Hal böyle olunca da söyleşinin büyük kısmını, gerek röportajı yapan gerekse yapılandan ötürü, sünnetin ayrıntıları oluşturuyor. Beni duralatansa söyleşinin "Benimki mutlu azınlık hikâyesi" bölümü oldu.
Azınlık psikolojisiyle büyümediğini belirten Pipis "Ben Türk doğduğuma inanıyorum ve Türk olarak büyüdüm. Bana 'gavur' diyene dönüp bakmadım bile: 'Yok canım, bana demiyordur, başkasına diyordur!' Üzerime bile alınmadım" diyor.
Bu zamana kadar tek bir Rum arkadaşı olmamış. Nedeni sorulduğunda şu yorumda bulunuyor, "Ne bileyim, bana bulaşmadılar. Galatasaray'da Rum okulunda okudum. Rumlar bir koloni oluşturmuştu, beni sevmedikleri için de aralarına almazlardı. Zaten çoğu askerlik zamanı gelince buraları terk etti, gitti. Tüydü herkes. Kalanlarla da benim bir alakam olmadı."
Kişinin seçtiği inanca da yaşama da bir diyeceğim olmaz, ama bir Rum'un ağzından dökülen bu tuhaf Rum tarifi bana Pipis'in en acısından bir azınlık psikolojisiyle büyüdüğünü düşündürttü. Çocukluk gibi kişiliğin o en hassas oluşum sürecinde, en yakınındakiler tarafından dışlanan Pipis, ola ki çözümü bir lanet gibi gördüğü farklılığı inkâr etmekte bulmuş, inkâr edilenin yok sayılmayacağını ise, o üzerine alınmadığı gavur nidaları anlatıyor olsa gerek.
Yetiştiği dönem Rumlar da dahil tüm gayrimüslim azınlıklarda yaşadıkları ülkeye dair umut ve güvenlerinde derin yaralar açan ve binlerce ailenin istemeye istemeye yeniden yollara düştüğü 6-7 Eylül olayları sonrasına ve Kıbrıs harekatının tam ortasına denk gelen Stelyo Pipis, "tüydü herkes"le geçiştirmeyi tercih etmiş yakın tarihi. Ve tabi böyle koloni halinde yaşayan sonra da tüyen bu garip Rumların kalanıyla da bir alakası olmamış.
Onunki kendi tabiriyle mutlu azınlık hikâyesi. Kendisi gibi olanlardan hareketle şu ilginç saptamalarda bulunmuş: "Mesela Fedon Abi var. O da Rum ama benim gibi Türk büyümüş. Bizler hiçbir zaman Rumluk nedir bilmedik. Annem mesela Elisabeth'tir adı, tanışan hiç Rum demezsin. Zaten Rum'u Türk'ü mü var? Hepimiz aynıyız, insanız. Üç günlük dünyada bunlara takmayacaksın..."
Bir Rum'un, "Rumluk nedir bilmedik" deyişinde eşyanın doğasına aykırı bir şeyler yok mu? Neden annesini tanısak hiç Rum demezmişiz. Tanıyalım ve ne kadar güzel bir Rum diyelim, hakkını vere vere Rum... Nedense üzüldüm okuyunca ve gün boyu düşündüm nedir benim için mutlu azınlık hikâyesi diye. O henüz tam anlamıyla olamadığımız bir şey olsa gerek, bu denli düşündüğüme göre...
Azın da çoğun da mutluluğu, kişiliğini, o kişiliğin altındaki her bir kimlik birimini özgürce yaşamasından geçer. Az olan, bugün kendi kültürü için yapabildikleriyle atalarına vefa borcunu öder bir de ve çocuklarına farklılığı nimet gibi yaşayabilmeyi miras bırakmak ister.
Aşırı milliyetçiliğin de köktendinciliğin de tuzağına düşmeden, kendisini kendisi kılan o toplumsal kimliği layıkıyla yaşamak ve geliştirmek ister mutlu azınlık. Kendisini "güvenilmez öteki" gören zihniyetin yaşattığı sorunların hallini istediğinde, bunun "Bak yine bir şeyler talep ediyorlar" diye değil, eşit yurttaşlığın ve ülke onurunun bir parçası olarak algılanmasını ister.
Kimliğinin, tarihinin, kültürünün önyargıların, hamaset kampanyalarının, hakaretlerin ilham kaynağı olmadığı bir ülkede, kendisini yine kendi isteğiyle çoğunluğa açar, paylaşır mutlu azınlık. Ve ancak o zaman Stelyo Pipisin son sözlerinin hakkı verilebilmiş olur: "Hepimiz aynıyız, insanız. Üç günlük dünyada bunlara takmayacaksın..." (KK/BB)