24 Haziran Seçimlerinin sonuçların daha tam hazmedilemeden/irdelenmeden Cumhuriyet Halk Partisi içinde "değişim" çıkışları ve hareketlenmesi oldu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Muharrem İnce’nin liderlik endeksli değişim çıkışına destek veren bir açıklama yaptı.
İnce’nin ‘değişim’ çıkışından sonra yazılı bir açıklama yapan Kocaoğlu, şöyle diyordu: “24 Haziran seçimleri, CHP’de acil bir değişimi zorunlu hale getirmiştir. Kamuoyu ve parti tabanının talebi de bu doğrultudadır. Söz konusu değişimin Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde gerçekleşmesi, partimize büyük güç katacaktır. Bu düşüncelerimi kamuoyuyla saygıyla paylaşırım.” (4 Temmuz 2018)
Aziz Kocaoğlu'nun bu çıkışı sadece il sınırlarında değil, ülke genelinde tansiyonu yükseltirken, İzmir’den ilk tepki, Kocaoğlu'nun 6 ay önce seçilmesi için gücünü ortaya koyduğu Deniz Yücel’den geldi.
Deniz Yücel kimdir?1977 İzmir doğumlu, evli bir çocuk babası. 1995 yılı İzmir Atatürk Lisesi, 2000 yılı Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi mezunu. İyi seviyede İngilizce biliyor. 2001 yılından bu yana İzmir Barosu’na kayıtlı serbest avukatlık yapıyor. 1999’dan bu yana Cumhuriyet Halk Partisi üyesi. 2014 yerel seçimlerinde; İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi seçilerek, belediye meclisinde CHP grup sözcülüğü görevini üstlendi. 7 Ocak 2018’de CHP İzmir İl Kongresinde İl Başkanı seçilen Deniz Yücel, bu koltuğa oturan en genç il başkanı. |
Deniz Yücel, Kocaoğlu’nun İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde 4 yıldır birlikte çalıştığı meclis üyesi… 6 aydır da CHP İzmir İl Başkanı olarak mesai yaptığı partilisi…
Kurultaya gerek olmadığını savunan genç il başkanı, uzun yazılı açıklamasında özetle "Birbirimize en çok kenetlenmemiz, soğukkanlı ve itidalli davranmamız gereken şu süreçte bu tartışmaları yaratmak, üstelik imza toplayıp olağanüstü kurultayı toplamaya çalışmak ne yazık ki parti kültürü ve sorumluluğuyla bağdaşmaz" diyordu.
Tansiyon biraz düşmüş gibi görünse de biz İzmir’de yaşayanlar, nabız atışlarının yavaşlamadığını görüyoruz. CHP İzmir’deki delegelerin olağanüstü kurultay için pazartesi ya da salı günü imza toplama çalışması başlatacağını biliyoruz. Hedeflerinin 14 CHP İzmir milletvekili ve PM üyeleriyle birlikte 69’u bulan kurultay delegesinden 52’sinin imzasını almak olduğunu da...
Uzun sözün kısası, bu yaz sıcağında İzmir’in siyaseti daha da ısınacak. O zaman, Kocaoğlu’nun ateşine bir kova su atıp ortamı serinleten CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ile giriş yapalım mevzuya.
Tam olarak ne kadar oldu bu koltuğa oturalı?
Pazartesi ayın 9’u. (Bugün) Tam 6 ay oluyor
6 ayda siyasi hayatınızın en yoğun dönemini geçirdiniz. 6 ayda 6 yıl geçmiş gibi hissediyor musunuz?
