*Fotoğraflar: Utkucan Akkaş
Türkiye’de resmi rakamlara göre yaklaşık 5 milyon mülteci barınıyor. Bu sayının yaklaşık 3.6 milyonunu Suriye’den gelen kayıtlı mülteciler oluştururken kalan 1.5 milyon insan Afganistan’dan, Lübnan’dan, Irak’tan, Afrika ülkelerinden ve başka birçok yerden geliyor. İzmir de barındırdığı sığınmacı sayısı bakımından bu insanlara ev sahipliği yapan kentlerin başında.
Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle tüm dünyanın kırıldığı bu günlerde insanlara önerilen ilk şey sosyal mesafe, hijyen ve kaliteli gıda. Ancak ne Uluslararası ne de Geçici Koruma Statüleri altında olan bu insanların hiçbirinin ücretsiz sağlık hizmetlerine, ilaca, dahası kaliteli gıdaya ve hijyen maddesine ulaşımı yok. Dolayısıyla bir odalı evlerde kimi zaman 10 kimi zaman 15 kişi yaşamak zorunda kalan insanlar virüse karşı en açık, en savunmasız durumda olma niteliği taşıyor. Dahası bu insanlara verilmeyen yardım ve ücretsiz sağlık hizmetleri nedeniyle hem bu insanların hem de tüm toplumun kalanı için büyük bir risk oluşuyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) MYK Üyesi ve Ege Bölge Temsilcisi Mehmet Aker, bu ötekinin de ötekisi konumunda olan milyonlarca insanın durumunun insani ve toplum sağlığı açısından gözden geçirilerek acil olarak harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor.
"Sağlığa erişimleri yok"
Suriyeliler dışında kalan Afganistan, Irak, Lübnan ve Senegal gibi ülkelerden gelen mültecilerin Geçici ve Uluslararası Koruma statüsü altında olmaması nedeniyle sağlık hizmetlerine ve ilaca ulaşım haklarının olmadığının altını çizen İnsan Hakları Derneği (İHD) MYK Üyesi ve Ege Bölge Temsilcisi Mehmet Aker, “Hatırlayacağınız gibi Suriye’den mülteci akını başladığında, onların da böyle bir yasal statüsü yoktu.
Daha sonra Bakanlık kararıyla bu kapsama alındılar yani şuan aslında onlara da yetmese de belli haklara ve yardımlara ulaşımları sağlanabiliyor. Ancak Suriyeliler dışında kalan milletlerden ya da ülkelerden, Türkiye’ye gelen insanların bu anlamda hiçbir hakları yok. Dahası bu statüde olmadığı için söz konusu fonlardan bu kişilere yardım etmek istediğiniz de yasal olarak da alıkonabilirsiniz. Dolayısıyla bu kitle sağlığa, gıdaya ve hijyene ulaşımda şuan ülkede en büyük sorun yaşayan kitle ve bu salgın döneminde en çok riske açık olanla da bu insanlar” dedi.
"Covid-19'a yakalanırlarsa hastaneye gidemezler"
Söz konusu mültecilerin bir odada 10’dan fazla kişi yaşamak zorunda olduğunu, maddi gelirleri olmaması sebebiyle kaliteli gıdaya ve hijyene ulaşıma sorunlar yaşadıklarını belirten Aker, insanların virüsten korunmak için gerekli olan hiçbir şartı temin edemediklerinin altını çizdi. İHD Ege Bölge Temsilcisi kiraların daha uygun olması sebebiyle İzmir’de Kadifekale, Basmane, Eskiizmir, Gürçeşme gibi bölgeleri yaşamak için seçtiklerini aktararak şöyel devam etti:
“Tek odalı evlerde 10’dan fazla kişi yaşıyor. Yaşam şartları bu anlamda virüsün bulaşmaması için gerekli sosyal mesafeyi bırakmaya ister istemez müsait değil. Ekonomik olarak baktığımızda, el becerisi ve bilgisi olanların tekstil atölyelerinde, inşaatlarda ara eleman olarak çalışıyor. Bu tür bilgi ve becerisi olmayanlar da kağıt toplayıcılığı, çöp toplayıcılığı gibi işler yapıyor. Örneğin, Altay Mahallesi’nde görüştüğümüz iki kişi, ailelerinde bulunan 8 kişiye, tekstil atölyesinde çalışarak bakmakla yükümlüydü. Ancak bu atölyeler kapandı, kağıt toplayıcılığı yasaklandı ve dahası meydana geldi. Bu insanların maddi gelirleri de şuan yok.
