Daha önce ölüm yıldönümünden bir gün önce, 23 Ocak'ta yapılması planlanan toplantı bir başka gazetecinin, Hrant Dink'in öldürülmesi nedeniyle ertelenmişti.
GSÜ Medya Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin gerçekleştirdiği toplantının sabah yapılan oturumuna aynı üniversiteden Prof. Yasemin İnceoğlu, Doç. Ahmet Ulvi Türbağ ve avukat Fikret İlkiz katıldı.
İnceoğlu, "araştırmacı gazeteciliğin" tanımı ve özellikleri üzerine konuşurken İlkiz, Uğur Mumcu'nun yaşadığı örneklerden yola çıkarak mesleğin hukuki sınırlarını anlattı.
Öğleden sonra yapılan oturum Merkez Müdürü ve GSÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Özden Cankaya'nın tartışmaları kısaca özetlemesiyle başladı.
İkinci oturuma Mumcu'yla Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenciliğinden beri tanışan ve dönem dönem birlikte çalışmış olan gazeteci/yazar Altan Öymen, şu an GSÜ'de öğretim üyesi olan Füsun Özbilgen ve Roche yolsuzluğunu ortaya çıkaran haberlere imza attıktan sonra işsiz kalan gazeteci Emine Algan katıldı.
Hem Özbilgen hem de Öymen, Uğur Mumcu'nun esprili, çalışkan, ısrarcı ve meraklı olduğunu, bu sayede önemli gazetecilik başarıları kazandığını vurguladı.
"Her zaman etiğe dikkat etti"
Üniversite döneminden itibaren Uğur Mumcu'yla olan arkadaşlıklarını ve onun gazetecilik anlayışını çeşitli anekdotlarla aktaran Özbilgen, "Uğur o an gündemde ve yanlış bir iş yapan kim varsa -isterse başbakan, bakan olsun- kalemine dolar, yazılarının yayınlanması için her türlü engeli aşar ve yaptığı işi sonuna kadar takip ederdi" dedi.
"Uğur bunu yaparken etik ve ahlaki açıdan hiçbir zaman açık vermedi. Bu konuda her zaman çok dikkatli davrandı".
Fikri takip
Altan Öymen de Mumcu'yla ilk defa 1961'de Yön dergisine öğrencilerle ilgili olaylara yazmaya başladığında tanıştıklarını daha sonra da Kim dergisi, Yeni Gündem gazetesi, 12 Mart günleri sırasında hep görüştüklerini, son olarak da ANKA'da birlikte çalıştıklarını anlattı.
Zamanın başbakanı Süleyman Demirel'in yeğeninin yolsuzluk dosyası üzerinde Mumcu'yla birlikte çalışırken başlarına gelenleri anlatan Öymen, "Mobilya Dosyası olarak kitaplaşan ve tarihe geçen bu olayla birlikte 'hayali ihracat' terimini de dilimize kazandırmış olduk. Bundan sonra Uğur ardı ardına yolsuzluk olaylarını ortaya çıkarmaya ve kovalamaya başladı" dedi.
Mumcu'nun en önemli özelliğinin fikri takip olduğunu vurgulayan Öymen, yazıklarının uçup gitmemesine önem verdiğini, arkasında 25 tane kitap bıraktığını hatırlattı.
Özbilgen ve Öymen, Mumcu'nun öldürülmesinin ardından ailesi tarafından kurulan Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın (um:ag) bu alanda çalışacaklar için çok önemli bir kaynak işlevi üslendiğini belirtti.
"Bu medyada gazetecilik imkansız"
Son olarak söz alan Emine Algan ise gazetecilik mesleği açısından bugün oldukça kötümser olduğunu söyleyerek söze başladı.
"Araştırmayan gazeteci olamaz zaten" diyerek bu terime itiraz eden Algan "Maalesef bugün oturduğu yerden kulağına gelenleri önünü arkasını hiç merak etmeden haberleştiren gazeteciler medyada çoğunlukta. Bu durumun da medyanın yapısı değişmeden çözülebileceğini düşünmüyorum" dedi.
2004'te Roche firmasının devlet kurumlarına aynı ilacı farklı fiyattan verdiğini ortaya çıkartan, bu haberleriyle birçok ödül kazanan Algan, çalıştığı Vatan gazetesinden "düşük performans" gerekçesiyle işten çıkartılmıştı.
İki senedir gazetecilik yapmayan ve senaryo yazarlığına başlayan Algan "Bu medya ortamında gerçek anlamıyla gazetecilik yapmak mümkün değil. Bunun benim gibi birçok örneği var. Paradoksal bir şekilde meslek hayatımın en başarılı döneminde işsiz kaldım" dedi.
Algan, "Bu ortamda ne Uğur Mumcu'nun ne de Hrant Dink'in yeri doldurulamaz" diye bitirdi.
Biyografi
Annesi Nadire Hanım, babası, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey'di. Ailesi Ankaralı olan Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.
İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'ndeokuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni tamamladı. 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan Türk Sosyalizmi başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'de fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi.
12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Mumcu askerliğini, 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.
1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Bu dönemde incelemelerini Milliyet'te yayımlamaya başladı. Ant Dergisi, Cumhuriyet Gazetesi, Devrim Dergisi'nde yazılarını yayımladı. 18 Haziran 1965'te "Biz Anayasayı Savunuyoruz. Ya Siz?" başlıklı makalesiyle Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön Dergisi'nde yazmaya başladı. 1967'de Kim Dergisi'nde yazmaya ve Akşam Gazetesi'nde inecelemelerini yayınlamaya başladı. 1968'de yabancı dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti, bir süre yazılarına oradan devam etti.
Askerlikten sonra üniversitedeki görevinden ayrıldı ve gazeteciliğe profesyonel olarak 1974'te Yeni Ortam'nde başladı. Yeni Ortam'da, köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te Gözlem başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975'te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayımlandı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. Gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977'de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. 1978'de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.
1981'de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak..." için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı. Ülkede terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak'ı yayımladı. 1982'de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan ancak, Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar dilekçesinin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.
1987'de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991'de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlandı. 1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. Öldürülmeden önce, PKK ve Kürt sorunu üzerinde çalışmalar yapmaktaydı.(EÜ)