Önceki yazıda da belirttiğimiz gibi Atatürk'e dair, özellikle erken döneme ait bilgiler konusundaki çelişkiler ve eksiklikler günümüzde de devam etmektedir. Doğum tarihi, Ali Rıza Bey'in kimliği, ölüm tarihi, Mahalle Mektebine ve Şemsi Efendi Mektebine başlaması, ayrılması, annesinin ikinci kez evliliği, idadiye başlaması, Selanik'teki evi vb. bilgiler konusunda tarih ve bilgiler hâlâ tatmin edici olmayıp, eksik veya tartışmalıdır. Ona dair daha net bilgiler 1899 yılından itibaren başlamaktadır. Cumhurbaşkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, TBMM dâhil birçok resmi web sitesinde tarih farklılıklarına rastlamak kimseyi şaşırtmamalıdır.
Geçen yazımızda doğum tarihi üzerinde durmuştuk.1 Bu yazımızda da Mustafa ve Kemal isimleri üzerinde bildiklerimizin neler olduğu üzerinde durmak istiyoruz. Sonraki yazımızda da ATATÜRK soyadının hikâyesi üzerinde duracağız.
Atatürk'ün İsimleri: Mustafa Kemal (Kamâl) Atatürk
Atatürk'ün bütün isimlerinin, Mustafa'nın, Kemal'in, Atatürk'ün ve nihayet Kamâl'in ayrı ayrı pek dokunulmamış hikâyeleri var. İlginçtir, Atatürk, ailesinin kendisine koyduğu ilk isminden vazgeçmiş, sonraki bütün isimlerini kendi kendine koymuştur. "Mustafa" isminin yanına önce "Kemal" ismini ekleyecek, rüştiyeden itibaren "Mustafa Kemal" olacaktır. Sonra "Mustafa" kısalır ve "m" (eski deyişle "mim") harfine dönüşür ve "M[im]. Kemal" olur. Rütbe aldıkça "M. Kemal Bey" ve sonra da "M. Kemal Paşa" olacaktır. Mili Mücadele sırasında Mustafa Kemal Paşa, Gazi unvanını aldıktan sonra da -ki bu unvanı sevdiği anlaşılıyor- artık "Gazi Mustafa Kemal Paşa" veya daha çok "Gazi M. Kemal Paşa" ve nihayet "Gazi Paşa" olarak yazılacak, anılacaktır. Sonunda 1934 yılında Latin alfabesi ile "M" harfinden bile vazgeçecek, Mustafa ismini tamamen ve resmen bırakacaktır. Yalnızca Kemal ismini kabul edecek, soyadı olarak da Atatürk'ü seçecektir.
Üstelik birkaç ay sonra Kemal adını da bırakacak, "Kamâl" adını alacak buna uygun olarak yeni bir nüfus cüzdanı çıkarılacaktır. Öldüğünde adı Kemal değil, Kamâl'dir. Bu yazı biraz da "Kamâl" isminin hikâyesidir.'
Mustafa isminin gelişi:
"Kardeşinin hatırasını yaşatmak için..."
Bilindiği gibi Atatürk'ün asıl ve resmi kayıtlara geçen ismi Mustafa'dır.