6 yıl geçmiş gibi hissetmiyorum ama çok dolu geçen bir 6 ay. Çok yoğun geçen bir 6 ay. Zaten ülke gündemi sürekli gerilim, gerginlik, olağanüstü hal süreci. Bir de erken seçim, daha ne olsun? (gülüyor)
Siz CHP il Başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra yaşadığınız süreci özetleseniz…
Ben koltuğa oturduktan sonra bir kere olağan kurultay süreciyle karşılaştık. Parti Meclisimiz seçildi. Muharrem İnce’nin adaylığı söz konusuydu. Genel başkanımızla yarıştı. Ondan sonra tüzük kurultayını yaşadık. İlçelerimizde danışma kurulları yapıldı. İl danışma kurulumuzun tarihini belirledik, ilçelere duyurduk seçim takvimi açıklandı. Sonra ilçe başkanlarımızla görüştük. 50 küsur günlük seçim sürecinde danışma kurulu yapmayı uygun bulmadık seçim sonrasına bıraktık. Seçim sürecini yaşadık. Hem cumhurbaşkanlığı seçimi, hem genel seçim Türkiye’de ilk kez yaşadığımız bir seçimdi. Bu da benim dönemime denk geldi. Önemli bir deneyimdi. Gerçekten herkes çok çalıştı. Herkes görevini en iyi şekilde yerine getirdi. Hem örgütümüz hem genel başkanımız hem genel merkezimiz hem de cumhurbaşkanı adayımız Muharrem İnce ve onun kampanyasını yürüten ekip… Ve bugün 24 Haziran seçimlerinde bu tabloyu yaşadık.
24 Haziran’da ortaya çıkan tabloyu partiniz açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Çok farklı dinamikleri, çok farklı parametreleri olan bir seçimdi. Seçim takvimi çok kısaydı. Antidemokratik koşullarda gidilen bir seçim süreci vardı. Türkiye için de İzmir için de söylüyorum bunu; biz beklediğimiz oyu almadık. Bu tespiti yapabilmek lazım.
Ortada bir başarısızlık var yani…
Bunu başarısızlık olarak nitelemek de doğru değil. Çünkü aniden verilen, tamamen mevcut iktidarın kendi iktidarını güçlendirmek ve uzatabilmek amacıyla aldığı bir seçim kararı vardı. Cumhurbaşkanının bile ‘seçimler vaktinde olacak’ açıklamalarına rağmen seçimleri yaşadık. 24 Haziran seçimleri ülkemiz için ne getirir, ne götürür, topluma ne gibi fayda sağlar, ekonomik sorunları çözer mi, toplumsal barış ve huzur konusundaki sorunları çözer mi soruları dikkate alınmadan; tamamen AKP iktidarının ve cumhurbaşkanının kendi iktidarını korumak için aldığı bir karar. Ve geçmiş yıllarda yaşandığı gibi MHP’nin verdiği destekle ittifak söz konusuydu. Cumhur ittifakı ortaya atıldı. Farklı siyasi partiler olsa da bu ülkede aynı kaygıları taşıyan kitleleri temsil eden partiler olarak da Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ittifak yaptı. Ama tabii ki sonuçlar bizi memnun etmedi.
İzmir sonuçları memnun etti mi?
Türkiye tablosuna baktığımızda İzmir, Türkiye’nin bir, iki, üç adım ötesinde. Cumhuriyet Halk Partisi’nin başarısı açısından ya da demokrasi açısından, hep diyoruz ya ‘Türkiye İzmir gibi olsa’… Ama tabii ki biz de İzmir’de daha yüksek oy oranları hedeflemiştik. Cumhurbaşkanı adayımız Muharrem İnce’nin aldığı oy gerçekten mutluluk verici ama yeterli değil. Önemli olan İzmir’in aldığı oydan ziyade Türkiye geneli ve cumhurbaşkanı seçilmesiydi. En azından ikinci tura girmeyi beklerdik.
"Verilerimiz YSK sonuçlarıyla örtüşüyor"
Eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş ‘50 bin sandıktan veri alamadık. 20 bin sandıkta kimse yoktu’ diye bir açıklama yaptı bugün.(1) Siz İzmir geneli için ne yaptınız? YSK’nın açıkladığı sonuçlarla sizin ıslak imzalı tutanakları karşılaştırdınız mı? Sonuç?
