*Bu haber Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlandı.
İstanbul'da kayıtdışı çalışan sayısız mülteciden biri olan Afganistanlı Ramiz İ., bir inşaatta bekçilik yapıyor.
Kalacak yeri olmadığı için inşaatlarda yatıp kalkan Ramiz İ., 3,5 yıldır Türkiye'de yaşıyor. Babası Taliban tarafından öldürülen ve ailesi köyünden sürülen Ramiz İ., Türkiye'deki kazancının büyük kısmını Afganistan'daki ailesine gönderiyor.
Kendini çoğu mülteci işçiye kıyasla şanslı saydığını belirten Ramiz İ., yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"İnşaatta birlikte çalıştığımız arkadaşlarım, işverenlerim bana çok iyi davranıyorlar ama bu demek değil ki her şey iyi. Sigortasız ve kayıtdışı çalışıyorum. O yüzden işveren genelde beni tehlikeli işlerde çalıştırmıyor. Bekçilik gibi işler yapıyorum. İnşaatlarda yatıp kalkıyorum. Ayda 5000 TL kazanıyorum. Kazandığım paranın çoğunu aileme yolluyorum. Bana çok az para kalıyor.
"Bu gidişle memleketime döneceğim"
"İnşaatta gün geçirmek çok zor. Ben de isterim çalışma veya oturum iznimin olmasını; ben de isterim daha iyi bir işte, mesela tekstilde çalışmayı, sigortalı olmayı, daha iyi bir yerde barınmayı ama maalesef bu mümkün olmadı.
"Vatandaşlık için 1,5 yıl önce arkadaşlarımla Zeytinburnu'na gidip başvuru yaptık. Afganistan kimliğimi aldılar, 'Bunu Türkçe'ye çevir' dediler. Dediklerini yaptım, başvurumu işleme koydular, 'Biz seni ararız' dediler ama 1,5 yıldır hiç kimse ne beni ne arkadaşlarımı aradı. Kayıtdışı ve sigortasız çalışmak çok zor. Böyle devam ederse mecbur memleketime döneceğim."
1 milyon kayıtdışı Suriyeli işçi
Türkiye'de mülteci işçilerin önemli bir bölümü güvencesiz ve sigortasız çalışıyor. Tıpkı Ramiz İ. gibi. Ancak mülteci meselesi bu boyutuyla neredeyse hiçbir zaman tartışılmıyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba'nın geçtiğimiz yıl açıkladığı "Göçmen Emeği Raporu"na göre kayıtdışı çalışan sadece Suriyeli mültecilerin sayısı bir milyonu (1.000.000) buluyor. Aynı raporda 2019'da çalışma iznine sahip mülteci işçi sayısının ise 145 bin 232 olduğu belirtiliyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi'nin verilerine göre 1 Ocak- 31 Mayıs tarihleri arasında 646 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. Bu işçilerin 38'i mülteciydi. Ölen mülteci işçilerin 16'sı Suriyeli, 8'i Afganistanlı, 4'ü Özbekistanlı, 3'ü İranlı, 1'er işçi ise Belaruslu, Endonezyalı, Rusyalı, Pakistanlı, Sırbistanlı, Türkmenistanlı ve Ukraynalı'ydı.
"Irkçılık sömürünün üstünü örtüyor"
Halkların Köprüsü Derneği Genel Başkan Yardımcısı Duygu İnegöllü, Türkiye'de mülteci meselesi üzerinden estirilen ırkçı rüzgârların emekle ilgili sorunları perdelediğini dile getirdi.
İnegöllü, "Türkiye işçi sınıfı ne zaman güçlenip haklarını savunmaya başlasa ya ırkçılık ya da mezhep ayrımıyla bu güç sönümlendiriliyor. Sadece birkaç hafta önce bu ülkenin gündemi işçi mücadeleleri (Yemeksepeti, Aliağa vs.) ve ekonomik krize karşı kitle eylemleriyken bir anda birileri çıkıp 'Hayır, bu ülkenin en önemli sorunu mülteciler ve göçmenlerdir' dedi ve düzen bekçiliği yaparak gündemi değiştirdi. İşçi sınıfına 'sizin emeğiniz üzerinden zenginleşen patronlara değil sizden daha kötü koşullarda yaşayan mültecilere bakın' denildi. Elbette mültecilerin kendisi bir sorunmuş gibi görününce onların ve işçi sınıfının sorunları hiç kimse için sorun değilmiş gibi algılanmaya başladı" dedi.
"Mülteciler hukuki mücadele veremiyor"
Mülteci işçilerin güvencesiz ve sigortasız çalıştırılma başta olmak üzere pek çok sorunla karşı karşıya kaldıklarını belirten Duygu İnegöllü şöyle devam etti:
"Güvencesiz çalışma en önemli sorun. Çok düşük ücretler söz konusu. Günlük 50 liraya çalışan insanlar var. Çocuk işçilik çok yaygın. Mülteci çocukların büyük kısmı korkunç koşullarda çalıştırılıyor ve eğitim hakkına erişemiyorlar. Güvencesiz ve kayıtsız çalışmanın bir karşılığı da sınır dışı kararı sebeplerinden biri olarak kanunda yer alması. Yalnızca işsiz kalma korkusu değil öldürülebilecekleri ülkelerine geri gönderilme korkusuyla da işçiler sömürülüyor. Ücretleri ödenmezse dava açamıyorlar. İstismara uğrayan çocuklar, cinsel şiddete uğrayan kadınlar hukuki mücadele veremiyor. Artan ekonomik güçlükler zaten düşük ücrete çalışan bu insanların hiçbir şeye gücünün yetememesi anlamına geliyor. İnsanca yaşamak herkesin hakkı. Ancak bu hakka erişebilmek Türkiye'de tüm işçi sınıfı için neredeyse imkansız artık."
(UE/SO/NÖ)