Mustafa Arapça "istifa edilmiş, seçilmiş" seçkin demek.3 Mustafa ismi dini bir kutsiyet de içeriyor, zira aynı zamanda İslam Peygamberi Muhammed'in de ismi ve bu nedenle Muhammed Mustafa şeklinde zikrediliyor. Bu ismin kendisine neden verildiğine dair, Atatürk'ün ölümünden çok sonra kız kardeşi Makbule Atadan'ın, Enver Behnan Şapolyo'ya yaptığı şu açıklama ile yetinmek zorundayız:
"Ağabeyime ad koymak için bütün hısım ve akraba toplanmışlar. Birçok adlar söylemişler. Fakat babam, bunların hiçbirini beğenmeyerek, ağabeyimin adını (Mustafa) koymuş... Bunun sebebi de, babam küçükken kardeşi Mustafa'nın salıncağını sallarken onu düşürüp ölümüne sebep olmuş. Kardeşinin hatırasını yaşatmak için ağabeyime Mustafa adını koymuşlar."4
Aslında Atatürk, ailesinin kendisine koyduğu "Mustafa" isimden hoşnut olmadığını yıllar sonra şöyle ifade etmiştir:
"... Ben kendi adımdan hiç memnun değilim. Böyle koymuşlar. Bir gün, erkek çocuk doğuran bir hanım, çocuğuna Mustafa Kemal adını koymak istemiş. Bu konuda benim onay vermemi istediler. Kendilerine benim bu adı hiç sevmediğimi, fakat ana hakkına karışamayacağımı, diledikleri adı koymakta özgür oldukları cevabını gönderdim."5
Kemal'in gelişi:
Hocamın ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki:
Atatürk, "Kemal" ismini Selanik Askeri Rüştiyesi'nde okuduğu sırada almıştır. Aslında Atatürk ile ilgili Askeri Rüştiye dönemine dair bilgilerimiz çok az. Hatta okula girdiği tarihi I bilmediğimiz gibi, mezuniyet tarihi I bile tartışmalıdır.6
Türkiye'de Atatürk'e dair hemen herkesin bildiği, ezberlediği ilk olay "Kemal" isminin veriliş hikâyesi olsa gerek. Bilindiği gibi bu isim kendisine Selanik Askeri Rüştiyesi'nde okurken matematik öğretmeni tarafından verilmiştir.7 Atatürk, çocukluğuna ve özel hayatına dair anılarına ilk kez "Gazi Mustafa Kemal Paşa" adıyla 10 Ocak 1922/1338 tarihli Vakit gazetesine, Ahmet Emin (Yalman) Bey'e verdiği uzun röportajda değinmiştir. Bu röportaj çok önemlidir. Zira ilk kez özel hayatına dair bilgilerin yer aldığı bu mülakat, bu tarihten sonra yazılan bütün Atatürk biyografilerinde onun çocukluğuna dair anlatımların temel malzemesini oluşturmuştur.8 Bu söyleşide ilk kez Mustafa'ya eklenen "Kemal" isminin hikâyesini de anlatmış ve bu anı hemen bir efsaneye dönüşmekte gecikmemiştir.
Ahmet Emin'le yaptığı uzun söyleşinin konumuzu ilgilendiren kısmı aynen şöyledir:
"... Rüştiyede en çok riyaziyeye merak sardırdım. Az zamanda bize bu dersi veren hoca kadar, belki de daha ziyade malumat sahibi oldum. Dersler fevkinde meselelerle iştigal ediyordum. Tahriri sualler yazıyordum. Riyaziye muallimi de tahriren cevap veriyordu.
(Mustafa Kemal) İsminin Menşei
Hocamın ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki:
'Oğlum, senin de ismin Mustafa benim de... Bu böyle olmayacak. Arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın (Mustafa Kemal) olsun...'
O zamandan beri ismim; filhakika (Mustafa Kemal) kaldı."9
Bu hikâye izleyen yıllarda Mustafa Kemal ile ilgili yazılan biyografilerin istisnasız hepsinde yer alacaktır. 0 dönemde yazılan Türkün Altın Kitabı Gazinin Hayatı ve Büyük Halaskarımızın Hakkında Münevverlerimizin ve Mefahirlerimizin İntibaat ve Mülahazatı10 veya 1925-1926 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi", Tarih IV Türkiye Cumhuriyeti12 veya Makbule Atadan'ın anılarında aynı eksende ancak ilavelerle anlatılacaktır.'3 Ayrıca bu anı, daha sonraki hemen bütün kitaplarda yer alacaktır.'4 Ancak Atatürk anısını anlatırken açık bir şekilde öğretmeni ile aynı ismi taşıdığı için Kemal isminin ilave edilmiş olduğunu anlatmasına rağmen, bu hatıra bazı kaynaklara Kemal isminin "arkadaşları" ile karıştırılmaması için verildiği şekline dönüşmüştür.'5
Yukarıda zikrettiğimiz röportajın yapılmasından yaklaşık bir yıl sonra muhtemelen 1922 sonu, 1923 başında Mustafa Kemal hakkında ilk kez bir kitapçık yayınlanır. Büyük Halaskarımız Mutafa Kemal Paşa Çocukluğu-Gençliği-Siyasi-Askeri Hayatı adlı bu kitapçıkta, yine ilk kez Kemal isminin menşei olarak "hürriyet şehidi" "Namık Kemal" ismi zikredilir. Hâlbuki Mustafa Kemal, Ahmet Emin'e verdiği mülakatta böyle bir imada bile bulunmamıştır. Bununla birlikte, yine bu tarihten sonra, Kemal isminin, "hürriyet şehidi" Namık Kemal'den geldiğine dair kimse kuşku duymayacaktır."'6
Aslında Namık Kemal'e atfen Kemal isminin alındığı anlatımının doğruluğu biraz zor görünüyor. Zira o zamanlar siyasal muhalefetin efsane ismi Namık Kemal nedeniyle, "Kemal" dönemin sakıncalı adlarından biri olarak düşünülebilir. Ayrıca Atatürk'ün Namık Kemal ismiyle, kendisinin Kemal ismini aldığı Askeri Rüştiye'den sonra, Manastır'da, idadi sırasında tanıştığı birçok anı tarafından teyit edilmektedir."
