* Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
6'lı Masa'nın 30 Ocak'ta kamuoyuna duyurduğu 244 sayfalık "Ortak Mutabakat Metni" tüm başlıklarıyla kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Bu başlıklardan biri, altı partinin Türkiye'nin ekoloji politikalarını iyileştirmek için getirdiği çözüm önerileri ve bu alandaki vaatleri.
Polen Ekoloji Kolektifi, metni politik ekoloji bakış açısıyla değerlendiren ekoloji örgütlerinden biri.
Kolektif tarafından dün (31 Ocak) yayımlananan metinde Millet İttifakı'nın liderliğini üstlenen Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) İkinci Yüzyıla Çağrı Vizyonu belgesindeki temel çelişkilerin Mutabakat Metni'nde de devam ettiği vurgulandı.
Karşıt vaatler
Polen Ekoloji Kolektifi'nin değerlendirmesinde öne çıkanlar şöyle:
"Metnin diğer bölümlerindeki siyasal demokrasi vaatlerindeki tutarsızlıklarda –örneğin Kürt sorununa demokratik barışçıl bir çözüm, İstanbul Sözleşmesi ve LGBTİ+ hakları, emekçilerin örgütlenme hakları, terörle mücadele, siyasi partiler yasası gibi yasalarda hiçbir demokratikleşme adımından bahsedilmemesi- olduğu gibi, Sektörel Politikalar başlığı altında da 'tarım', 'sanayi ve teknoloji', savunma sanayii, enerji, madencilik, ulaştırma, vb alt başlıkları ile İklim değişikliği, doğa hakları ve çevre, hayvan hakları, ormanlar, su yönetimi gibi alt başlıklar arasında da birbirini tamamen karşıt vaatler, projelerden bahsediliyor.
"Sanayi, madencilik vb. ile iklim, orman, su ve hayvan haklarının 'sektörel politikalar' altında toplanmasındaki garibetin üzerinde uzadıya durmaya gerek yok. Ama bu bakış açısını, mantaliteyi yansıtan bir işaret sunuyor. Alt başlıklar incelendiğinde de bu garabetin en ince şekilde inşa edildiğini görebiliyoruz.
"Özetle söylersek, bir taraftan altın, demir, nadir toprak elementleri madenciliği, doğalgaz, kaya gazı, projelerine tam gaz devam edilecek, fosil enerji kaynaklarının geliştirilmesi, Türkiye'nin doğal gaz vb. üssü haline getirilmesinden bahsedilirken, nükleer santral yapımı ve 'küçük modüler reaktörler' inşası, tarımda endüstriyel uygulamalar, endüstriyel hayvancılığın desteklenmesi gibi çalışmalardan bahsederken, diğer taraftan da çevre ve ekoloji vb. davalarının kamu davası sayılması, siyanür, sülfirik asit vb. gibi ağır toksitlerle ayrıştırmaların yasaklanmasından bahsedilmektedir. Çevre hukuku doğa hakkı esasında belirlenecek derken maden ve enerji politikaları doğa ve yerel halkın yaşam hakkı esasında belirlenmiyor. Bu söylemleri tezatlık uygulamada sermaye odaklı bir politika uygulanacağını işaret ediyor."
Fotoğraf: Polen Ekoloji Kolektifi.
Önemli kazanımlar
Polen Ekoloji Kolektifi'nin Mutabakat Metni'nde yazılan ve ekoloji hareketi bakımından önemli ve olumlu bulduğumuz sözler/vaatler ise şöyle:
"Mutabakat metninde, ekoloji mücadelesi açısından en önemli vaat, 'Çevre, ekoloji, tarihi ve kültürel değerler, doğal ekosistemler ile halk ve çevre sağlığının korunması gibi amaçlarla açılacak davaları kamu davası olarak kabul edip harçtan muaf tutacak, yürütmeyi durdurma ya da iptal kararlarını uygulamayan kamu görevlileri ile proje sahiplerine uygulanacak yaptırımları daha ağır hale getireceğiz' maddesidir. AKP döneminde yurttaşların kamu yararına uygun olarak kamu denetimi gerçekleştirilmesinin bir aracı olan dava süreçlerini engellemek için fahiş bilirkişi ve mahkeme harçları getirdi. Dava açmanın önüne birçok engel koydu ve mahkemelerin kamu yararı adına karar almalarını engellemeye çalıştı. Ekolojik yıkım politikalarının sürdüğü ve sürecek olduğu düşünülürse bu vaadin gerçekleştirilmesi mücadele açısından önemli bir kazanım olacaktır.
