Mütevazı Gaziantep'ten
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sanayi ve ticaret merkezi olan Gaziantep, önceleri devletin unuttuğu bir şehirdi. Tekel İçki Fabrikası'ndan başka devlet yatırımının olmadığı bu mütevazı kent, özel teşebbüsün gayretleri ve Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler'in (KOBİ) üretimine dayanan imalat sanayi ile kendi iç dinamiklerini geliştirerek üst üste atılımlar yaptı.
Organize cennetine
GAP'ı gözetip, "GAP'ta pişer bize de düşer" söylemini geliştirerek, buradan yetişecek ürünlere katma değer sağlayacak tesisleri oluşturdu. 4 adet organize sanayi bölgesi, Küçük ve Örnek Sanayi Siteleri, esnaflıktan holdingleşmeye ve kurumsallaşmaya yönelik çabaları bu hedefin bir parçası idi.
Üretilenler
Türkiye, bu küçük Anadolu kentinin gelişimini hayranlıkla izliyor, GAP'ı ziyaret etmeye gelen ülkelerin büyükelçileri mutlaka Gaziantep'e gelip gelişimi yerinde inceliyordu. Gelişim eğilimi giderek artan Gaziantepliler çıtayı yükseltmişler, savunma sanayine talip olmuşlardı. Antepfıstığının yüzde 90'ı, kırmızı kabuklu mercimeğin, yüzde 80'i, makarnanın yüzde 60'ı, makine halısını yüzde 80'i, çelik kasa üretiminin yüzde 80'i, PVC'nin yüzde 25'i Gaziantep'te üretiliyor, tekstil sektöründe Türkiye'nin lokomotifi haline geliniyordu. Özalizm ile birlikte gelişimine ivme katan kentte, dün kamyon şoförü olarak tanınan biri bugün önemli bir sanayici haline gelmiş, emekle sermaye arasındaki çelişki de korkunç boyutlara varılmıştı bile. Süratli ve altyapısı sanıldığı kadar güçlü olmayan bu gelişimin aslında sanal olduğu dünyada arka arkaya yaşanan küresel krizlerin yansımasıyla görüldü. Görülmeye de devam ediliyor.
(MG/YÖ)