Bir sorun: İsim nasıl resmileşti?
Yukarıda değindiğimiz anıda benim aklımı kurcalayan tek bir belirsizlik var. Elbette Atatürk'ün öğretmeni ile arasında böylesi bir konuşma geçmiş ve öğretmeni de ona "Kemal" ismini vermiş ve adı Mustafa Kemal olmuş olabilir. Zaten Rüştiye'deki imtihanlarından aldığı notları gösteren çizelgelerde ismi "Mustafa Kemal" olarak geçmektedir. Ama sorun bu isim değişikliğinin nasıl resmileştiğinin belirsiz olması. Bir başka deyişle bu değişiklik nüfus siciline nasıl işlendi? Sorusunun cevabı yok.
Nüfus tahriri ile ilgili ilk düzenleme Atatürk'ün doğum yılı olarak kabul edilen 1881'de yayınlanmıştır. Dolayısıyla Atatürk bu düzenlemenin dışında değildir. Zira Şura-yı Devlet Mazbatası sonrasında 2 Eylül 1881 (8 Şevval 1298/21 Ağustos 1297 tarihili'8) Sicil-i Nüfus Nizamnamesi yayınlanmıştır.'9 Nüfus tahririnin başlıca amacı Osmanlı coğrafyasında sağlıklı nüfus sayımı ve buna bağlı askere alma çalışmalarıdır. Nizamname herkesin nüfus siciline kaydını zorunlu kılmıştı. İkinci maddede ne tür bilgilerin nüfus siciline yazılacağı belirtilmişti.20
Atatürk, bu olayın geçtiği tarihte 13-14 yaşında ve nüfus sicilini kendi isteğiyle değiştirebilecek rüşte erişmiş değil. Aynı şekilde öğretmeninin isteğine bağlı bir nüfus tashihi de mümkün değildir. Zaten Atatürk, nüfus tahririne de bu olaydan birkaç sene önce yazılmış olmalı. Bununla birlikte Askeri Rüştiye döneminde isminin "Mustafa Kemal" olarak yazıldığına dair not çizelgesi de var. Bu değişiklik okul kayıtlarında yapılmış ve böylelikle resmileşmiş olabilir mi? Bunun hukuki olarak olma olasılığı nedir? Bunun üzerinde durmak gerek. Bu, açıklanmaya ihtiyaç gösteren bir muamma olarak karşımızda duruyor. Buna ailesi önayak olmuş olabilir. Bir başka olasılık isim değişikliğinin annesinin yeniden evlenmesi ile ilgisinin olmasıdır.
Mustafa'nın "mim" olması
Sonuçta Askeri Rüştiye'den itibaren Mustafa Kemal ismi kayıtlara geçmiş durumdadır.2' İdadi döneminde de elimizde olan sınırlı sayıdaki belgede de Mustafa Kemal ismi geçmektedir."