Somut vaatler:
- Kanal İstanbul Projesinden vazgeçileceğinin ilan edilmesi,
- Plastik atık ithalatını bir takvim doğrultusunda kaldıracağız.
- Yeni termik santral yapmayacak, rehabilite edilemeyen mevcut santralleri için ilgili paydaşların da katılımıyla sosyal ve ekonomik analizler çerçevesinde mağduriyetlere sebebiyet vermeden kapatma planı hazırlayacağız.
- Siyanür, sülfürik asit, silika gibi zehirli toksik kimyasal maddelerin kullanımını içeren ayrıştırma tekniklerini yasaklayacağız.
- Jeotermal enerji kaynaklarının işletiminde deşarj sistemini yasaklayacağız
- Jeotermal kaynakların kullanımında yer altı rezervuar çalışması yapılmadan yerüstü parseller bazında ruhsat vermeyeceğiz.
- Flora ve faunaya zarar veren, toprağın havalanmasını sağlayan küçük canlılar ve böcekler ile mikroorganizmaların kaybına sebep olan anız ve çayırlık alanların yakılmasının önüne geçeceğiz.
- Deniz çevresi ve ekosistemi korumak için belediyelerin ve işletmelerin arıtma tesisine sahip olmasını sağlayacak, mevcut olanların etkin işletimini denetleyeceğiz
- Ormanlarda imar ve yapılaşmaya izin vermeyeceğiz.
- Ormanlarda, nitelikli doğa alanlarında, tarım alanlarında, korunan alanlarda ve sulak alanlarda çevreye zarar veren tesislere izin vermeyeceğiz.
- Ormanları usulsüz kullanıma açma ve işgal etme suçlarıyla etkili biçimde mücadele edeceğiz.
- Islah adı altında yapılan izinsiz ve denetimsiz orman kesimlerini durduracağız
- Orman yangınlarının makul sürede kontrol altına alınmasını sağlayacak ve daha geniş alanlara yayılmasını önleyecek stratejiler oluşturacağız.
- Yanan orman alanlarına verilen yasaya aykırı imar izinlerini iptal edeceğiz.
- Su havzalarını, sulak alanları ve su varlığımızı koruyacak, varlığını sürdürmesini sağlayacak, ayrım gözetmeksizin herkesin ücretsiz, güvenilir suya erişim hakkını yasal güvenceye kavuşturacak bir Su Kanunu'nu derhal çıkaracağız.
- Sulak alanlarda ve bu alanları besleyen havzalarda her türlü atığa, kanalizasyon uygulamalarına izin vermeyeceğiz.
- Göl ve nehirlerimiz için risk haritaları oluşturacak, çölleşmekte olan göl ve nehirlerimiz için acil eylem planlarını uygulamaya koyacağız.
- Derin deniz deşarj projelerinden vazgeçeceğiz.
- Müsilaj oluşumunu engellemek için göl, gölet, nehir, deniz gibi su kaynaklarımızı teknolojik sistemlerle sürekli takip edecek, fiziksel, kimyasal, biyolojik kirleticileri engelleyecek, vatandaşlarımızın deniz suyu kalite verilerine şeffaf olarak ulaşmasını sağlayacağız."
Kanal İstanbul Projesi, Kaynak: Anadolu Ajansı.
Sonuç
"Millet İttifakı'nın Mutabakat Metnine de damgasını vuran 'ikililik"in temelinde, sermayenin çıkarları ile toplumun çıkarları arasındaki çelişkilerin uzlaştırılması gayreti yatmaktadır. Bu çabanın ideolojik bir hegemonya amacını güttüğü açıktır. Bu açıdan önümüzdeki dönemde de esas sorun ekoloji mücadelesinin, ekolojik yıkımın küresel olarak vardığı boyuta denk düşecek düzeyde bir örgütlülüğe kavuşturulması ve mücadelenin daha demokratik, daha yaygın ve daha derin hale getirilmesi olduğunu söylemeliyiz. Biz bu görevler doğrultusunda mücadele etmeye devam edeceğiz."