Türkiye’de futbol liglerinin isminin çeşitli firmalarla, şans oyunlarıyla anılmasına alıştırıldık. Önümüzdeki yıl ligin adı “Turgay Şeren Sezonu” olacak.
Futbolun güzel bir oyun olduğu, oynayanların “güzel abiler” diye anıldığı günler gerilerde kaldı.
Futbolda dokuz kusurlu hareket vardır; onuncusu endüstriyelleşmedir bana sorarsanız. 10. Kusurlu harekette veriler ceza atışında futbolu son golü kendi kalesine atalı çok oldu.
Oysa Lefter Küçükandonyadis, Hakkı Yeten, Can Bartu, Metin Oktay, Turgay Şerenlerin oynadığı dönem başkaydı.
“Yeşil sahalar” tamlamasının bir deyim olarak kullanıldığı; Avrupa’da oynanan futboldan ağza pelesenk olduğu dönemlerdi futbolun o güzel günleri. Çünkü yeşil çimde oynanması gereken futbol, kışın çamura batan, yazın toza bulanan “emekçilerinin” yüzü hürmetine yol alıyordu bu memlekette. Turgay Şeren dönemlerin efsanelerinden biri. 7 Temmuz günü kaybettik Turgay Şeren’i.
Futbolu güzelleştiren tüm “güzel abilerin” nezdinde Mehmet Yüce’nin turgay Şeren ile kısa röportajını yayınlıyoruz.
Röportaj, Mehmet Yüce’nin İletişim Yayınları'ndan çıkan Türkiye futbol tarihini aktardığı “Futbol Tarihimizin Yeni Devreleri” adlı üç ciltlik çalışmasının 1952-1992 yılları arasını anlattığı ilk cildinde yayınlandı. İlk cildin adı dönemin ve Turgay Şeren’in ruhuna uygun: “Romantik Yürekler…*
* * *
Milli Takım’ın kalesini başarıyla koruyan Turgay Şeren’e, Almanya’yı 2-1 mağlup ettiğimiz müsabakadan sonra “Berlin Panteri” lakabı takıldı. Turgay Şeren hâlen hayatta, İstanbul Ulus’taki evinde yaşıyor. Onunla yüz yüze röportaj yapma mutluluğuna erişmiş olmaktan dolayı kendimi çok şanslı addediyorum:
Müstesna Yürekler:
Turgay Şeren Almanya’yı 2-1 mağlup ettiğimiz maçta kalemizi koruyan Turgay Şeren, bizzat Almanlar tarafından büyük övgü almıştı. Bu maçtan sonra “Berlin Panteri” lakabını alan büyük kaleci ile geçtiğimiz sene (2015) bir röportaj yapma mutluluğuna eriştim.
Arkadaşım Fethi Aytuna ile ziyaret ettiğimiz Turgay Bey’in sağlığı hiç de iyi değildi. Bununla beraber, her şeyi bugün gibi net bir biçimde hatırlıyor ve suallerimize kolaylıkla cevaplar verebiliyordu. Şu anda kendisi ile yaptığım röportajın ses kaydını dinliyorum. Turgay Bey’in sağlığının bozulmasına canından çok sevdiği eşini kaybetmesi sebep olmuştu. Önce bize uzun uzun onu anlattı. Sükûnetle dinledik. Fazla bir şey söyleyemedik. Sonra konuşmaya başladık:
- Tekrar başın sağ olsun, sağlığın nasıl Turgay Ağabey?
- (Gülerek) Sağ olasın, iyi olmaya gayret ediyorum.
- (Fethi Aytuna) Vefa Kaptanı Galip Haktanır’ın selamı var size.
- Dünya iyisidir o, ne yapıyor?
- İyi maşallah!
- (Ben) O sizin ağabeyiniz oluyor değil mi? 1921 doğumlu.
- Tabiî, ben 80-81 yaşındayım. O benden on, on iki yaş büyüktür.
- Gramofonunuz çok güzelmiş Turgay Ağabey...
- Evet, onu bana hediye etmişlerdi.
Randevu almak için Turgay Şeren’le telefonda konuşurken annemin bana zamanında söylediği bir olayı anlatmıştım. Anneme göre babam, Galatasaray Lisesi’nin Grand Cour’unda futbol oynarken Turgay’la çarpışmış ve sol omzuna platin bir çivi takılmıştı.
Turgay Bey’in bu hâdiseyi hatırlaması elbette mümkün değildi. Bununla beraber babamı hatırlıyor. Lise yıllarını başlıyor anlatmaya...
- Ben Grand Cour’da forvet, Galatasaray’da ise kaleci oynuyordum.
- Hattâ, hususî bir iki müsabakada forvet oynadığınızı biliyorum.
- Evet, oynadım. Santrfor da oynadım, gol de attım.
Turgay Bey’le evindeki kupa, şilt ve madalyalardan konuştuk. Evi orta büyüklükte bir kulübün müzesi gibi, etraf büyük kalecinin kazandığı mükâfatlarla dolu...