Barış Yarkadaş’ın açıklaması ben duymadım ama bu parti adına yapılmış bir açıklama değil. Bu konuda bir görev söz konusu değil. Hem Türkiye hem İzmir için söyleyeyim; bu konuda Muharrem İnce’nin de genel başkan yardımcımız Bülent Tezcan’ın da beyanı var. Islak imzalı tutanaklarımızla bize gelen verilerle YSK’nın açıkladığı sonuçlar birebir örtüşüyor. İzmir’de bizim her sandıkta görevlilerimiz, müşahitlerimiz vardı. Ve bizim bilişimden sorumlu başkan yardımcımızla irtibat halindeydik. Burada bilişimci arkadaşlarla bir karargah kurduk. Bu konuda bir sorun yaşamadık. YSK ve bizim elimizdeki İzmir sonuçları aynı.
İzmirli vatandaşların içi, İzmir sonuçları/sandıklara sahip çıkıldığı açısından rahat etsin mi diyorsunuz?
Evet... Muharrem İnce’nin 50 bin avukat istiyorum, YSK önünde nöbet tutacağız gibi açıklamaları vardı. Halkın, ‘neden bunu yapmadı’ gibi eleştirileri oldu. Ama sandıklardan oy çalındığına ya da bir müdahale olduğuna dair elimizde somut delil olmadan halkı, avukatları YSK’nın, il-ilçe seçim kurullarının önüne dökmek de doğru bir davranış olmazdı. Münferit birtakım olaylar olmuş olabilir ama bu konuda tespit edilmiş veri yok. Doğu ve Güneydoğu’dan bize de bilgiler geliyor ama bunu ispatlayamadıktan sonra duyumlarla ya da şüphelerle kitleleri sokağa dökmek doğru bir şey değil.
Kitleleri sokağa dökmesin elbet. Ama İnce’nin ‘oylar size, YSK ve sandıklar bize emanet’ sözlerinden sonra emanete pek de sahip çıkılmadığı kuşkusu yaratıldı davranışlarla, söylemlerle. İnsanlarda güven oluşmadı. Ucu hala açık… ‘Beni buradan jiletle kazırlar’ diyen Akşener de ortalarda görünmedi. Başta CHP olmak üzere muhalefet iyi bir sınav veremedi ve bu durum, muhalifleri en az seçim sonucu kadar üzdü. Bir İzmir raporu hazırlarsanız, bu ortaya çıkacaktır ki, bildiğim kadarıyla bir hazırlık var. Bu raporda neler olacak?
Geçtiğimiz hafta ilçe başkanlarımızdan ilçeleriyle ilgili raporlarını istedik. Raporlarını gönderdiler. Belediye başkanlarından ve milletvekillerinden yine seçim süreciyle ilgili rapor istedik. Biz bunları elekten geçireceğiz ve il başkanlığı olarak kendi görüşlerimizle genel merkeze bir rapor sunacağız. Ben ilçe başkanlarımızla da belediye başkanlarımızla da görüşürken bizim yönetimimize dair bir eleştiri varsa raporda dile getirmelerini rica ettim. Çünkü biz de ilçelerdeki çalışmalarda eksik gördüklerimizi seçim telaşıyla mümkün olduğunca kapatmaya çalıştık. Bu konuda gerekli tespitlerimizi yapıp önümüzdeki yerel seçimlerde varsa bir eksiklik, hata bunları gidererek, daha sağlam bir şekilde seçimlere hazırlanmak amacındayız. Bizim hazırladığımız raporu da genel merkez inceleyecek. Genel merkez düzeyinde de seçim sonuçları inceleniyor. Bunun biran önce yapılması gerekiyor. Raporumuz bu ay sonuna kadar biter.
“Bir belediye bile kaybetsek kendimi başarısız sayarım”
Erdoğan ‘24 Haziran seçimlerinin fotoğrafını iyi çekmemiz, adaylarımızı bu fotoğrafa göre belirlememiz lazım’ diyor. CHP bu fotoğrafı çekiyor mu? Belirlenecek olan adayların seçiminde 24 Haziran fotoğrafı İzmir özelinde ne kadar etkili olacak? Bunu genel merkeze ne ölçüde kabul ettirebilirsiniz?