Örneğin idadi 3. sınıf için (Manastır'da Kâin Mekteb-i İdadi Şahane - Üçüncü Sene Şakirdanı) için düzenlenen cetvelde 2. sırada "Mustafa Kemal Selanik" adı okunmaktadır.23
Aynı şekilde 13 Mart 1899 tarihinde Harp Okulu'na kayıt olduğunda okulun kütüğüne yazılan künyede de adı "Mustafa Kemal Efendi Selanik" olarak geçmektedir.24
Atatürk'ün Kemal ismini Mustafa isminden daha fazla benimsediği hemen anlaşılmaktadır. Örneğin Atatürk'ün o dönemde yayınladığı üç çeviri kitabı vardır. Takımın Muharebe Talimi,25 Cumali Ordugâhı Süvari,26 Bölük. Alay, Liva Talim ve Manevraları ve Bölüğün Muharebe Talimi27 adlı bu çeviri kitaplarında imza ve isim olarak "M[im]. Kemal" adını tercih etmiştir. Aynı şekilde de Zabit ve Kumandan ile Hasbihal" adlı telif eserinde de "M[im]. Kemal" adını görüyoruz. Mustafa Osmanlıca alfabede "m" olarak değil "mim" olarak okunduğu için "Mim"e dönüşmüştür.
İki ayrı nüfus kâğıdı ve Mustafa'nın gidişi
Nedense pek üzerinde durulmaz, görebildiğim kadarıyla Atatürk'ün numaraları birbirini izleyen yeni harfli iki farklı nüfus cüzdanı vardır ve bildiğim kadarıyla bunlardan biri Anıtkabir'de, diğeri Savarona'da sergilenmektedir. İlki 51 sıra numaralı ve "No. 993.814.B" seri numaralıdır. İkincisi aynı 51 sıra numaralı ve fakat "No. 993.815.B" seri numaralıdır. İlk nüfus cüzdanı 1934'te verilmiş ve isim hanesinde "Kemal" yazarken, diğeri ise 1935'te verilmiş ve isim hanesin de "Kamâl" yazmaktadır. İlki ıslak damgalı, ikincisi soğuk damgalıdır. Her ikisinde de aynı fotoğraf vardır. Her ikisinde de doğum yılı "1881" olarak görülür. İkincisinde "Kamâl" gibi "Selânik" de şapkalı "a" ile yazılmıştır. Atatürk'ün N0.993.815.B kayıtlı ve "Kamâl" yazan nüfus cüzdanı Anıtkabir'de Atatürk'ün özel eşyalarının saklandığı müzenin birinci bölümünde 4 numarada sergilenmektedir.29
Soyadı Kanunu sonrasında Atatürk için hazırlanan nüfus kâğıdının fotoğrafı ilk kez Ulus gazetesinde 22 Son kanun [Ocak] 1935'te yayınlanmış ve altına şu cümle yazılmıştır: "Kurultay'ın, Reisicümhurumuz Atatürk'e, bu soyadını vermesi üzerine değiştirilen hüviyet cüzdanının dün aldırdığımız bir fotoğrafını da okurlarımıza sunuyoruz."30
İlk dikkati çeken şey Soyadı Kanunu ile aldığı yeni nüfus kâğıdında ailesinin verdiği "Mustafa" isminin olmamasıdır. Zaten uzun zamandır, neredeyse Kemal ismini aldığından beri, Milli Mücadele dönemi hariç, "Mustafa" adını Osmanlıca "Mim" veya Latin harfiyle "M" şeklinde kısaltma olarak yazmaktadır. Artık bu ismi kendi rızasıyla bıraktığı ve yalnızca Kemal Atatürk ismini kullanacağı anlaşılmaktadır.3'
Atatürk'ün tercih ettiği isim, imzalamak durumunda olduğu hukuki mevzuat üzerinden de izlenebilmektedir. Örneğin benim yaptığım araştırmaya göre soyadı almadan evvel imza attığı, ismini yazdığı son iki kararname 1 Teşrin-i Evvel 1934 tarihini taşımaktadır52 ve altındaki imzası "Reisicüm- hur Gazi M. Kemal" şeklindedir. Bu tarihten sonra imzasının bulunduğu ilk hukuki düzenleme "Soy Adı Nizamnamesinin Mer'iyete Konulması Hakkında Kararname" adını taşımaktadır ki33 artık yeni tercih ettiği ismini kullanmaktadır: "Reisicümhur K. Atatürk".