- Böyle bir yaşam kolay kolay kimseye nasip olmaz Turgay Ağabey.
- Meselâ şu fotoğraf Yaşin’ledir.
- (Fethi Aytuna) Sizin jübileniz için gelmişti değil mi?
- Evet. Çok güzel bir fotoğraftır.
- Bakın bu fotoğrafta Necmi, Muzaffer, Özcan, Baba Gündüz var. Çok gençtim. Bana 19 yaşında Millî Takım kaptanlığı verdiler. Kaleciyken her futbolcuyu arkadan görüyorsunuz. Sizin devamlı kendilerine baktığınızı hissederler. Öyle bir kaptanlık yaptım ben.
- Gündüz Kılıç bir Fenerbahçe maçından evvel tam merdivenlerden çıkarken size “Turgay bugün sen en önde çıkacaksın’’ demiş, doğru mu?
- Her zaman o kaptan çıkardı. O gün bana verdi kaptanlığı. Her şeyi o yapardı Galatasaray’da...
- Suphi Batur Bey bir hâtırasında “Turgay’ı Galatasaray kalesine ben koydum ilk defa,” demiş.
- Doğrudur. (Suphi Batur’la olan bir fotoğrafını gösteriyor).
- Nasıl yendiniz Almanya’yı Turgay Ağabey?
- Vallahi, Allah tarafından bir güç geldi bana. Çok kurtarış yaptım.
Turgay Ağabey sorulardan yorulmuş olacak, o bir soru sordu bana:
- Ne yapıyorsun sen?
Turgay Ağabey’e mesleğimi söyledikten sonra on beş senedir futbol tarihi üzerine araştırma yaptığımı anlattım. Osmanlı Melekleri ve İdmancı Ruhlar'dan bahsettikten sonra şöyle dedim:
- Üçüncü cilde bu röportajı koyacağım Turgay Ağabey. Romantik Yüreklerde siz de olacaksınız. Bu kitap basılınca size getirip, imzalayacağım.
- İnşallah, çok teşekkür ederim. Umarım o zaman hayatta olurum.
- Elbette olacaksınız. Rahmetli eşiniz de sizin sağlıklı ve moralli olmanızı isterdi değil mi?
Turgay Ağabey’in dikkati bizden uzaklaşıyor. Belli ki sevgili eşinin yüzünü görüyor o sıra... Sonra yorgun gözlerinden iki damla gözyaşı dökülüyor. Neyse ki Fethi bir fotoğraf buluyor. Turgay Bey’in çocukluğundan, annesinin kucağında... Üzüntülü hâli bir nebze olsun geçiyor. Ben de çocukluğunu, talebeliğini ve umutsuzca babamı soruyorum ona. Hiç anısı var mı acaba, benim bile çok az hatırladığım babamla.
- Biz hep beraberdik. Beyoğlu’nda Budak Pastanesi’nde dondurma yerdik. Baban bize dondurma alırdı. Ses tiyatrosuna giderdik sonra, güzel kızlar vardı orada.
Çok hatırlamıyor Turgay Ağabey. Ben de konuyu değiştiriyorum. Şu meşhur golü soruyorum ona:
- Metin Oktay’ın ağları deldiği maçta siz de oynamıştınız.
- Evet, ağları delen maçta oynadım ben. Büyük hâdise oldu.
- Metin Oktay nasıl bir insandı?
- İnsan olarak da futbolcu olarak da çok iyiydi. Hep benimle olmak isterdi. Metin Oktay’ın Galatasaray’da başlaması ile takım çok güçlendi. İki ayağı ve özellikle kafa vuruşları muazzamdı. Ben onun kaptanıydım. Ben oynamıyorsam o kaptan olurdu.
- Kaptan olmak farklı mıydı o devirler?
- Elbette. Bir kaptan hem saha içinde hem de dışında arkadaşlarına kol kanat gerer ve kendini sevdirir.
Beni rakip takım taraftarları da sever ve alkışlardı. Ben liseden çıkmayım. Bizim zamanımızda saygı ve sevgi daha çoktu.
- Selanik’te bir kupa kazandınız galiba.
- Evet, yenmediğimiz takım kalmamıştı.
Turgay Ağabey’e bu kupanın da geçtiği bir yazımdan bahsettim. Bir iki sene önce Galatasaray’ın Bülentleri diye bir yazı yazmış, Galatasaray dergide Sevgili Mehmet Şenol yayınlamıştı.
- Okur musun bana?
Yazıyı yanımda getirmiştim. Turgay Şeren’e okumaya başladım… (HK)
* Mehmet Yüce'nin İletişim Yayınları'ndan çıkan üç ciltlik çalışması:
Romantik Yürekler: Futbol Tarihimizin Yeni Devreleri: 1952-1992 Türkiye Futbol Tarihi 3. Cilt
Futbol Tarihimizin Klasik Devreleri: 1923-1952 Türkiye Futbol Tarihi 2. Cilt
Futbol Tarihimizin Kadim Devreleri Türkiye Futbol Tarihi - Birinci Cilt, 2016