Kimileri, "duvara sırtını dayadığında, ceryan seni tutacak" derken, kimileri de "ceryan gelince, artık hiç gece olmayacak," diyordu. İnsanların teknoloji korkusu boşa değil. Kayda geçsin istiyorum; bundan böyle insan ölümlerinin bir nedeni de "su kontörsüzlüğü" olabilir.
Çünkü kıymetli Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Gökçek özel yaşamımıza müdahale çalışmalarını büyük bir iştahla sürdürüyor. O bunu yapmaya devam ettikçe, bizim ona olan sevgimiz büyüyor. O, bunu çok iyi biliyor.
Kaşık ve çatallar kalmıştı ki...
Ayıptır söylemesi, tam tamına üç gündür kendi evimizde yıkanamıyor, tuvalete gidemiyor, yemek yapamıyor, yarım kalmış bulaşıkları yıkayamıyorduk. Gerçi ne yalan söylemeli, bulaşıkların çoğu bitmiş, bir tek kaşık ve çatallar "yarıda" kalmıştı ki, sular kesildi.
Saat tam gece on ikiyi gösterdiği için de bunu, rutin bir Ankara Büyükşehir Belediyesi huzur ve güven operasyonunun parçası olarak kabul edip, sabahın getireceği hayırı beklemeye koyulmuştuk.
Sabahleyin yüzümüzü kendi evimizde yıkayamadık. Dişlerimizi fırçalayamadık, tuvalete gidemedik, dağınık saçlarla dışarı çıktık. Dostlar sağ olsun deyip, onlara sığındık. Lakin akşam olduğunda yine sular akmıyordu!
Komşularda akan su!
Komşularda ise böyle bir şikayet olmadığını, evin duvarlarını kimi zaman teğet geçip giden mutfak borusundan bangır bangır akan suyun çıkardığı ses, bizlere anlatıyordu.
Zaten su sesiyle yetinmeyip, komşulara sularının akıp akmadığını sormayı ihmal etmediğimizi tahmin edersiniz. 20 dairelik apartmanda bir tek bizim suyumuz akmıyordu.
Onların kontörlü, bizim ise kontörsüz olduğumuzu çok sonradan hep beraber öğrenecektik.
Müjde; ekranımız Türkçe!
Aslında haklarını teslim etmek gerekir; belediye çalışanları Perşembe günü gelip, dışarıdan bir takım gürültüler çıkarmış, fakat biz akıl edip ne yapmaya çalıştıklarını sormamıştık.
Kapıya asılan kâğıtlarda ise mealen, "su sayacınız değiştirilmiştir" denmiş, ayrıntılar ise aşağıda sıralanmıştı.
Susuzluk, hayatımız üzerindeki hayatiyetini dayattıkça, bu ayrıntıları daha dikkatlice okuyorduk. Fakat bu açıklamaların hiçbiri sularımızın kesilmesi gerekçesini izah etmiyordu.
Beri yandan on sayfalık "Ön Ödemeli Elektronik Kartlı Su Sayacı Kullanma Kılavuzu"nun girişinde, bize müjde bile veriliyordu;
"Ödenmesi unutulmuş faturalardan yada son ödeme tarihinin takibinden kurtuldunuz ve sabit fiyat garantisine sahip oldunuz. Satın aldığınız kontörleri kolaylıkla sayacınıza yükler ve su bedeline gelen zamlardan etkilenmezsiniz!"
Tabiî ayrıca, "LCD ekran mesajının Türkçe olması kullanımı oldukça kolaylaştırmaktadır!"
Peki su neden kesik?
Bu harika haberden sonra bile suyumuzun niye kesik olduğunu idrak edememiştik. Kullanma kılavuzunda "ödenmesi unutulmuş faturalardan" kurtulduğumuza dikkat çekiliyordu.
Ama bizler sevgili Büyükşehir Belediye Başkanımızı ve onun uygulamalarını çok iyi bildiğimizden, elbette zinhar faturalarımızı unutmaz, arkadaşlarımıza da faturalarını unutturmazdık.
Dolayısıyla ödenmemiş faturamız olamazdı. Ve dolayısıyla suyumuz bu yüzden kesilmiş olamazdı.
Müjde; 3 kredi avans su!