"Kemal"in gidişi, "kamâl'ın gelişi ve basındaki şaşkınlık
1935 seçimleri iki derecelidir. Birinci seçmenler ikinci seçmenleri seçmiş, sıra ikinci seçmenlerin milletvekillerini, o dönemki deyişle "saylav"ları seçmesine gelmiştir. Adayların belirlenmesi için Atatürk'ün başkanlığında Dolmabahçe Sarayında "Cüm- huriyet Halk Fırkası Umumi Reislik Divanı toplanmıştır. Ardından Fırka ve Hükümet ile yapılan istişareler34 sonucunda 2/3 Şubat günleri35 yapılan toplantıda da 'ulusa arz olunacak beyanname' " üzerinde çalışmışlardır. 0 ana kadar gazetelere "Önder Atatürk"'6 şeklinde yansıyan isim, ertesi gün herkesi şaşırtacak şekilde değişecektir. Seçimlerle ilgili üçüncü tebliğ 3 Şubat'ta yayınlanmıştır. Tebliğ aynen şöyledir-.
"Tebliğ:
ı-Kamâl Atatürk 3 Şubatta dahi yeni seçim müzakerelerine devam etmiştir. Cümhuriyet Halk Fırkasının saylav namzetleri tespit olunmuştur. Namzetlerin adları ve Kamâl Atatürk'ün seçim için ulusa beyannamesi 4 Şubatta ajansa ve yerlerine bildirilecek ve 5 Şubatta bütün yurda ilan edilmiş bulunacaktır..."37
Dikkat edileceği üzere birinci maddenin girişinde "Kamâl" ismi yazılmıştır. Aynı tarihte, tebliğde değinilen, Atatürk'ün Cumhuriyet Halk Fırkası teşkilatına ve ikinci seçmenlere yönelik bildirisi de yayınlanmış ve bildirinin altında da yine "Kemal" değil, "Kamâl Atatürk" imzası yer almıştır.38
Bu tür bildiriler resmi belge niteliğinde Anadolu Ajansı'na ve oradan gazetelere gönderildiği için virgülüne, hatta varsa harf hatalarına dokunmadan olduğu gibi yayınlanırdı. Bu kez de öyle olmuştu. Atatürk'ün adı ajansa geldiği şekliyle, "Kamâl" olarak yazılmıştı. Yazılmasına yazılmıştı ancak, anlaşılan o ki, birçok gazete bunun bir yazım yanlışı olup olmadığını Anadolu Ajansı'ndan sormuştu. Bazılarının da bir yanlışlık olup olmadığını öğrenmek için Dolmabahçe'de bir yetkiliye ulaşmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Eğer bu yazım doğruysa, bu değişiklik neden yapılmıştı?
Ertesi gün, "Önderimiz Kamâl Atatürk'ün Ulus'a Seçim Beyannamesi" sekiz sütuna manşet olarak ve tam sayfa gazetelerde yer almıştı. Altında "Kamâl Atatürk" imzası okunmaktaydı.39 "Atatürk'ün Cumhuriyet Halk Fırkası Teşkilatına ve İkinci Seçmenlere Beyannamesi" de "Kamâl Atatürk" olarak imzalanmıştı.40
Atatürk'ün öz adı: Kamâl
Bu konu devletin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı tarafından da araştırılmıştı. Sonunda Kemal'deki harf değişikliğinin gerekçesi resmi bir açıklama ile kamuoyuna duyuruldu. Pek merak uyandıran bu değişiklik için Anadolu Ajansı'ndan gazetelere aynen şu açıklama gönderilmişti:
"Bugünkü tebliğde Önder Atatürkün öz adının Kamâl olarak yazılmış olduğunu gördük. Bu hususta yaptığımız tahkikten böyle yazılışın sebep ve temeli anlaşıldı.
İstihbaratımıza nazaran, Atatürkün taşıdığı Kamâl adı bir Arapça kelime olmadığı gibi, Arapça kemal kelimesinin delalet ettiği manada da değildir.