Bu makamda oturuyorsak buna inanmak zorundayız. Bu yaptığımız çalışma 24 Haziran sonuçlarını doğru okuyabilmek, eksikleri gidermek, hem de doğru adaylarla seçime girmek için… Sonuç elbette dikkate alınacak. Genel merkezin de öngörüleri olabilir ama bir Türkiye tablosundan İzmir’e bakmak var, bir de İzmir’de İzmir’i görmek, bilmek var. Bu konuda bizim tespitlerimiz, önerilerimiz dikkate alınır. Ağırlığımızı tabii ki koyacağız. Benim hedefim 30 ilçeyi ve büyükşehir belediye başkanlığını almak. Biz bir belediyeyi dahi kaybetsek, kendimi başarısız sayarım. Burada başarıyı sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız.
24 Haziran tablosu hazmedilmeden, irdelenmeden CHP kendini tartışma içerisinde buldu. Türkiye daha zor ve alışılmadık bir sisteme girerken CHP’nin koltuk kavgasına tutuşması, insanları ikinci kez üzdü. Bu liderlik yarışına gerek var mıydı? Bu sorun nasıl aşılacak? Yerel seçim olmasaydı bir değişim gerekli miydi?
Böyle bir yarışa gerek yoktu. Genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu Muharrem İnce’yi aday gösterirken onun bu süreçten kazansa da kaybetse de güçlü çıkacağını bilerek aday gösterdi. Seçim süreci yönetilirken hem ittifak konusunda yaptığı hamleler, hem genel başkanlık yarışı yapmasına rağmen Muharrem İnce’nin aday gösterilmesi çok önemli adımlardı. Bu tabii ki bir lütuf değil. Muharrem İnce’nin bir karşılığı olmasa, bizim onunla başarı yakalayacağımız konusunda kararlığımız olmasa; zaten aday gösterilmezdi. İYİ Parti’nin seçimlere girmesinde tereddütler varken 15 vekilimizin geçişi ve bu tereddütlerin ortadan kalkması tarihi bir adım. Bu süreçler çok iyi yönetildi. Böyle bir seçim süreci atlatıldıktan 10 gün sonra bir liderlik yarışına girilmesi bir kere siyaset etiği ve partimize ve ülkemize olan sorumluluğumuz açısından doğru değil. Seçim sonuçları masaya yatırılmamış, danışma kurulları yapılmamış… Doğru değildi. Genel başkanımız ve Muharrem İnce’nin eşlerinin de katıldığı özel bir yemekte konuşulan konuların basına ifşa edilmesi hiç doğru değildi. Herkesin aday olma hakkı vardır ama partimizi kimsenin kamuoyu önünde tartışmaya hakkı yok. Bu yapılanlar partiyi tartıştırıyor. Bu durum bazı kesimleri sevindiriyor. Bunu görebilmek lazım.
Aziz Kocaoğlu’nun da bir çıkışı oldu. Böyle bir çıkış yapacağını biliyor muydunuz, sürpriz mi oldu? Öncesinde CHP İl Başkanı olarak sizinle bir istişarede bulundu mu?
Aziz Bey, bir çağrı yapacağı konusundan bana bilgi verdi. Tabandan, örgütten gelen bir değişim talebi olduğunu, bu konuda genel başkanımızın öncülüğünde bir adım atılması beklentisi oluştuğunu ve buna yönelik çağrı yapacağını söyledi.
Siz ne dediniz Aziz Bey’e? Çünkü onun açıklamasından sonra siz aksi yönde ‘kurultayın gerekli olmadığına’ yönelik açıklama yaptınız… Bu düşüncesizi kendisine söylediniz mi?
Ben gerek olmadığını, bunun erken olduğunu kendisine ifade ettim.
Onun açıklamasından sonra sizin açıklamanız geldi. Açıklama birçok kişiyi şaşırttı. Aziz beyle birlikte mecliste çalıştınız. Sizin il başkanı olmanız konusunda ısrarcı oldu, sonuç da aldı. Onun bu ısrarı, sizin ‘Aziz Bey’in her dediğini yerine getireceğinizi’ düşündürtmüştü. Ama bu sorumlu açıklamanız böyle düşünenleri şaşırttı. Ve gördüğüm, bu size iyi bir puan getirdi.
