Müslüm Gürses tedavi gördüğü hastanede yaşamını kaybetti. 15 Kasım günü geçirdiği by-pass ameliyatından sonra yoğun bakıma kaldırılan Müslüm Gürses, karaciğer ve böbrek yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alınmıştı. Gürses’in 1 Mart Cuma günü öldüğü haberleri yayılmış ama bu haber daha sonra düzeltilmişti.
Urfa Halfeti’nin Fıstıközü köyünde doğan Müslüm Gürses 59 yaşındaydı. Asıl soyadı Akbaş olan Gürses’in ailesi onun doğumundan sonra Adana’ya göçtü. Şarkıcılık kariyerine 1965 yılında 12 yaşındayken Adana’da bir çay bahçesinde başladı. İki yıl sonra Adana Aile Çay Bahçesi’nde açılan şarkı yarışmasında birinci oldu. Aynı yıl TRT Çukurova Radyosu’na sanatçı olarak girdi. Radyoda türkü okuyordu. İlk 45’liğini 1968’te yaptı.
Bir yıl sonra İstanbul’da basılan "Sevda Yüklü Kervanlar" adlı şarkıyı okuduğu 45’liği satış rekoru kırınca ünü artmaya başladı. Askerlik sonrası Adana-Tarsus yolunda geçirdiği trafik kazasında öldü sanılıp morga kaldırıldı. Ancak morg görevlisinin yaşadığını farketmesi sonrası ameliyata alındı ve kurtarıldı. Kazada alın kemiğinde ciddi kırıklar oluşmuştu. Bu kazadan sonra sürekli başağrıları, konuşmada yavaşlık ve koku alma duyusunda kayıp gibi sorunlarla yaşadı ve hayata bakışı ve felsefesi de bu olaydan sonra değişti.
"Müzik gökten inen bir melektir"
Daha sonra İstanbul’a yerleşti ve sadece arabesk söylemeye başladı. Kendine has bir dinleyici kitlesi bu dönemden sonra oluşmaya başladı. Dinleyenlerinin “Baba” dedikleri Müslüm Gürses’in toplumsal etkisi üzerine sosyolojik araştırmalar yapıldı. konserlerinde kendini jiletle yaralamak isteyenlerin olması ona hep şüpheyle yaklaşılmasına neden olmuştu oysa o kendisine sorulduğunda şöyle diyordu: "Konserlerimde fikren mağlup birileri çıkıp kendini paralıyor, çiziyor, kesiyor… Oysa müzik gökten inen bir melektir. Neden yapıyorlar anlamıyorum. Beni buna neden alet ettiklerini de hiç anlamıyorum…"
Arabesk söylediği dönemlerde geniş kitlelerin sevdiği Gürses, 90’ların sonundan itibaren yorumladığı müzik türlerini poptan, rocka kadar geniş bir platforma yaydı.
2006 yılında Murathan Mungan ile yaptıkları Aşk Tesadüfleri Sever albümü sonrası inleyici kitlesi daha da genişledi. O günlerde Ragıp Duran bianet’te yazdığı değerlendirme yazısında Gürses’i şöyle tanımlamıştı: “İlginç bir adam. Bir kere çok doğal. Temiz hatta saf. Müthiş iyi niyetli. Çok görmüş geçirmiş bir hali var. Biraz bilge, sessiz, az konuşuyor, ama çok derinmiş izlenimi veriyor.
Hançeresi olağanüstü. Çok içten okuyor. Ama sadece kırsalla kent arasında değil, kentin gecekondu semtleriyle lüks eğlence mahalleleri arasında sanki bir sıkışmışlık.
Beyaz takım elbise, beyaz pabuç... Yüzü ise hep esmer. Hatta buruk. Belki de üzgün. Ve galiba yersiz yurtsuz. Yüz ifadesinde bin bir sıkıntı, bin bir çelişki var.
Mesela semt olsaydı Müslim Gürses, Sirkeci olurdu galiba.”
Müslüm Gürses’in 2000’li yıllardaki açılımı kimi çevrelerce şüpheyle karşılanmıştı, oysa o bu konu her sorulduğunda özümüz değişmedi dedi. Aşk Tesadüfleri Sever sonrası Harbiye Açıkhava tıklım tıklım dolmuştu, ancak bu kez kendi dinleyicisi bilet bulamadığı için dışarıda kalmıştı. Eskiden beri onu konser konser izleyenler küsmedi onlara, dışarıdan lehine tezahürat yapmıştı; Müslüm Gürses de sahneden selamı alıp, her zamanki kalender tavrıyla onlara da bir konser sözü vermişti. Sanırım Müslüm Gürses’i “baba” yapan da değerbilir hali ve aslında özünde hiç değişmemesiydi, 1967’de çay bahçesinde ne kadar tevazu sahibiyse Harbiye Açıkhavada’da öyleydi. (HK)