Atatürkün muhafaza edilen öz adı, Türkçe "ordu ve kale" manasına olan "Kamâl"dır. Son (â) üstünde tahfif işareti (1) i yumuşattığı için telâffuz hemen hemen Arapça "Kemal" telâffuzuna yaklaşır. Benzeyiş bundan ibarettir. (A.A.)"41
Gerçekten de Kemal ismi Arapçadan gelmektedir. Kemal Arapça "olgunluk, yetkinlik, tamlık, eksiksizlik, en yüksek değer, mükemmellik, baha, değer" anlamlarına geliyor.42 Resmi açıklamada, "Kamâl"in Türkçe bir sözcük olduğu vurgulanarak, anlamının "ordu ve kale" olduğu vurgulanmıştır. Oysa bu kelime sözlüklerde hâlâ bulunmaz.
Kemalizm'den Kamalizm'e:
La Turquie Kemaliste'ten, La Turquie Kâmaliste'e
Kemal ismi resmen Kamâl olmuş bu nedenle Atatürk'e hemen ikinci bir nüfus cüzdanı çıkarılmıştır. Buna bağlı olarak bütün resmi Kemal'lerin de Kamâl olması gerekmiştir. Örneğin o dönemde ilk sayısı 1934'te çıkan ve Fransızca yayınlanmakta olan La Turquie Kemaliste yani "Kemalist Türkiye" adlı derginin adı 7. sayısından itibaren La Turquie Kamâliste olarak değiştirilmiştir.?43
Atatürk'ün değişen adı CHP'nin resmi yayınlarına da yansıyacaktı. 9 Mayıs 1935 tarihinde toplanan, Atatürk'ün katıldığı son CHP kurultayında yalnızca partinin adı Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan Cumhuriyet Halk Partisi'ne değişmiyor, genel başkanın adı siyasal belgelerde "Kamâl" olarak yazılıyordu. Örneğin kurultayı açış konuşması CHP Dördüncü Büyük Kurultayında Genel Başkan Kamâl Atatürk un Söylevi başlığı ile yayınlanmıştı. Ayrıca CHP programının giriş bölümünde de "Kemalizm İlkeleri" "Kamâlizm İlkeleri" olarak değişmiş, CHP Nizamnamesi 2. maddesi: "Partinin daimi Umumi Reisi onu kuran Kamâl Atatürk'tür" şeklinde yazılmıştır.
Tam bu sıralarda Tekin Alp Kemalizm adlı kitabını yayınlamıştır. Anlaşılan o ki kapağı erken basıldığı için dış kapakta "Kemalizm" yazsa da kapak içinde Atatürk resminde "Kamâl Atatürk" yazmaktadır.44 İsim değişiminin ardından Edirne saylavı (milletvekili) Şeref Aykut, Kamâlizm adıyla bir kitap yayınlamış ve Kamâlizmi, "yaşamak dini" olarak yorumlamıştı.45
O dönemde yayınlanan yabancı kitaplar da, "Kemâl'deki bu tek harflik değişim konusunda hassas davranmışlardı. Örneğin August Ritter Von Kral; Das land Kamâl Atatürks: der werdegang der modernen Turkei46 ve aynı kitabın 1938'de yayınlanan İngilizcesi47 ve Fransızcası48, Herbert Melzig; Kamai Atatürk: untergang und auftstieg der Turkei,49 General Sherill; Troià hommes (Kamal - Roosevelt - Mussolini),50 Dagobert Von Mikusch; Kamal Atatürk (Can Musztajja Kemal)51've aynı şekilde Thomas K. Ford, "Kamâlist Turkey" in Dictatorship in the Modern VVorlcl52 bunlar arasında sayılabilir.
