Haberin Kürtçesi için tıklayın
Türkiye’de kadının rolü, kadın cinayetleri ve cinsiyet eşitliği sorunu önemli bir gündem maddesi. Bu konuda Müslüman çevrelerde de feminist çıkışlar dikkat çekiyor. İslami kimliğiyle feminist mücadelenin içinde yer alan kadınlar, erkeği kadından üstün gören geleneksel din anlayışına karşı çıkıyor.
Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) AKP ile temaslarında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un kaldırılmasını talep etmesi kanunun içeriğini ve amacını yeniden tartışılır hale getirdi.
Türkiye'nin ilk Müslüman Feminist Derneği Havle'nin kurucularından müzisyen ve aktivist Rümeysa Çamdereli, sosyolog, araştırmacı Feyza Akınerdem ve Müslüman feminist Aktivist Zeynep Duygu ile 6284 kanunu konuştuk.
Kendisini muhafazakâr değil, sadece Müslüman bir kadın olarak tanımlayan Rümeysa Çamdereli, kadına yönelik şiddetle ilgili 6284 no’lu yasanın kadınlar için en önemli kazanımlardan biri olduğunu söyledi.
“Tartışmaya açılması dehşet verici”
Çamdereli 6284 sayılı yasa hakkında düşüncelerini “İstanbul Sözleşmesi kaybımızdan sonra elimizde kalan tek şey. 6284 olmazsa hiçbir şekilde güvence altında olamayacağız. Yasanın kadınlara sağladığı çok önemli bir alan bulunmakta. Ben pek çok vakada yasanın desteğini almış sahadan bir kadınım. Benden çok daha fazla kadına yönelik şiddetle ilgili sahada çalışan kadınlar da yasanın olumlu sonuçlar verdiğini söyledi. Bizler yasanın yeteri kadar uygulanmadığını düşünürken bir de varlığının tartışmaya açılması dehşet verici." sözleriyle dile getiriyor.
“Oy topladık koltuklardan payımızı alamadık”
Muhafazakar erkeklerin düzenlemeye öfkeli olduğunu dile getiren Çamdereli “Çünkü kadınlar bilinçlendikçe iktidar alanlarındaki eski güçlerini kaybettiler. Alanlarda karşılarında artık seslerini duyurmaya çalışan kadınları görüyorlar. Pek tabii bu da onları korkutuyor Erkeğin erk olarak hayatına devam ettiği bir düzen belli dengeleri tutan erkeklerin ekonomik ve siyasal anlamda güçlü olması anlamına geliyor. Ama şuan güç el değiştiriyor. Farklı kadınların sesleri duyuluyor. Onların 'erk'ini tehdit ediyoruz temel mesele bu. Şu an mesele 6284 ama nafakayı da konu ettiler. Evlilik yaşını da. Ve sürekli toplumun arkasına sığınıyorlar. Bu talebin toplumdan geldiğini iddia ediyorlar." diyerek sözlerine devam ediyor.
Özlem Zengin'in çıkışını ise, “Özlem Zengin ve onun gibi düşünen kadınların ilk ikilemi değil bu. İstanbul Sözleşmesi'nde de Kademin destek verici sözleri çok fazla tepki almıştı. Buradaki baskın erkek dilinin aynısını kullanmadıkça onların tarafında olamazsınız. Bize şunun güzel bir örneğini sunuyorlar: Güç aldıkları kadınları görmezden gelme eğilimleri var. Bu aslında 90'lardan beri böyle. Sibel Eraslan 90'lı yıllarda feminizm kitabında Refah Partisi'ne referansla anlatıyor. ‘Oy topladık koltuklardan payımızı alamadık’ diye yazıyor. Belki son dönemde kadınlar göstermelik koltuklar aldılar ama o koltuklarda konuşma hakkı verilmiyor.” şekinde değerlendiriyor.
“Her kesimden kadın için özgürlük”
Feyza Akınerdem de 6284 sayılı yasa konusunda benzer görüşte. Düşüncelerini, “6284 Sayılı Kanun için, ne yaparsanız yapın bu ülkede kadınlar normalleşen şiddete daha fazla sabretmeyecekler. Kadına uygulanmaya çalışılan şiddetin yanı sıra, ekonomik, psikolojik, cinsel şiddet gibi farklı şiddet türlerin de konuşmasını engellemek kanun ile olan korunmasını engellemek için atılmış bir adım olarak görüyorum. Kadınlar emekleriyle kendilerine politik anlamda yer edindiklerini görüyoruz ancak erkek egemenliğini oluşturan erkek kamuoyunun çokça tehditlerine maruz kalındığını görüyoruz. Ve Türkiye’de her kesimden kadın için özgürlük diyoruz.” şeklinde ifade ediyor.
“Erkekler istedi diye yasa değişmez”
Zeynep Duygu ise, “Bu kitlenin nereden bakarsanız büyük bir çoğunluğu radikal görüşlere sahip erkekler. Bugün ataerkil din yorumunun hâkim olduğu bir atmosferin zorunlu sonucu olarak kadınların önemli bir çoğunluğu içe kapanık ve sokaktan uzak. Yine aynı şekilde erkeklerin sadece kendi istedikleri sınırları koymasına müsaade eden bir din anlayışı egemen olduğu için kadınlar erkeğe hizmet etmeyle ve aileyi korumayla mükellef. Haliyle böyle bir yasa erkeklerin güvenceli hayatlarını ellerinden alıyor. Onların iktidar alanını sarsıyor. Bu radikaller özellikle cemaatlerin, tarikatların içindeki erkekler ve her geçen gün kadınların özgürlük alanlarını daraltmaya çalışıyorlar. Mesele İstanbul Sözleşmesiyle başlayıp 6284 yasasına geldi bunun bir diğer adımı erken yaşta evliliktir. Çocuk istismarının bile önünü açmaya çalışıyorlar. Kadınların kazanılmış haklarını tek tek bertaraf ederek kendi güçlerini, kendi iktidarlarını din kılıfıyla sağlamlaştırmaya çalışıyorlar." diyerek kadınlara dayatılan yaşam şekline dikkat çekiyor.
(SS)