T24’te yayımlanan "MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?" başlıklı yazısı nedeniyle yargılanan Tolga Şardan bugün bir kez daha hakim karşısına çıktı.
Çağlayan’daki İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde üçüncüsü görülen duruşmada Şardan savcılığın esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma yaptı.
Söz konusu yazısının muhataplarının Cumhurbaşkanlığı ve MİT Başkanlığı olduğunu ancak iki tarafın da kendisi hakkında bir tasarrufu olmadığını söyledi:
“Yazımın içeriğinde konunun iki tarafı vardır. Biricisi Cumhurbaşkanlığı, ikincisi MİT'tir. T24'te yazı yayımlandıktan sonra ne Sayın Cumhurbaşkanı, ne Cumhurbaşkanlığı ne de MİT Başkanı veya MİT'in benimle ilgili tasarrufu olmamıştır.
Benim yargılanmaya başlandığım süreçten itibaren TSK iki kararname yayımlamıştır. Bu kararnamelerin içeriğine bakıldığında, MİT Başkanlığı'nın Sayın Cumhurbaşkanlığı'na vermiş olduğu raporla ilgili bilgilerin ne olduğunu gayet iyi görebilmekteyiz.
MİT Başkanlığı Hukuk Müşavirliği'nin böyle bir rapor olmadığı şeklinde bir beyanı olmuştur ancak şunu da belirteyim, MİT Başkanlığı hiçbir zaman 'Biz böyle bir rapor verdik' diye bildirimde bulunmaz. Böyle bir görevi, sorumluluğu yoktur.
1988’de, 1996’da gündemi işgal eden MİT raporları yayınlanmıştır. Bunların hiçbirinde Meclis soruşturmaları açılması da dahil olmak üzere riyasetin 'bu şekilde bir rapor verdik' dediği ne görülmüştür, ne duyulmuştur.”
"Türkiye'nin yüzde 68'i yargıya güvenmiyor"
Şardan suçlamaları kabul etmeyerek beraatını istedi. Ardında da avukatları söz aldı.
Şardan'ın avukatlarından Özlem Günel Tekşen, savcının yaptıkları savunmaları dikkate almadan mütalaa hazırladığını söyledi.
“Müvekkilimin yazdığı yazıda adliyeyi, yargıyı aşağılar bir kasıt kesinlikle yoktur. Türkiye'de devam eden, toplumun yargıya inancın kaybedilmesinin geri getirilmesi kanaati söz konusudur. 2009'dan beri TÜİK'in yargıya güven endeksi yayınlamadığını görüyoruz. Özel şirketlerin araştırmalarının yaptığı anketlere göre de nüfusun yüzde 68'i yargıya güvenmiyor” dedi. Suçun unsurlarının oluşmadığı belirtti.
Şardan'ın avukatlarından Mustafa Gökhan Tekşen de P24 adına avukat Benan Molu'nun hazırladığı uzman görüşünü mahkemeye sundu. Uzman görüşü Şardan’a açılan davayı uluslararası hukuk ve Avrupa insan hakları hukuku çerçevesinde inceliyor.
Molu, uzman görüşünde, davada TCK 217/A maddesinin yorumlanış ve uygulanış biçiminin suçun unsurlarını karşılamadığını ifade ederken TCK 301. maddesinin de AİHS standartları uyarınca “kanunilik” şartına haiz olmadığını ve bu sebeple müdahalenin hukuka uygun olmadığını belirtiyor:
“Gazeteci Tolga Şardan’ın yargıda yaşanan krizle ilgili yaptığı haber sebebiyle tutuklanması, yargılanması ve hapis cezasıyla cezalandırılmasının istenmesi Şardan’ın ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale teşkil etmektedir. TCK’nin 217/A maddesi altında bu suçun oluşabilmesi için, kişilerin gerçeğe aykırı bir bilgi yayması ve bunu halkı endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayması gerekmektedir. 301. madde altında bu suçun oluşabilmesi için ise devletin yargı organlarının alenen aşağılanması ve kullanılan ifadelerin eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları kapsamında olmaması gerekmektedir.
Söz konusu haber, yargıda yaşanan krize ilişkindir. Şardan, haberini, İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın 5 Eylül 2023 tarihinde HSK’ye gönderdiği mektuba ve başta İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirler olmak üzere adliyelerde yaşanan hukuka aykırı durumlara değinerek, kendi yorumlarını katmadan yazmıştır.
Haberin içeriğinde kullanılan ifadeler, eleştirel ve hoşa gitmeyen ifadeler olabilir ancak yukarıda yer verilen yerleşik AİHM içtihadı uyarınca, nefrete ve şiddete teşvik etmediği ve nefret söylemi içermediği için eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları kapsamında kalmaktadır ve dolayısıyla ifade ve basın özgürlüğü kapsamında korunmaktadır.
TCK’nin 217/A ve 301. maddeleri yönünden suçun unsurları oluşmamasına rağmen Şardan hakkında hapis cezası istenmektedir. Bu durum, gazetecilerin 'bekçi köpeği' rolü ile bağdaşmamakta ve ifade ve basın özgürlüğü ile kamu görevlilerinin güvenliği arasında adil bir denge gözetilmediğini göstermektedir.”
Mayıs'a kaldı
Ara kararını açıklayan mahkeme, celse arasında sunulan evraklar ile uzman görüşünü incelemek üzeri duruşmayı 22 Mayıs 2025'e erteledi.
Duruşmayı İstanbul Barosu Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu, İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hürrem Sönmez, CHP milletvekilleri Utku Çakırözer ve Enis Berberoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş, MLSA Genel Koordinatörü Batıkan Erkoç, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret temsilcileri de izledi.
(HA)