Kokular, renkler, sesler birbirine karıştıkça evin bu zahmetli odası bir oyun bahçesine dönüşebilir. Yerine göre bir ritüeldir portakal reçeli yapmak ya da biber doldurmak. Mutfak "mesai"ye dönüşmezse güzeldir aslında; kadınlar en çok bundan yakınır zaten.
Ama, kendim dahil çok kadın tanırım, "Bulaşık yıkarken rahatlıyorum" ya da "Yemek yapmak benim için harika bir terapi" diyen. Kendimizle baş başa kaldığımız, düşünmeye, gözden geçirmeye fırsat bulduğumuz zamanlardır belki. Yalnız yaşayan bazı erkeklerin mutfakları, evin bodrumu ya da balkonu gibidir, ayda yılda bir ayak basılır.
Buzdolabındaki en taze yiyecek, son kullanma tarihinin üzerinden üç hafta geçmiş kaşar ya da açılıp yarısı yenmiş, yarısı da bozulmaya terk edilmiş tonbalığı olabilir. Hiçbir yalnız erkeğin buzdolabında hünkar beğendi ya da ayva tatlısı bulunmaz. Dışarıdan sipariş edilmemiş ya da birileri yapıp getirmemişse...
Bazı kadınlar sever mutfakta erkek görmeyi. Yalnızca kendilerine yardımcı oluyor diye değil, ne kadar becerikli sevgilileri ya da kocaları olduğunu görmek ve ilk fırsatta bunu eşe dosta anlatmak için de değil.
Kadınların anavatanıymış gibi davranılarak her türlü gıdanın, aletin ve eşyanın kadınlar alsın diye pazarlandığı bu yüzyılda, mutfaktaki rolü paylaşıyor olmaktan dolayı severler. Orada harcanan emeğin ve zamanın ne kadar değerli olduğunu, yapılan işin sanıldığı kadar 'kolay' olmadığını erkeklerin de bizzat yaşayarak öğrenebileceği ihtimalini severler.
Mesela pikniğe gidildiğinde mangalın tüm sorumluluğu erkeklerin üzerinedir. Seve seve üstlenirler bu görevi. Kadınlara düşense en yakın çeşmeye gidip sebzeleri yıkamak, belki salata yapmak olur. Şaşmaz bir düzende işler bu piknik sistemi.
Evde ise et yemekleri ve salatalar en çok cezbeder erkekleri. Kabak dolması ya da mercimek çorbasına hiç dokunmazlar mesela.
Onların tarif defterleri de yoktur. Meslekleri aşçılık değilse bir tutam tuzun aşağı yukarı hangi miktarda olacağını bile bilmezler. Mutfak tezgahına gelişigüzel bıraktıkları kavanoz kapakları, domates kabukları, kirli bıçaklar kadınların "Katiyen tahammül edemem" diyerek toplayıp temizledikleri şeyler olur.
Balkona çamaşır asmaya çıkmazlar, sokakta bebeğin arabasını sürmeyi sevmezler, evde bulaşık yıkarken görünmek istemezler... Ama piknikte mangal ateşine rüzgar yaparken gururlanır, üstelik yaptıkları işten keyif alırlar.
Bir de, ateşte pişen etleri başka gıdalara, bitkilere filan benzetirler, ki komiktir: "Lokum gibi oldu valla... Şu ete bak, pamuk gibi, yenmez mi bu?.."
Bir de sürekli övgü dolu sözler duymak isterler. "Bir taskebabı yapar, parmaklarınızı yersiniz", "Salatasının üzerine salata tanımam" dememizi beklerler. Bu başarılarıyla övünürler.
Ama galiba hiçbiri de "Krem breule'm nefistir, domatesli pilavımın üzerine yoktur" filan demez, diyemez.
Erkekler için mutfağı cazip hale getirecek bir şeyler mi gerekiyor acaba? Mesela:
* Çiçekli-böcekli-meyveli mutfak önlükleri yerine, Örümcek Adam, Terminatör, X-Man desenli önlükler yapılsın.
* Fırın eldivenleri kaleci eldiveni gibi tasarlansın.
* Çöp kutusu yüksekçe bir yere koyulsun; basket atmayı severler!
* İsviçre çakısını da severler mesela; onun gibi birden fazla fonksiyonu bir arada sunan aletler üretilsin.
* Mutfakta içi her daim dolu bir bira fıçısı şart!
* Televizyon mutlaka olsun ve öyle bir ayarlansın ki yalnızca Fashion TV, Kurtlar Vadisi ve futbol maçları izlenebilsin.
* Mümkünse porselen, kristal gibi 'kırılgan' maddelerden yapılmış kap-kacak bulundurulmasın! Demir çelik olabilir.
* Deterjanı kendisi koyan, bulaşıkları kendisi yerleştiren ve uzaktan kumandayla çalışan bulaşık makineleri icat edilsin.
* Mutfak aletlerinin kullanım kuralları mümkün olduğunca basitleştirilsin.
* Ocağı yakmak için kullanılan çakmak Zippo olsun.
* Mutfakta, internete bağlı bir adet dizüstü bilgisayar olsun ki makarna suyunun kaynamasını beklerken ayaküstü oyun oynayabilsinler.
* Etrafta çerez dolu kaseler, küllük ve benzeri mühimmat bulundurmak faydalı olabilir.
* Yemek kitaplarının dili değişsin, yeni bir mutfak terminolojisi oluşturulsun. "Bir tutam tuz" yerine "çakının ucuyla tuz" diye yazılsın mesela.
* Tencere, tava, cezve gibi mutfak eşyaları yıldız futbolcu desenleriyle bezensin. (Takım kuracağım diye onlarca tencere almaya kalkabilirler, bu maddeyi yeterince büyük bir mutfağınız varsa dikkate alın).
* Yemeğin yanması ya da başına başka bir felaket gelmesi durumunda acil çözüm için mutfak panosunda pizzacı, kebapçı, hamburgerci telefonları bulundurulsun.
Bu şartlar yerine gelirse erkeklerin mutfaktan uzak durması için hiçbir sebep kalmayabilir. Gıda sektörü her ne kadar onların yeme-içme alışkanlıklarına hizmet eden hazır paket ürünler sunsa da, kurutulmuş bir patlıcan lokmasını kaynar suya bırakınca onu kendiliğinden karnıyarığa dönüştürebilecek bir devrim henüz yapılmadı... (SD/BA)
* Selen Doğan'ın yazısı Uçan Süpürge'de 26 Temmuz 2006'da yayımlandı.