Bana puan getirip getirmemesi benim umurumda değil. Ben 6 aydır, o açıklamayı yapana kadar farklı bir yönetim anlayışı sergilemedim. İnsanlar bekledi ki Aziz Kocaoğlu’yla kavga edelim… Böyle bir şey söz konusu olamaz; çünkü Aziz Kocaoğlu dürüst, düzgün, namuslu bir şekilde belediyeyi yöneten, parti için, İzmir için çok değerli bir kişi. Yanlış gördüğümüz zaman, yanlış olanı söylememize engel değil bu. 6 aydır görüş ayrılığı yaşanmadığı için, bu çıkışım evet belli kişilerin nezdinde puan kazandırmış olabilir… Öyle bir kanı oluştu ama ben kendi doğru bildiğim yoldan şaşmayan bir yapıdayım.
Aziz beyin açıklamaları, İnce lehine çıkışı, Türkiye genelinde de yankılandı bildiğiniz gibi…
Ben doğru bulmadım. Farklı algılanabileceği, tartışmalara neden olabileceği açısından doğru bulmadım.
“Tarafım belli; benim tarafım parti”
İki belediye başkanı Kılıçdaroğlu’na desteği sundu. İlçe başkanları arasında da az da olsa çatlak sesler var, eskiler imza topluyor. Aziz Bey’in yakınındaki Moroğlu-Yüksel gibi isimler bile ayrıştı bu süreçte. İzmir’de İnceciler, Azizciler, Kılıçdaroğlucular gibi bir yapı oluştu… Bu parçalı yapıda seçime nasıl gideceksiniz? Bu tabloyu nasıl değiştireceksiniz?
Göreve geldiğim günden beri ‘ben kimseye taraf olmayacağım, ben partiye taraf olacağım’ dedim. İlçe başkanları toplantısında da bunu ifade ettim. Bizim kişilere karşı sorumluluğumuz yok. Bizim önce ülkemize, sonra partimize sorumluluğumuz var. Bunu partinin tüm kesimine yaymak için çaba gösteriyorum. Herkesin birtakım hedefleri olabilir. Bir de ortak akıl var. O doğrultuda hareket edersek başarı sağlarız. Bunu yapabileceğimi de düşünüyorum. Ben açıklama yapmadan önce bazı vekillerimiz, ilçe başkanlarımız tepki gösterdi Aziz başkanın açıklamasına. Onlar da doğru değildi. Ben açıklamamı yaptıktan sonra amacına ulaştığını görüyorum. Biz partiyi korumak zorundayız. Bizim genel başkanı korumamız, partimizi korumamamız demektir. İzmir özelinde Büyükşehir Belediye Başkanı’nı korumamız partimizi korumamız demektir. Bu şekilde bakabilmek lazım.
Sizin açıklamanızdan sonra Aziz Bey’den size dönüş geldi mi?
Gelmedi.
“Seçmenin belli bir kesimiyle iletişim kuramıyoruz”
Sizce yerel seçim olmasaydı, Cumhuriyet Halk Partisi’nde bir değişim gerekiyor muydu?
Tüzüğü yeni değiştirdik. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve sol ideolojinin temelinde ilericilik, revizyon, her zaman daha iyiyi aramak, devrimcilik vardır. Değişim her zaman düşünülebilir ama bir kere yöntem bu olmamalı. Yerel seçim olsa da olmasa da bu kadar çabuk, düşünmeden olmamalı. Bu, faydadan çok zarar getirir. İlkeler bazında düşünmek gerekir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm kesimlerin menfaatine ne varsa onu söylüyoruz, anlatıyoruz. Seçmenin belli bir kesimiyle iletişim kuramıyoruz. Orada bir eksik var. Öncelikle bunun çözüm yöntemlerinin tespit edilmesi lazım. Biz gerçekten halkın sorunlarına çözüm üretecek şeyler ortaya koysak bile AK Parti’nin samimi olmayan, popülist adımları karşılık bulabiliyor. Bunun nedenlerini anlamamız lazım.