Mesele açıktı; kontörlerimizi bitirmiş olmalıydık!
Fakat yine kapıya bırakılan, "Kartlı su sayacı montajı için açıklama" başlıklı izahatta, "mağdur olmamamız için 3 kredi avans" su bırakıldığı söylenirken, kullanma kılavuzunda da bu suyun iki-üç gün için yeterli olduğuna dikkat çekiliyordu.
Belediyeye bağlı Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) çalışanları Perşembe günü, öğleden sonra gürültü yapmışlardı apartmanda. Yani sayaç, Perşembe günü, öğlen saatlerinde takılmıştı.
O gün hiç su kullanmadık, akşam yemeği için harcanan tahminen on litrelik su hariç. Cuma günü ise, bol bol su harcadık. Banyo yaptık, çamaşır yıkadık, yemek yaptık... Parasıyla değil mi, istediğimiz kadar su kullandık.
Ta ki, gece saat 12'de kaşık ve çatallar ortada kalana dek! Yani güzel ve çalışkan belediyemizin bizlere bahşettiği "3 kontörlük" su, bizim gibi bir evde, ancak ve ancak bir gün dayanabildi.
Oysa kılavuzda bu suyun, "iki-üç gün" yetecek kadar olduğu konusunda ısrar ediliyordu. Demek ki bundan böyle, günlük su ihtiyacımıza da belediyemiz karar verecekti.
Müjde; ücreti ev sahibi ödeyecek!
Gerçi su kontörlerimizi harcamadan önce kılavuzu okumuş olsaydık, suyumuz bitmeden gidip yeni kontör alırdık ama yaptık bir cahillik işte. Cehaletimizin bedelini de hayli ağır ödedik.
Fakat bu konuda yalnız olmadığımızı kısa zaman içinde öğrendik. Bundan yıllar önce İstanbul'a uğramış olan son teknoloji "kontörlü su" efsanesi bir anda Ankaralılar içinde bir kâbusa dönüşüverdi.
Kafeler, lokantalar kontörlerini fütursuzca harcadıkları için tuvalet ve lavabo kapılarını kilitlemek zorunda kaldı. Kim bilir kaç "çocuklu ev" bu yüzden büyük çileler çekti.
Bizim gibi kirazedelerin mağduriyeti elbette bununla sınırlı değil. Tamam, teknoloji cahiliyiz ama bir de kurnaz ev sahipleri var. Kapıya asılan "açıklamada", sayaç bedelinin 300 YTL olduğu, altı çizilerek belirtiliyor.
Sayacı takan çalışanlara katiyen herhangi bir ücret ödemek zorunda olmadığımız müjdesiyle birlikte, parantez içerisinde sayaç takma bedeli 100 YTL olarak gösteriliyor.
Kiracı ödesin de...
Fakat tabii ki sevgili belediyemiz, hiçbir hak-hukuk bilmeyen bizim gibi kiracıların mağdur olmaması için altı çizili şu izahatı yapmayı unutmamıştı:
"Kuruluşumuzun abonelik sisteminde sayaçlar su tüketimi yapan bağımsız bölümlere ait olduğundan sökülüp başka bir adrese nakli veya devri söz konusu değildir. Bu sebeple sayaç bedelleri(nin) mülk sahipleri tarafından ödenmesi esastır. Ancak kiracılar tarafından ödenmesi durumunda mülk sahiplerinden talep etmeleri gerekmektedir."
Bu izahatı şöyle de okuyabiliriz: "siz bizim paraları verin de, ev sahibiyle nasıl baş ediyorsanız edin, bu bizi ilgilendirmez. Biz paramıza bakarız."
Müjde; mağduriyetimiz engellenecek!
Kira bedeli tıkır tıkır yatarken, Belediye bir yolunu bulup, bu sefer de su sayaçlarını "kontörlü" yapmayı, aynı zamanda kendisi takıp, 100 YTL de "takma ücreti" olarak belirlemeyi akıl edince, gariban ev sahibi ne yapsın!
Elbette kiracının bu yalanına inanması için uzun bir izahat ve ikna sürecine gerek duyacaktı. Ve elbette kiracının kontörlü cep telefonuyla yarım saat boyunca bunu mülk sahibine izah etmesinin bedelini güzel belediyemiz karşılamayacaktı.
