Türk Tabibler Birliği (TTB), 2013’de yayımladığı “Suriye İç Savaşı ve Hatay Raporu"ndan sonra, “Savaş, Göç, Sağlık” başlıklı(**) raporu da yayımladı.
2010 yılı itibarıyla savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin göç sürecinde maruz kaldığı her tür kötü muamele ile asgari yaşam standartlarının ortadan kalktığı bir ortamda ’sağlıksızlık’ ne yazık ki rutin.
Ancak bu insani kriz, Türkiye’nin birinci basamak sağlık kuruluşlarında toplum yönelimli yaklaşımı terk edip piyasacı bir sağlık sistemini tercihi ettiği döneme denk geldi.
“Mültecilerin sorunlarına çözüm üretme konusundaki çabalara katkı sağlaması” umuduyla yapılan çalışmanın sonuçları, bilinmedik değil ancak alt alta sıralanıp da incelenince çok çarpıcı.
Işıl Ergin’in editörlüğünü yaptığı, çoğunluğu hekim 25 yazarın emek verdiği rapor, dört başlıktan oluşuyor: “Mültecilere İlişkin Genel Durum”, “Mültecilerde Sağlığın Belirleyicileri”, “Mültecilerin Sağlık Sorunları” ve “Mültecilere Sunulan Sağlık Hizmetleri ve Yaşanan Sorunlar”.
Dedeoğlu’nun önsözü
“Suriye savaşı ve sonrasında yaşananlar insanlık suçudur, insan hakları ihlalleridir” diyen Necati Dedeoğlu raporun “önsöz”ünde özetle, Suriyeli mültecilerin dil bilmezlik, sahip oldukları haklar ile resmi prosedürlerden habersiz olmaları, maruz kaldıkları ayrımcılık, örgütsüz olmaları, kültür farkı, anne-çocuk sağlığı gibi koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanamamaları, kadınlara yönelik cinsel şiddet, erken evliliğe zorlanmaları, yaşanmış/yaşanmakta olan travmalar, gelecek kaygısı, geri gönderilme korkusu, yoksunluklar, sağlık kuruluşlarına/hekime/ilaca erişememe vb. gibi sorunlar yaşandığını vurguluyor.
Sağlıkhizmetleri nerede verilmeli?
Hür Hassoy, Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin temel ihtiyaçlarının diğer göçmenlerinkine benzer olduğunu belirtip sıralıyor: Sosyal adaletsizlik, yoksulluk, kötü yaşam-çalışma koşulları, savaş, bireysel/kurumsal şiddet, istismar, sağlık hizmetlerine erişememe, mevcut hastalıklar, kaçak olma, dışlanma, karın tokluğuna çalışma, fiziksel sömürü, coğrafi sınırlama, geçici koruma rejimi ile koruma-yardım sağlanması, kamp dışındakilerin barınma-gıda-eğitim-sağlık- suya erişim vb. imkânı olmaması, can güvenliği, beslenme, çocukların eğitimi, çalışılacak iş gibi… Hassoy ayrıca sağlık hizmetlerinin göçmenlerin yoğun yaşadığı yerlerde sunulması, tüm özel yapılanmaların yatay örgütlenmesi durumunda hizmete erişilebilirliğin artacağını da vurguluyor.
Mülteciler dört gruba ayrılıyor
Kevser Vatansever, Türkiye’deki Suriyeli Mülteci ve mültecilerin dört gruba ayrıldığını belirtiyor.
Birinci grup kamp dışında yüksek standartlarda yaşıyor. İkinci grup mevsimlik tarım işçiliği, kayıtsız işlerde işçilik gibi geçici ve düşük ücretli işlerle Türkiye’de bir hayat kurma ya da Avrupa’ya geçebilmek için birikim yapıyor. Üçüncü grup kamp/evlerden ayrılıp sokakta yaşama pahasına Ege Denizi’ne kıyısı olan kent merkezlerinden kaçak yollarla Avrupa ülkelerine geçebilmek için bekliyor. Dördüncü grup ise kamp dışındakilere ve sınırdan pasaportsuz geçenlere görece daha düşük gelirli.
Kamplarda sağlık sorunları şöyle sıralanıyor:
* Vitamin yetersizliği, anemi, istenmeyen/riskli gebelik, düşükler, doğum komplikasyonları, çocuklarda gelişme geriliği, kronik hastalıklar ve komplikasyonları, ishal, sıtma, menenjit, tifo vb. bulaşıcı hastalıklar;
* Aşı ile önlenebilecek kızamık, tüberküloz, hepatit benzeri hastalıklar;
* HIV/AIDS dâhil cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar;
* Fiziksel şiddet yaralanmaları, cinsel istismar;
* Depresyon, kaygı bozuklukları, tükenmişlik, uyku bozuklukları, uzamış yas, travma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal sorunlar;
* Diş sağlığı sorunları.
Raporda bu sağlık sorunlarının seyrini ve çözümünü artıran dil ve inanç kaynaklı sorunların da altı çiziliyor
İnsanca yaşam için sürdürülebilir üretkenlik
Raporda kamplardaki mültecilerin sağlık hizmetleri dışında yaşam alanları ve hizmet olanaklarının sınırlılığı, kamptan yerleşik düzene geçiş konusunda devlet/ uluslararası kuruluşlardan destek alamama, kamp dışı hayata geçenlerin insanca yaşam sürdürebilecek üretkenliğe kavuşma gibi sorunlarının olduğu vurgulanmış
Kamp dışında yaşayan mültecilerin çalışma, gelir, eğitim, barınma, su, banyo ve beslenme koşullarına ilişkin olarak Hande Bahadır ve arkadaşlarınca şu öneriler getiriliyor:
* Suriyelilerin istihdam olanakları/ev içi emeklerini değerlendirilebileceği alanların çeşitlendirilmesi
* Kentlerde kira artışlarının denetlenmesi, sağlıksız koşullardaki konutların yerel yetkililerce belirlenmesi ve mümkünse koşullarının düzeltilmesi değilse bireylere yeni barınma alanları gösterilmesi,
* Çocukların eğitim hakkının sağlanması.