“’Çakma sağ parti’ eleştirisini kabul etmiyorum”
Partinin sola değil de sağa çektiğini düşünenler, ‘CHP çakma sağ partiden çıkıp gerçek bir sosyal demokrat, sol bir parti olmalı. Bu belki yakın zaman iktidarı getirmeyebilir ama bu değişim gerekiyor’ diyorlar. Buna ne kadar katılırsınız?
Çakma sağ partiyi kesinlikle kabul etmiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin sosyal demokrasiyle çelişen bir uygulaması söz konusu değil. Sosyal demokrasiyi iktidara geldiğinde uygulayacak olan tek parti biziz. Biz dini ve inançları siyaset malzemesi yapan bir parti değiliz. AK Parti’yle aramızda böyle bir fark var. AK Parti bunu yapıyor. Bunu yaparak da sonuç alabiliyor. Algı yönetimi konusunda belki AK Parti kadar başarılı olmayabiliriz. Algı yönetiminin etik olup olmadığı da bir tartışma konusu. Süreç iktidarın aleyhine işlerken farklı bir adım atarak, farklı gündemler yaratarak gündemi değiştirebiliyorlar. Bunu bu seçim sürecinde de yaşadık. Partimizi terör örgütleriyle yan yana göstermek gibi bir algı yönetimi var. Ne yazık ki seçmen nezdinde de bir nebze de olsa karşılık buluyor. Misak-ı Milli sınırlarının korunarak, yurtta barış dünyada barış, tam bağımsız Türkiye prensibini benimseyen ve iktidara geldiğinde bunu uygulayacak olan tek siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi. Halkın dini duyguları siyaset malzemesi yapılmadığı gibi milli duyguları da siyaset malzemesi yapılmamalı.
“Yerelden güçlü çıkarsak”
‘Çakma sağ’ın altını dolduracak malzeme çok. Dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi mesela ilk akla gelen. Ki, İnce de karşı çıkmıştı partisine. Tezkere konusundaki tutum keza... Doğru tutum alındığında, bazen iktidarın CHP’nin arkasına takıldığı zamanlar da oluyor ama süreklilik yok. Sağ dolu, merkez karışık; CHP’nin sola bir açılım yapması uygun olmaz mı? Orada bir boşluk olduğunu kabul etmez misiniz? Daha sol bir parti istemez misiniz?
Gözden geçirilmesi gereken bir konu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin solla ve sosyal demokrasiyle ne kadar uzaklaştığı konusunda bir çalışma yapmak gerekiyor. Biz soldan koptuğumuzu düşünmüyoruz. Laiklik anayasada yazılı… AK Parti iktidara geldikten sonra bunun içi boşaltılmaya çalışıyor. Dinin ve inançların, insanların mezheplerinin siyaset malzemesi yapılması ülkede karşılık buluyor. Biz buna karşı çıkıyoruz. Buna karşı çıkmamız bir kere sosyal demokrat parti olduğumuzu gösterir. İşçiden, memurdan, gençlerimizden belki de onları kazanma noktasında, kendimizi anlatmamız eksik olabilir ama bizim tüzüğümüz, parti programımız, genel merkez düzeyinde, il, ilçe ve belediyeler düzeyinde gerekli adımlar atılıyor. Popülist politikalar izlemekten ziyade bu konuda ihtiyaç olan ne varsa çözümle üretilmeye çalışılıyor. İktidar olamadığımız için de çok başarılı olamıyoruz. Olmamamız için AK Parti kamunun tüm gücünü kullanıyor. Biz bu ülkede istihdam sağlayalım, asgari ücreti artıralım, aile sigortasını hayata geçirelim diyoruz. Bunlar sosyal devlet ilkesinin gereği olan politikalar. Bunlar bizim seçim vaatlerimizde olan şeyler ama asgari ücretin artırılması AK Parti tarafından hayata geçirildi. Biz iktidar olamadığımız için bunları somutlaştıramıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi var. İlçe belediyeleriz var. Eskişehir, Muğla belediyelerimiz var. Yereldeki iktidar belki genel iktidarın kapısını açıyor. Önümüzdeki yerel seçimler bu konuda ciddi fırsat. Yerelden güçlü çıktığımızda bir sonraki ilk genel seçimde CHP iktidarı da kurulmuş olacak.
