Sosyal ve politik mücadelelerin ortaklaştığı, dayanışmacı ve müşterek bir siyasi Akdeniz tahayyülü mümkün mü?
“Krize Karşı, Müşterekler İçin: “Yeni” bir Akdeniz’e Doğru” başlıklı geniş katılımlı ilk Mataroa Buluşması, bu sorunun yanıtını bulmak üzere sekiz farklı ülkeden 25 katılımcıyla Yunanistan’da bir araya geldi. Çoğunlukla Akdeniz Bölge’sinde bulunan toplumlar üzerinde yaşayan ve(ya) çalışan sosyal bilimcilerden oluşan grup, Yunanlı sosyal antropolog Nikolas Kosmatopoulos önderliğinde Maria Bareli, Takis Geros, Dimitrios Zikos, Penny Koutrolikou’nun kurduğu inisiyatifin çağrısı üzerine Ikaria Ada’sında buluştu.
İnisiyatif; Batılı hegemonik güçler tarafından kriz söylemi ile neo-liberalizmin deney alanı haline getirilmeye çalışılan Akdeniz Coğrafya’sında yükselen politik mücadeleleri anlamayı, araştırmayı, üzerine söz söylemeyi, sözü yazıya/imgeye/eyleme dönüştürmeyi amaçlıyor.
Buluşmaya ismini veren Mataroa aslında bir gemi. 1945 Aralık ayında, Yunanistan İç Savaşı öncesi ülkesinden ayrılmak zorunda kalan muhalif ve eleştirel yazar, sanatçı, düşünür, siyasetçileri vs… Pire Liman’ından Fransa’ya ulaştıran geminin ismi.
Gemi ile Fransa’ya ulaşabilen bu eleştirel düşünür ve aktivistler daha sonra ‘68 baharında Fransa’da doğacak isyana da kendi rengini vermiş. Sözgelimi, “Toplumun Oluşumunun Tahayyülü” kitabının yazarı ve “Socialisme ou Barbarie/Sosyalizm ya da Barbarlık”ın kurucularından Cornelius Castriadi bu düşünürlerden biridir. Diğer bir deyişle Mataroa ve ardındaki hikaye, modern Yunanistan siyasetinin mitsel bir sembolü olarak da görülebilir. Mataroa Gemisinin tarihçesinden hareketle, Ikaria toplantısı günümüzde tüm Akdeniz’de yeni bir radikal ve eleştirel bilgi üretim/iletişim/eylem ağı oluşturmayı hedeflemekte.
Buluşmanın ismi kadar mekanı olan İkaria Adası da tarihsel, kültürel ve politik açıdan oldukça önemli. Öncelikle, İkaria Adası Yunanistan’ın sol tarihinde oldukça manalı bir yere sahip.
Yunan Komünist Partisi (KKE) 1920’lerden beri Ada’da etkin rol oynamış ve 1964’te Partinin yasallaşmasının ardından adadaki tüm seçimlerde çoğunluğu sağlamış. İkinci Dünya Savaşı ve Yunan iç savaşının ardından, “Kızıl Ada” olarak bilinen İkaria, komünist, radikal ve hatta “liberal” oldukları için rejim karşıtı ilan edilenlerin 1947-1950 arası sürgün yerlerinden birisi olmuş. Günümüzde ise İkaria Adası “dayanışmacı ekonomi” pratiğini yaşatabilen ender yerlerden birisi. Adanın kendine has “dayanışma ekonomisi” kimi zaman ada halkının yaşadığı açlık ve savaşlara karşı geliştirdikleri bir savunma mekanizması olarak yorumlansa da, bu tür bir ekonominin canlı kalmasında, Ana Kara’dan Ada’ya sürülen entelektüellerin ve Ada halkının komünizmi temel alan siyasi görüşleri ve felsefeleri kendi kültürleri içinde özümsemelerinin de büyük bir önemi var.
İkaria, uzun bir sure, diğer Yunan adalarındaki turizm patlamasından nasibini alamamış, ücra, unutulmuş ve geri kalmış bir ada imajına bürünmüş. Yakın zamanda, Batı basınında hakkında çıkan haberler adanın yeniden “keşfedilmesine” yol açmış. Ancak, adaya övgüler düzen bu haberler, dayanışma ekonomisinden hiç bahsedilmemekte. Bunun yerine, ada halkının dünyanın ve Avrupa’nın en uzun yaşam süresine sahip olması, sağlıklı yaşam tarzı uzun ömürlerini sevdikleriyle ehl-i keyf geçirmeleri, adanın gündelik hayatında şarap ve müziğin yeri gibi konular adayla ilgili methiye dolu haberlerde öne çıkan konular. Diğer yandan, özellikle Yunanistan’da yaşanan borç krizine dair haberler de, neo-liberal politikaların dayatmalarına karşı İkaria ütopyasını anakaraya taşımak için mücadele veren adalı eylemciler “tembel” ve “aylak” olarak gösteriliyor.