Dilde sadeleşme, Türkleştirme ve icatlar
Aslında isim konusundaki bu değişimin dilde sadeleşme ile ilgisi olduğu açıktır. Zira tam isim değişikliğinin olduğu sıralarda Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk'ün başkanlığında dil konusunda toplantılar yapılmaktadır. Bilindiği gibi Türk Dil Kurumu, "Türk Dili Tetkik Cemiyeti" adıyla milli kimliğin inşasının bir parçası olarak Atatürk'ün emriyle 12 Temmuz 1932'de kurulur. Amacı, "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek" şeklinde ifade edilmiştir. Özellikle 2. Kurultay yeni sözcüklerin arayışı açısından bir dönüm noktasıdır, özleştirme veya tasfiye hızlanmış, yeni yeni sözcükler icat edilmiştir "Kemal"in "Kamâl"a dönüşmesinin de bu heyecanlı ve hararetli ortamdaki kazalardan biri olduğu anlaşılmaktadır.
1936'daki 3. Kurultay sonrasında tasfiyenin biraz yavaşladığı görülse de özellikle şehir ve yer isimleri konusundaki ad değişiklikleri gülümsetici açıklamalarla bundan nasibini alacaktır.53 3. Dil Kurultayı Güneş Dil Teorisi'nin tartışmaya açıldığı önemli bir kurultaydır. Hazırlanan kitap şu cümlelerle başlar "Üçüncü Türk Dil Kurultayı, Türk Dil Kurumunu kuran ve koruyan ulu Önder KAMÂL ATATÜRK'ÜN yüksek patronajı altında ve kendi yüce hu- zurlariyle Dolmabahçe Sarayında 24 Ağustos 1936 Pazartesi günü saat 14 te açılmış, 31 Ağustos 1936 pazartesi günü akşamı kapanmıştır." (s.111)
Bazıları kısa süreli, bazıları günümüzde de kullanılmakta olan yeni kelimeler o dönemde ortaya çıkmıştı. Milletvekiline "saylav", meclise "kamutay", belediyeye "uray", vekâlete "bakanlık", iktisada "ökonomi" (sonra ekonomi) karşılığı kullanıldı.
Geoffrey Lewis "...Kemal Atatürk'ün adı da aslında 'Kamâl'dı, Türkçe 'kale' demekti! 'Üçüncü Türk Dil Kurultayı' kitabının bir buçuk sayfalık 'başlangıç' yazısında altı defa 'Ulu önder Kamâl Atatürk' deniliyordu diye belirtirken haklıdır.54
Uydurmalar ve yorumlar
Aslında Kamâl ismine geçiş, o dönemde de sonrasında da pek işlenmemiş, görmezden gelinmiş55 ve sorgulanmamıştır.56 Bu konu bazen dikkat çekmekle birlikte getirilen açıklamalar hayli ilginçtir. Kamâl'i, "kamunun malı olan, kamu adına görevli olan demektir"57 şeklinde açıklayanlara, "kırmızı şaman" veya Arnavutçada "kırmızılığa sahip" anlamına geldiği şeklinde etimoloji yapanlara58 veya "Türkçedeki ses uyumuna uydurmak için adını Kamâl olarak kullandığı" şeklinde açıklama getirenlere rastlamak olanaklıdır.59
Bu ismin nüfus memurunun hatası olduğu şeklinde yorumlayanlara, aslında böyle bir şey olmadığına inananlara, Atatürk için sahte nüfus kâğıdı hazırlandığını60 düşünenlere de rastlamak olanaklıdır. Komplo teorileri de eksik olmamıştır. Hatta kanunda geçen "Kemal öz adlı" yani birinci isimli demek olan ifadeyi sonradan bazı kişilerin soyadını "öz" zannetmesine neden olmuştur. Bazıları da kanun metnini veya meclis görüşmelerini okurken, adının "Kemalöz" olduğunu zannedip büyük keşif yaptıklarını ve resmi tarihin bu gerçeği bilmemizi engellediğini söyleyecek kadar ileri gitmişlerdir.6' Kamâl ismi konusunda en sert eleştirilerden biri Rıza Nur'dan gelmiştir.62