ASKİ'nin bize bıraktığı açıklama kâğıdındaki müjdelerin sayısı neredeyse onu geçiyordu. Birkaçını aktaralım da, daha kontörlü suya geçmeyenler kıskansın;
* Abone istediği an, kullandığı su miktarını, kalan kredi miktarını, vb. bilgileri sayacından okuyup izleyebilecektir. (Ne büyük şans ama! İ.A)
* Bazı sıra dışı durumlarda ("sıra dışı" durumları Ankaralılar çok iyi bilir. İ.A) yüksek tutarlı faturalarla karşılaşmadan kendi hesabını yapabilecek ve dilediği kadar su harcaması yapabilecektir. (Yukarıda, dilediğimiz kadar su kullanamadığımızı hatırlatmama gerek var mı? İ.A)
* Su peşin satılacağından mülk sahibi ve kiracı arasındaki su borçları ihtilafı ortadan kalkacak ve mülk sahiplerinin mağduriyetleri engellenecektir. (Bunun tercümesi şu; sevgili belediye yetkililerimiz, ihtilaf durumlarında hep mülk sahiplerinin mağdur olduğunu peşinen kabul ediyor.İ.A)
* Sayaç okuma işlemleri ortadan kalktığından hatalı-yanlış okumalar ortadan kalkmış olacaktır.
Belediyeden "hatalı okuma" itirafı
Bu son müjdeye özellikle dikkatinizi çekerim. Demek ki bundan önce sevgili belediyemizin zinhar kabul etmediği, ettiyse de burnumuzdan fitil fitil getirdiği "hatalı-yanlış" okumaların varlığı bu sayede itiraf edilmiş bulunuyor.
Ayrıca suyun peşin satılacağı bilgisi aktarılırken, elbette kiracıların bu durumda karşılaşacakları mağduriyetlerden söz edilmiyor.
Diyelim ki 100 kontörlük suyumuz varken, evi boşaltmak zorunda kaldık. O zaman 'kontörlerimizi' nasıl alacağız? Beledeyimiz bu durumda ortaya çıkacak ihtilaftan, kiracının mağdur olacağını neden düşünmez? Bunun gereğinin düşünülmediği açık; çünkü sayacınızdaki kontörleri geri alıp, yeni taşınacağınız eve götürme imkânınız yok.
Ortada bir de 'kontörlü su' ile 'faturalı su' ücretleri konusunda bir muğlaklık var. ASKİ'nin açıklamasında, 'varolan kontörler üzerinden' su zammı olmayacağı müjdesi verilirken, yeni uygulamayla birlikte suya zam gelip gelmediği açıklanmıyor. Bundan böyle fatura da alamayacağımıza göre, bu konuda nasıl bilgilendirileceğiz acaba? İnternet'ten mi haber gelecek? Su içtiğimiz için, internet kullanmak zorunda mıyız? Veya su kullandığımız için okuma-yazmamızın olması mı gerekir ki, başımıza gelen oyunlardan haberdar olabilelim? Hem, belediye'nin insanlarla kullandıkları suyun arasına girmeye, bununla da kalmayıp suyumuzla aramıza 'son teknoloji' koymaya ne hakkı var?
Müjde; sayacımız garantili!
'Son teknoloji su sayacı'nın kullanma kılavuzunda sayacın garantili olduğu yazılıyor. Fakat bu garanti, aklınıza gelebilecek her durumda geçersiz. Sayaç güneşten, yağmurdan, 'mekanik darbelerden', çamurdan ve soğuktan olumsuz etkilendiği için bozulabilir.
Fakat o zaman garanti dışıdır. Veya kendiliğinden bozulabilir. Elbette garanti dışıdır. Dolayısıyla güzelim belediyemizin yeni bir oyunuyla karşı karşıya olduğumuzu artık anlamış ve kanıksamış durumdayız.
Tüm bunlar olup biterken, Melih Gökçek de yaptığı üstün hizmetleri sergilediği billboardlardaki fotoğraflarında gözlerimizin içine bakarak, kıs kıs gülüyor. Çünkü bizim onu sevdiğimizi, gelecek seçimlerde de baş tacı edeceğimizi gayet iyi biliyor. (İA/BA)