İzmir için öneriler
Zeynep S. Varol ve arkadaşlarının yaptığı “İzmir’de Sokakta Yaşayan Suriyelilerin Sağlık Durumu” değerlendirmesinde; “sağlık hizmetlerine erişimi engelleyen güvenlik ve kayıt sorununu aşmak için mobil saha sağlık hizmetinin kimlik şartı aranmaksızın verilmesi” ile “barınma, beslenme ve içme suyu sorunlarını çözmek üzere belediye ve valilik gibi mekanizmaların organize edip denetlediği sağlıklı beslenme-barınma koşullarını sağlamaya yönelik adımlar atılması” öneriliyor.
Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin büyük oranda kayıtsız ve düşük ücretli işlerde ve tarım, inşaat, hizmet sektöründe yoğunlaştığını belirten Kuvvet Lordoğlu; çoğunluğu kadın-çocuk olan bu grubun yerli işçiler açısından ciddi tehdit olduğunu belirtiyor.
Kadınların sorunları
Raporun Nuray Özgülnar’ın yazdığı “Kadınların Sorunları” başlıklı bölümünde özetle; işkence, tecavüz veya fiziksel/ cinsel istismara maruz kalmış kadınlara danışmanlık hizmetleri verilirken kadınların güvenlik ve mahremiyetinin korunması ile mülteci kadınların gereksinim duydukları/duyacakları sağlık hizmetlerine tam, eşit ve en yüksek nitelikte erişimlerini sağlanması hususları yer alıyor.
Cinsel şiddet
“Cinsel Şiddet” bölümünde Şevkat B. Özvarış; kadınların birden çok şiddet türüne maruz kaldığını belirtiyor. Şiddet gören kadınlar savaş dışı rollerde askeri güçlerin içinde de görev alıyor.
“Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Sorunu” bölümünde Emel İrgil, çeviri, resmi kayıt yaptıramama, aile hekimliğinden etkin yararlanamama, ilaç bedellerinin karşılanamaması, yer değiştirmeler ve sosyal destek gibi sorunların çözümlenmesini öneriyor.
Raporun “İnsani Krizler, Mülteci Sorunu Ve Beslenme Öncelikleri” ve “Yeti Yitimi Kavramı ve Yer Değiştirme” bölümlerinde sorun-öneriler sıralanıyor.
Mehtap Türkay ise “Çocukların Sorunları”na şu çözüm önerilerini sıralıyor:
* Kamp dışındaki çocukların kayıtlarının tutulması, izlemlerinin yapılması ve aşılanması;
* 12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasının göçmen çocukları da kapsaması;
* İstihdamdaki çocuk işçiliği ile mücadeleye mülteci çocukların da eklenmesi;
* Özellikle kız çocuklarına yönelik cinsel istismarın önlenmesi;
* Cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlemesi, kız çocuklarının meta gibi alınıp satılmasının engellenmesi bulunmaktadır.
Sağlıklı ve daha iyi bir yaşam umudu
Raporun “Sağlık Hakları Alanındaki Hukuki Düzenlemeler” bölümü sonrası “Mültecilerın/Geçici Koruma Altına Alınanların Sağlık Hizmetlerinden Yararlanmasında Mevcut Durum ve Yaşanan Sorunlar, Engeller” bölümünde Ergun Demir ve arkadaşları (özetle) “barınma koşulları, beslenme olanakları, sosyo-ekonomik durum, fiziksel çevre ve çalışma koşulları sağlığın en önemli belirleyicileridir. Suriyeli Mültecilera uygulanan sistematik emek sömürüsüne, temel hak mahrumiyetlerine, nefret söylemi ve ayrımcılığa karşı çıkmak, onurlu, sağlıklı ve daha iyi bir yaşam umudunu yeşertmenin yanı sıra milliyet-ırk-toplumsal sınıf ayrımı yapmaksızın nitelikli sağlık hizmeti savunucuları ve sunucuları olarak hizmet etmek gerektiğini” vurgulamıştır.
“Sağlık Hizmeti Veren Sivil Toplum Kuruluşları(STK) ve Mülteciler” bölümünde, STK’lar-kamu arasındaki diyalog kanallarının açık olması; Arapça, Kürtçe ve Farsça vb. dillerde tıbbi tercüman yetiştirecek programlar oluşturulması; Mültecilera sunulan sağlık hizmetleri için STK’lar işbirliğiyle farklı dillerde broşür hazırlanması; bazı polikliniklerde Mülteciler için esnek çalışma saatleri uygulanması; kültüre duyarlı sağlık hizmetleri, damgalama ve ayrımcılık gibi konularda STK işbirliğiyle meslek içi eğitimler planlanması önerilmektedir.
Necati Dedeoğlu ile Gamze Varol’un birlikte kaleme aldığı raporun ‘sonsöz’ündeki saptamalara ilişkin çözümlerin yaşama geçmesi dileğiyle!
* Dünya Tabipler Birliği’nce, 26-27 Şubat 2016’da, İstanbul’da yapılan “Savaş, Göç ve Sağlık Sempozyumunda, TTB Halk Sağlığı Kolunca hazırlanarak sunulan “Savaş, Göç ve Sağlık” raporu (TTB yayınları. 2016, Ankara. ISBN 978-605-9665-01-8)
Fotoğraf: Özge Elif Kızıl - Urfa/AA