"Tüm dünyayı saran bir virüs salgınıyla karşı karşıyayız. Ve bu salgına karşı durabilmenin en önemli yolu sosyal mesafe, iyi beslenme ve hijyen. Ama bakıyoruz, bu insanlar 10 kişi bir odada yaşıyor. Sosyal mesafe bırakmaları mümkün değil. Hijyene ulaşımları pek mümkün olmuyor. Zaten kaliteli gıdayı temin etme şansları oldukça sınırlıyken, işlerin durması dolayısıyla tamamen iyi beslenme şartları ortadan kalktı. Dolayısıyla bu insanların virüse yakalanma olasılığı çok ama çok fazla. Dahası virüse yakalansalar hastaneye gidebilecek durumları yok."
TIKLAYIN - Pandemide Mültecilere Yönelik Politika ve Uygulama Önerileri
"Temin edilmeyen sağlık hizmetleri tüm ülkeyi riske sokuyor"
Zaten bu kadar insanın sağlığa, gıdaya ve hijyene ulaşımı bunca yıl sağlanmalıydı diyen Mehmet Aker, koronavirüs salgını sürecinde 1.5 milyonluk mülteci grubuna temin edilmeyen sağlık hizmetlerinin tüm ülkeyi riske soktuğunu hatırlattı. Aker şunları söyledi:
“İnsanı açıdan bu konunun ele alınması gerekiyor. Ancak baktığımızda bu anlamda gerekli merkezi düzenlemeler yapılmıyor. Ancak bugün önümüzde herkesi ilgilendiren bir süreç var. Karşımızdaki virüs nedeniyle herkes potansiyel taşıyıcı ve hasta. Dolayısıyla bu insanların sağlık hizmetlerinden faydalanması gerektiğini her fırsatta söylüyoruz ama bugün bu durum belki de 10 kat daha önem kazanıyor. Bu insanlar mahallelerde yaşıyor. Yani bunların birisinin hastalığa maruz kalması demek tüm bölgenin virüse yakalanması demek, birlikte yaşıyoruz çünkü. Oldukça geniş bir alandan bahsediyoruz.
"Dolayısıyla siz bu insanlara sağlığa ulaşımı tanıyarak sadece onları değil tüm İzmir’i hatta tüm Türkiye’yi korumuş oluyorsunuz. Çünkü risk artık, gerekli iyi şartların sağlanamadığı bu insanların deri hastalığı olmasının çok ötesinde. Karabağlar’ın bir mahallesine virüs yayılsa bu kenti sarar ve üstesinden gelinemeyecek bir hal alır. Ayrıca önleyici hizmetler, tedaviden her zaman daha az maliyetlidir. Bugün verilmeyen sağlık, beslenme gibi maddi yardımlar nedeniyle Türkiye yarın, binlerce lirayı tedavi için harcanmak zorunda kalabilir.”
"Acilen harekete geçelim"
Aker yerel ve merkezi yönetimin acilen harekete geçmesi çağrısında bulunarak şöyle devam etti:
“STK’lar bu anlamda ellerinden geleni yapıyor ancak yetmiyor. Büyükşehir Belediyesi’nin mülteci komisyonuna konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde bilgilendirme sağladık. En azından bu insanların sağlığa ulaşım hakkı çerçevesinde bugünlerde acilen yardıma ihtiyaçları olduğunu aktardık. Mevzuatlar ve yasalar yerel yönetimlerin de bir anlamda elini kolunu bağlıyor. Ancak ne olursa olsun bu insanların sağlık hizmetlerine erişilmesinin sağlanması gerekiyor.
"Göç idaresine gittiğinizde bunların nerede oturduğu belli. Mahalle muhtarlarına sorsanız gösterir tek tek. Acilen yerel ve merkezi yönetim tarafından Afgan, Afrikalı, Iraklı, İranlı ve diğer milletlerden gelen mülteciler belirlenerek bu insanlara sağlık hizmeti götürülmeli, bu insanlara korona virüs testi uygulanmalı, hijyenik malzeme temin edilmeli ve gıda yardımında bulunulmalı. Bu işin beklenecek hem insani açıdan, hem bu insanların canları açısından hem de toplum sağlığı açısından beklenecek hiçbir tarafı yok."
* Utkucan Akkaş'ın haberi, 4 Nisan 2020 tarihinde İzmir Ege Telgraf Gazetesi'nde yayınlanmıştır.