Adaya rengini, şeklini, kokusunu veren “dayanışmacı ekonomi,” onun turistik bir ürün olarak paketlenmesi sürecinde “uzun ve sağlıklı yasam tarzı” olarak pazarlanıyor. Kısacası, adadaki komünist duruş ve bugün hala yaşayagelen “dayanışmacı ekonomi” de bir anda Yunanistan’daki “krize” istinaden üretilen neoliberal politikalar çerçevesinde pazarlama nesnesi haline getirilebiliyor.
14-19 Temmuz tarihleri arasında İkaria’da gerçekleştirilen Mataroa Buluşması, ada sakinlerinin yakinen yaşadığı neo-liberalleşme sürecinin Akdeniz ve ötesindeki (ABD ve Afrika dahil olmak üzere) yankılarını değerlendirmek ve kriz söylemi adına müştereklere karşı açılan savaşa nasıl bir ortak tutum alınacağını tartışmak üzere organize edildi.
Atina Ulusal Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Atina Panteion Üniversitesi Sosyal Antropoloji Bölümü, İkaria Belediyesi Dokümantasyon, Araştırma ve Eylem Merkezi ve diğer yerel dernekler toplantıyı destekledi.
Altı gün boyunca süren tartışmalar gündüzleri katılımcıların kendileri arasında devam etti. Üçüncü günün akşamında katılımcılar sunumlarını adanın farklı mekânlarında ada sakinleri ile birlikte yapılan tartışmalarla gerçekleştirdi. Akşam ada halkına açık yapılan sunumlarda Mısır, Türkiye, Yunanistan’daki güncel politik tartışma ve mücadeleler bağlamında bölge halklarının deneyim paylaşımı sağlandı ve Akdeniz bölgesindeki deneyimlerle Kuzey Amerika ve Afrika’daki gelişmeler arasındaki benzerlikler tartışıldı.
Sosyal bilimcilerin ana temaları
Büyük ilgi gören halka açık konuşmalar, Mataroa buluşmasının yöntemsel ve biçimsel anlamda akademi/gündelik hayat karşıtlığının ötesine geçen bir yapı kurma amacının bir uzantısıydı.
Buluşmanın kurumsal destekleyicileri, toplantıların işleyişi, sunumların dinleyicilere çağrısı ve yürütülen tartışmaların biçimi pratik anlamda akademi içi ve dışı olarak ayrıştırılan ve arasına kalın çizgiler çekilen bu alanların sınırlarının ortadan kalkmasının yollarını aradı. Akdeniz’in çevresindeki ülkelerin, toplum ve toplulukların ortak yaşam kültürü ve mekansal bağlamları temelinde kurulan bu küçük sosyal bilimciler ağı toplantıda su ana temaları ele aldı:
- Küresel sorular içeren kapitalizmin krizi ve kriz söylemi; buna bağlı olarak Akdeniz ve ötesindeki yeni çitleme hareketleri; su, toprak, orman kullanım haklarının kısıtlanması;
- Neo-liberalizme karşı günlük hayatta direnme biçimleri: ve hukukun işleyişine karşı mikro direnişler. Özellikle kent hareketleri ve mekansal çatışma örneği olarak İstanbul’daki Sulukule, Tarlabaşı, Sarıyer gibi ve kentsel bağlamda Gezi olayları deneyimleri.
- Halk isyanları, emek ve hak arayışları: Mısır ve Lübnan’daki halk isyanlarının değerlendirilmesi.
- Çevre hareketlerinin soysal ve politik boyutları: ekolojik değerler adına müştereklerin halk elinden alınıp özelleştirilmesi, yerel ekolojik bilgi dağarcığının ticarileştirilmesi.
Konuşmacılardan Peter Bohmer, Kristin Lawler, Salah Nikolas Kosmatopoulos, Samah Selim, Merve Cağsırlı, Pelin Tan, Aslı Kıyak İngin Mısır, Atina, İstanbul, Lübnan’daki sistem karşıtı, emek ve kent hareketlerinden, Amerika’daki “Occupy” hareketlerine farklı yelpazedeki örnekleri ve deneyimlerini aktardılar. Giorgos Kallis ve Giacomo D’Alisa İtalya ve İspanya’da atık ile iktidar, atığın yönetimi ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi son yıllardaki bu konuda verilen mücadele örnekleri ile aktardılar. Melis Ece Afrika’daki ormanlar ve yasalar bağlamında, Maria Gaglia-Bareli ise İkaria adasındaki alan araştırmasından örnekler aktararak sosyal üretim ve mülkiyet üzerinden “commons/müştereklik” tanımını tartıştılar.
Sonuç olarak, Akdeniz’deki toplumların sosyal üretim, ayaklanmalar ve ekonomik kriz ile mücadele şartları arasında örneklemler küresel ölçekte ele alındı ve müştereklik kavramı tartışıldı. Mataora inisiyatifinin önemli özelliklerinden biri “Yeni” Akdeniz’de Radikal Araştırma Ağı Olanaklarını Keşfetmek ve çoklu mücadelelerin dayanışmasından öğrenmek, ve yeni bir siyasi vizyon geliştirmek. (ST/HK)
* Ayrıntılı bilgi için tıklayın.
* Bu metin Merve Çağsırlı, Melis Ece, Pelin Tan, Aslı Kıyak İngin tarafından yazıldı.