"Bazı maddelerine bakıldığında düzgünmüş gibi gözüken ama son derece muğlak; çoğunluk ile çoğulculuk idealini birbirine karıştıran bir metin."
Prof. Dr. Büşra Ersanlı, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in hazırladığı "Mutabakat Metni"yle ilgili bianet'in sorularını yanıtladı.
"Herkes hapiste kalsın diyor"
Bülent Arınç'ın "muhatabı kim" diyerek tepki göstermesini nasıl açıklayabiliriz?
Bu mutabakatın hazırlanma yöntemi de muğlak, içeriği de. Çiçek, buna sahip çıkanlar imza atsın mı demek istiyor? Arınç'ın "muhatap kim" demesi doğru ama bu soru üzerinden "muhatap hükümet değil" diyor. Bu tamamen hükümetten hükümete çoğunluk mizanseni. Amerika'daki gibi böyle tartışmalarla sanki demokrasi varmış gibi sunulur. Yani AKP çoğulculuğu da diyebiliriz; aile içi mutabakat olur mu?
Diğer siyesi partilerle bir araya gelip; meclisi toplayıp Kürt sorununu son 35 yıl çerçevesinde tartışmayı göze alamıyorsan, kendi projeni etkin pişmalık yasasını göstererek "herkes hapiste kalsın" üzerinden kuruyorsun demektir. Değişen ve ilginç olan hiçbir şey yok.
"Çoğulcu anayasa istemesi doğru ama somut değil"
Mutabakatı olumlu, olumsuz yönleriyle nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birinci madde, "şiddeti ve terörü benimseyen hiçbir anlayış kabul edilemez" diyor. Bu doğru olmakla birlikte arkasından yasalarla tanınan etkin pişmanlıktan söz ediyor. O maddelerin değiştirilmesi gerektiğini kendileri de biliyor.
Sorunun özünü, tarihsel gelişimini, çoğulculuğun esası üzerinden değerlendirmek gerekir. İnsanları şiddet yöntemini kullanmaktan caydırmak başka bir şey, "gel tamamen benim yanıma geç bütün geçmişini reddet, yakınlarını ihbar et" demek başka bir şey. Öncelikle terörle hiç ilgisi olmayan çoğunluğunu BDP'lilerin oluşturduğu 8 bin kadar tutuklunun serbest bırakılması gerek.
İkinci maddede diyor ki "hükümet, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleriyle uyum içinde olmalı." Bugünkü iktidarın kendi adına bir şahıs üzerinden ya da bakanlar kurulu tarafından böyle bir metin empoze etmeye çalışması demek "çoğunluk rejimini devam ettiriyoruz" demek. Çünkü CHP, "Meclis toplansın" teklifi götürdü ancak AKP bunu kabul etmedi; birlikte konuşulmadı. Çiçek, "Partiler üstü olsun" diyor; partiler bile bir araya gelemiyorsa nasıl olacak bu; çok muğlak. Yurttaşlardan da destek istiyor; bu kadar muğlak ve soyut bir şeye nasıl bir destek bekliyor.
5. maddede "güvenli güçlerinin imkanları geliştirilecek" diyor; meclis başkanı neden böyle bir vurgu yapıyor onun görevi değil ki. Hemen arkasından çoğulcu bir anayasa istiyor; bu doğru ama somut değil. Çoğulculuk çoğunluk üzerinden değil, zihniyet değişimi ve yasama ile sağlanabilir. Bu noktada, CHP ve BDP'nin yeni anayasa konusunda çok güçlü şekilde direnmesi gerekiyor; bunu yapıyorlar ama daha da somuta indirmeliler.
"Ademi merkeziyetçiliğin adı bile geçmiyor"
Çiçek, konuşmasında İspanya örneğinden; mutabakatta da yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden bahsediyor?
İspanya'dan bahseden bir insanın çağdaş kavramları da kullanarak işin özüne değinmesi gerekiyor. Ademi merkeziyetçilik, öz yönetim, özerklik, yerelleşme. Ancak mutabakatta adem merkeziyetçilik adını dahi anmadan bir de "idari vesayet"ten bahsediliyor. Şu anda zaten vesayet var; yerel yönetimlerin adı bile yok. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinde sadece Güneydoğu'nun kalkındırılmasından bahsetmek klasik kalkınmacı modeli empoze etmek demek. Kalkınma, yerel yönetimlerin sadece bir parçasıdır. (NV)