Deniz Yücel yerel seçimde aday olacak mı? İsminiz Buca için geçiyor mesela.
Ben aday olmayacağım. Benim birincil görevim partiyi seçimlere hazırlamak.
Genel Başkan’dan böyle bir talep gelirse…
Genel Başkanımızın talimatı bizim için emirdir. Öyle bir şey yaşarsak o gün karar veririz ama benim böyle bir beklentim yok.
‘İzmir’de artık odunu koysak seçilir dönemi bitti’ deniliyor. İzmir CHP’nin kalesidir, iktidara karşı anti güçtür söylemi yerel seçimlerde aday belirlemeyi etkiler mi?
Aday tabii ki önemli. Odunu koysak söylemi amacını aşmış. Onu söyleyen arkadaşımız da öyle demek istememiştir. Bu seçmen açısından da kırıcı bir cümle. Bizim asla böyle bir bakış açımız yok. İzmir, CHP’nin kalesidir demek de doğru değil. İzmir cumhuriyetin, demokrasinin, barışın, hoşgörünün kalesidir. İzmir farklılıklarla saygı duymanın kalesidir. İzmir seçmenine samimi, doğru gelen parti Cumhuriyet Halk Partisi olduğu için seçmen bu yönde tercih yapmıştır.
Siz Aziz Kocaoğlu’yla 5 yıla yakın bir süredir çalışıyorsunuz. Bu önümüzdeki yerel seçim sürecinde değişimin onun için de gerekli olduğunu düşünüyor musunuz?
Değişim, revizyon, devrim, hep daha iyisini aramak güzel şeyler ama bunları ararken gerçekten doğru olan bir şeyi değiştirmek de akıl ve mantıkla bağdaşmaz. O zaman partileri de kapatıp yeni partiler kuralım. Değişim oraya kadar gider. Aziz Kocaoğlu’nun adaylık için bir niyeti var mı bilmiyorum. Bunları tartışmak için erken ama Aziz Kocaoğlu doğru, dürüst, icraatçı bir belediye başkanıdır. Kentin ihtiyacını karşılayan bir belediye başkanıdır. Belediyenin kaynaklarına namusu gibi sahip çıkan bir belediye başkanıdır. Güvenilirlik anlamında Türkiye’nin dış dünyada, ekonomi anlamında daha ciddi güvenilirliği vardır İzmir’in. Göreve geldiği dönemdeki mali tabloya ve şimdiki döneme bakmak lazım. Diğer belediyelerimize ve bakanlıklara da aynı anlayışın yansıması lazım.
Aziz Kocaoğlu’nun en büyük dileği ‘CHP’nin iktidar olduğu bir düzende belediye başkanlığı yapmak’tı. Belli ki bunu göremeyecek. Siz gençsiniz, sizin hedefleriniz neler?
Ben her şeyden önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olmasını isterim. Ülkenin ihtiyacı bu. Onun dışında benim kişisel olarak bir hedefim yok. Aldığım görevin hakkını vermek için elimden gelen çabayı gösteriyorum. Ben 41 yaşındayım. İzmir İl Başkanlığı yapmak benim için büyük onur ve çocuğuma bırakacağım en büyük miras.
(İlk kez bir araya geldiğim, kayıt dışı da sohbet etme imkanı bulduğum Deniz Yücel hakkındaki izlenimlerim, siyasete ve insana dair konuşmalarımız, bende bıraktığı izler de yarınki köşe yazıma kaldı. Merak edenlerin bilgisine…)
(1) Barış Yarkadaş’ın yaptığı bu açıklama, ertesi gün CHP Genel Merkezi adına yapılan açıklamayla yalanlandı.