Lord Kinross "Daha önce hiçbir Türk devlet başkanının yapmadığı bir şekilde Türk olmaktan duyduğu gururu açıklayan bir soyadı aidi: Atatürk. Bundan sona Mustafa adını da büsbütün bırakarak, imzasını Kemal Atatürk diye atacaktı." diye yazar ve değişime farklı bir yorum getirir.6' Mahmut Goloğlu ise küçük bir de hata yapar ve Soyadı Kanunu ile önce "Kamâl", sonra "Kemal" adının verildiğini yazar.64 Bazı yazılarda da kuşkuyu giderecek şekilde sonuca varılamamıştır.6' Şevket Süreyya Aydemir, Mete Tunçay ve Şerafettin Turan gibi araştırmacılar isabetli olarak dil devriminin veya dilde sadeleşme hareketlerinin bir parçası olarak görür.66 İsim değişikliğini dilde sadeleşme ve Arapça kökenli kelimelere yönelik alerjisiyle de açıklayanlar vardır.67
"Psikobiyografik" açıklama
Atatürk'ü, liderliğini ve yaptıklarını Freudcu bir şekilde açıklayan Vamık Volkan, Kemal'in Kamâl olmasını da şu şekilde açıklamaktadır:
"Neden yeni Türkiye'nin kurucusu ve lideri böyle küçük ve belki de garip görünen semboller için kafa yormuştu? Çünkü bu semboller hem kendinin hem de yeni Türkiye'nin arındırma sürecinin bir parçasıydı. Arapçayı isminden kaldırmak istemesi Araplara karşı duyduğu bir küçümsemeden ileri gelmiyordu. Norman Itzkovvitz'le beraber yaptığımız psikobiyografik araştırmada, Atatürk için Arapçanın genel olarak son yüzyıllardaki Osmanlı düşüncesini ve halkı modernleşmekten geri tutan zihniyeti ve dini yobazlığı simgelediğini anlatmıştık (Volkan ve Itzkovvitz, 1984). Mustafa Kemal'in 'resmi' olarak Atatürk ismini almasından önce dindeki bağnazlığın ortadan kalkması ve yeni Türkiye'nin modernleşmesi için yaptığı şeyler sayısızdır ve bunların çoğunu biliyoruz. Bunları burada tekrarlamayacağım. 'Resmi' olarak Türkiye'nin sembolik ebeveyni olunca modernleşmeyi Kemal ismini değiştirmekle kristalize etmek istediğini düşünebiliriz."68
Tekrar Kemal'e dönüş
Sonuçta "Kemal", "Kamâl" olmuş ve bir süre de heyecanla kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kamâl adının 1936 yılı boyunca kullanıldığı, dönemin basınında isminin ya -çoğunlukla- Atatürk ya da "Kamâl Atatürk" şeklinde yazıldığı görülür. Atatürk, 1937 sonuna kadar resmi yazışma ve mektuplarda imzasını Kamâl Atatürk olarak kullanmış, 1937 yılından itibaren özel mektuplarını da Kemal Atatürk veya Atatürk diye imzalamıştır.69 Bununla birlikte Atatürk'ün kütüphanecisi Nuri Ulusu, isim değişikliği günlerinde sık sık kütüphaneye geldiğini ve (Kemal mi Kamâl mı) diye kendi kendine konuşarak dolaştığını aktarır. Granda gibi o da "Kamâl Atatürk" diye kartvizit bastırdığını hatırlıyor, ancak pek dağıtılmadığını belirtiyor.70
Basında 1937 yılının Mayıs ayı itibariyle "Kamâl" yerine "Kemal" de yazıldığı, anlaşılan o ki hassasiyetin azaldığı, en azından gazetelerde gerekmedikçe ilk adının kullanılmadığı, Atatürk olarak yazıldığı görülmektedir. Genelde "Kamâl"dan "Kemal"e dönüşün başladığı da gözden kaçmamaktadır.71 Hatta La Turquie Kâmaliâte olarak adı değiştirilmiş olan resmi yayın organı Aralık 1937'de 21/22. sayısından itibaren yeninde La Turquie Kemaliite adını almıştır.72 Örneğin Nutuk'un 1938 baskısı da Gazi Mustafa Kemal Atatürk adıyla yapılacaktır.73
Atatürk, ikinci çıkarttırdığı nüfus cüzdanında yazdığı ismiyle, yani "Kamâl Atatürk" olarak ölmüştür.(74) (sürecek) (MÖA/EÖ)
Yazıyı, Toplumsal Tarih dergisinin Aralık 2010 sayısından (sayfa 56-62) aktarıyoruz.